Mafya operasyonları
Türkiye son haftalarda İstanbul ve İzmir Emniyet Müdürlükleri'nin yürüttüğü çete soruşturmalarına tanık oldu. Bu iki olayda da emniyet 4422 Sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'nun verdiği yetkileri kullanmak suretiyle geniş çaplı soruşturmalar yürüttü. Sözkonusu yasa uyarınca yürütülen soruşturmalarda emniyet, operasyonu cumhuriyet savcısının gözetim ve denetiminde yürütür. Uzun süreli teknik takiplerle (telefon dinleme, fiziki takip, ajan kullanma gibi) yürütülen soruşturmalarda cumhuriyet savcısı, elde edilen delillerin yeterli olduğuna kanaat getirdiğinde operasyon emri verir. Sanıklar soruşturma kapsamına alınır. Dolayısıyla operasyonların nihai yetkilisi ve sorumlusu cumhuriyet savcısıdır. Bu iki operasyon bize göre hukuk devletine yaraşr bir titizlikle yürütülmüş ve suç örgütleriyle mücadelede önemli mesafe alınmıştır. Ne var ki, son günlerde alttan alta bu operasyonların Karadeniz kökenli mafyanın temizlenmesine yönelik olduğu, tasfiye edilen bu grupların yerini Kürt kökenli mafyanın aldığına dair spekülasyonların yayılmasına çalışılıyor. Aktüel Dergisi'nin son sayısında yer alan bir röportajda eski bir polis müdürünün bu yöndeki iddiaları yayınlandı. Bize göre, bunlar kasıtlı yayılan ve polisin derin devletle içiçe geçmiş mafya örgütlenmelerine karş cumhuriyet savcısının denetiminde yürütülen başarılı operasyonlarını gölgelemeye yönelik iddialardır. Ülkemizde son yıllarda gelişmeleri yakından gözleyen herkesin fark ettiği gibi, eskiden mahalli düzeyde etkili olan suç örgütleri artık ittifaklar kurmak suretiyle ülke çapında örgütlenmeye başlamıştı. Spordan siyasete, sahne dünyasından ihale süreçlerine kadar her alanda mafyanın şu veya bu şekilde etkili olduğuna dair ciddi belirtiler ve kanıtlar ortaya çıkmıştı. Suç örgütlerinin liderleri düğünlere, cenazelere siyasi lider havasında ve yüzlerce tek tip giyinmiş adamıyla, etrafa gözdağı vererek katılıyor ve topluma ve devlete karş güç gösterisinde bulunuyordu. İyi bilinmelidir ki, mafya otoritesi devlet otoritesinin yerine ikame olmaya başladığı anda, devlet devlet olmaktan çıkar, düzen hukuk düzeni değil, mafya düzeni haline gelir. Emniyet müdürlerinin ve gazetelere yansıyan iddiaların da ortaya koyduğu üzere bazı yargıçların tayin ve terfilerinde bile mafyaya müracaat edilmesi durumun vahametini açıkça ortaya koymaya yeter. Aynı şekilde, spor kulüpleri gibi kitlesel yapılanmalarda etkili olmaya başlayan mafya bu sayede devletin tepeleriyle de kolayca diyalog kurma imkanını bulmaya çalışmaktadır. İşte bu ortamda İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanı Hanefi Avcı, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İzmir Emniyet Müdürü Halil Tataş ve ilgili organize şube müdürlükleri toplumda yaygın etkinlik kazanmaya başlayan mafya organizasyonlarına karş devletin gücünü göstermeye başlamışlarsa, bize düşen görev yaptıkları işi kamu oyuna düzgün bir şekilde anlatmaktır. Türkiye Cumhuriyeti 1 milyon kişilik ordusu, yüz bin kişilik polis gücü ve adli sistemiyle, bir avuç çeteciye muhtaç olmadığını ve onlara meydanı boş bırakmayacağını hukuk kuralları içinde göstermeye başlamışsa, basın olarak biz hukuk devletinin yanında yer alırız.
|