Yapmak isteyen
Milli maç arası sebebiyle futbol kamuoyunun gündeminde Milli Takım var. Kadroya Hakan Şükür'ün alınmaması uzun süre tartışılan konuların başında geldi, maçların önüne geçti. Neyse ki, son 2-3 günde tarafların da sağduyulu davranışıyla konu gündemden kalktı da Hakan Şükür, Ersun Yanal ve Milli Takım'daki diğer futbolcular daha fazla yıpratılmadı.
Hakan Şükür'ün neden kadroya alınmadığı konusunda kamuoyunun tatmin edildiğini söylemek güç. Ancak bunun bir başlangıç olduğunun altı çizilmeli. Çünkü Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal bunun sinyallerini net bir şekilde veriyor: "1996-2002 döneminde büyük başarılara imza atan kuşağın son dönemlerini yaşadığını gözardı edemeyiz."
"Bu göreve geldiğimde her şeyle daha kolay başa çıkarım, istediğim değişiklikleri hemen yaparım sandım. Zaman zaman yapamadığım oldu ama vazgeçtim zannedilmesin, çok ama çok kararlıyım. Ersun olacağım ve aklımdaki takımı, heyecanlı kadroyu oluşturacağım" ifadesinin sahibi Ersun Hoca, ilk 8 maçında 7 yeni isme A milli formayı vermişti.
Ersun Yanal da, Milli Takım'daki bu değişimi yeterli görmüyor, yeterince kararlı olamadığını itiraf ediyor. Yanal'ın "Belki daha radikal kararlar almalıydım, bir anda değiştirmeliydim her şeyi ama yapmadım. Hassas ve önemli bir bölgede çalışıyoruz. Fazla deneme- yanılma şansımız yok" sözleri iki türlü yorumlanabilir. Bir, yeterince keskin olamamanın itirafı... İki, biraz zorlama bir yorum belki ama; Haluk Ulusoy tarafından göreve getirildiği için Levent Bıçakcı yönetimine tam güven duymaması ve bu yüzden radikal değil, yumuşak bir geçişi tercih etmesi. Mutlaka gidilmesi gereken bir Dünya Kupası var önümüzde... Ve bu hedeften şaşılması durumunda gitmesi gerekenin kim olacağı hiç tartışılmayacak? Peki; korkunun ecele faydası var mı?
*** Yanal, radikal bir değişikliğe çekinerek yaklaştığını itiraf ederken, geride kalan hafta içinde SABAH Gazetesi'nde çıkan çok önemli bir haber vardı. Milli maç arasında UEFA'nın bir çalışma grubunun benimsediği ve üst kurullara sunulmasına karar verilen bir önerinin duyurulmasıydı bu.. UEFA'nın takımların kadrolarını 25 kişiyle sınırlaması ve 18 kişilik maç kadrosunda altyapıdan yetişmiş 7 veya 8 futbolcuya yer verilmesi şeklindeki iki önemli değişikliğin hazırlığında olduğunu duyuruyordu bu haber.. FIFA'nın futbolda son derece radikal değişikliklere yol açabilecek bir planıydı bu... Bu kurallar yürürlüğe girdiği anda, parayla güçlü takım kurma devri de sona erecek. Türkiye'den örnek verirsek; alt yapısı kuvvetli, bütçeleri kısıtlı bir Gençlerbirliği, bir Gaziantep, Üç Büyükler ile kıran kırana bir rekabet içine girebilecek. Ancak bir gelişmeyi daha gözardı etmemek gerek..
UEFA'nın takımlardaki yabancı futbolcu sayısını düşürme amacıyla yürürlüğe sokmaya hazırlandığı bu değişiklik Türkiye'deki kulüpler için çok önemli bir yetenek pazarını yok edecek aslında.. Başta Almanya olmak üzere, Hollanda, Belçika ve Avusturya'daki kulüplerin alt yapısında yetişen gençleri kapıp Türk vatandaşı olarak burada oynatmanın eskisi kadar avantajı olmayacak. Bu değişikliklerin, dünya futbolunda yeni bir sorun yaratacağı da ortada: Potansiyel vaad eden gençleri çok daha erken bulup alt yapıya kazandırmak için çocuk yaştaki sporculara transfer teklifleri yapılacak ve bu çocuklar çok küçük yaşlarda hayatlarını etkileyebilecek çok önemli kararlar almaya zorlanacak. Dünya futbolunu yönetenler futbolun yaşadığı sorunları görüyor ve radikal önlemler almaya çalışıyor. Peki ya Türkiye'de? Futbolu geçin, bütün yöneticileri düşünün... Böylesi adımlara kaç kişi cesaret edebilir bizde?
|