kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Soygun çağı şerefine Petrus

Bronz çağını 18. yüzyılda, gümüş çağını 19. yüzyılda, altın çağını 20. yüzyılda yaşayan kapitalizm; aslında 1990'larda başlayan yirmibirinci yüzyılda platin çağ yerine sınır ve oran tanımayan kar ilkesi ile soygun çağını patlattı. Bu patlamanın temel göstergesi bütün dünyayı saran hastalık düzeyindeki marka düşkünlüğüdür. Sadece zengini hedef almakla kalmayan, nice çulsuz özenti kurbanına her şeylerini feda ettirebilen bir müptelalık. Soygun çağının pek olağan bir manzarası dünkü gazetelerin manşetlerini süsledi:
Uzan'ların müzayedeye çıkan nadide şarapları.
Petrus nam bu mey daha marka olarak anıldığı an Yeşilaycıyı bile sarhoş edebiliyor. Onun için aracı avukatların bu şarapları Uzan'lar adına satın aldıklarını güçlü şekilde ima edecek yayınlar yapabiliyoruz. Maskeli, muvazaalı veya hileli olduğu ima edilen satın almalar pek çok açıdan pis yaralardır; meşru desen değil, gayr-ı meşru desen o da değil..
Müzayedelerle ilgili malumatları edindikçe pis yaraları benliğinizde hissedersiniz. Bir kere bilirsiniz ki, haber ve yorumlarda ima edilen perde arkasındaki kişi yüzde doksandokuz gerçek alıcıdır.. İlgili gazetecilerden başka müzayede meraklıları da, -ne kadar iyi saklanırsa saklansın- gerçek alıcıyı gayr-ı resmi yoldan mutlaka öğrenirler.. Belge olmadığı için ima yolunu seçer ve yasal sorunu aşarlar. Ancak imali haber yapmak, zan satmaktır. Zanların çoğunlukla haklı çıkması imalı haberi tamamen meşru kılabilir mi? Yaralar burada bitmiyor..
Perde arkasındaki alıcı gerçekten Uzanlar olsun veya olmasın, her iki durumda da devlet küçük düşmekte, kamu vicdanı rencide edilmektedir. Çünkü kamu adına anılan grubun mallarına el koyan devlet, ne yasal gerçeği gün yüzüne çıkarabiliyor ve gereğini yerine getirebiliyor, ne de dedikodunun asılsız olduğunu beyan edebiliyor. Eğer bu ima haklı ise Uzanlar devlete ve halka meydan okuyor:
-Siz bizim mal varlığımıza el koyduğunuzu mu sanıyorsunuz? Sizin el koyduklarınız bizim birikimimizin sadakası kadar bile değildir.. Biz sizin bulamadığınız öyle büyük paralar götürüp sakladık ki, görüyorsunuz, el koyduklarınızı son şişe şarabına kadar geri alabilecek durumdayız..
Bu şiddetli alay ve hatta hakarete muhatap olmamanın tek yolu var: 'Hayır, perde arkasındaki alıcı Uzanlar değildir' diye kestirip atabilmek.. Şahsen kendimi kandırmak bahasına hakareti sindirmektense bunu tercih ediyorum.
Böyle örnekler küresel bir soygun çağı yaşadığımıza dair bilincimizin pekiştiriyor.
Artık soyguncu olmayan birey veya ülke yoksulluğa mahkum gibi. Zengin ülkelerin birikmiş birey ve kurum tasarruflarını fonlar halinde işleten uluslararası piyasa korsanları gelişmekte olan borsalara giriyor, silahsız soygununu yapıp dönüyor. Mafya bile ürettiği dehşetin etkisiyle çoğu vurgununu kimseyi öldürmeden, hatta silah kullanmaya bile gerek görmeden gerçekleştirebiliyor. İlaç sanayi insan sağlığı üzerinden hayasızca sömürüsünü sürdürüyor. İlaç pazarlamacısı, sıradaki hastadan daha öncelikli olarak doktor bey tarafından kabul görebiliyor.. Bunun hangi tıbbi-ahlaki ilke ile gerçekleştiğini sorunca her hekim başını öne eğiyor. Bazen çok sivri akıllı biri de 'Efendim o sırada bekleyen hastaların iyiliği için hekimler anında yeni ilaçlardan haberdar ediliyor' türü yaveler de döktürebiliyor. Ayrıca hekimin kariyeri, şöhreti ve muayene ücreti yükseldikçe genellikle yazdığı reçetenin faturası yükselir; siz de bunda bir bityeniği arayamazsınız!. Çünkü insanlık henüz küresel ilaç kan emicilik afetini sorgulamanın bile eşiğinde değildir. Nerde kaldı ki ıslahına teşebbüs edebilmek! Bu soygun yüzünden adamlar öldürülür, bakanlar ve hatta hükümetler düşürülebilir, savaşlar çıkabilir. Çağın soygun çağı olduğunun asıl simgesi marka gerçeği.
Nasıl da överiz marka yaratmayı değil mi?
-Kolay değildir efendim; emek gerektirir, sermaye gerektirir, yaratıcılık gerektirir.. Sözgelimi tekstilde bir liralık pamuk, markalaşmış ürüne dönüştüğünde bin liralık bir değere ulaşır.. Bire bin. Ne tatlı kar?
Peki ama marka yaratmak nedir ki? Önce, her türlü ahlaki ve yasal denetimi delebilen reklamcıların marifetiyle ciddi anlamda alışveriş hastası kitleler yaratmak ve sonra onları uyuşturucu madde bağımlıları gibi belli markalara şartlandırmak mı? Taşerona ürettirdiğiniz yirmi milyon maliyetli pantolonu ikiyüz milyona satabilmek mi? Sağlıksız alışveriş kültürü mağdurlarının ceplerini boşaltmak ile, algılama özürlü zavallı bir vatandaşı aldatarak parasını çalmak arasında ne kadar büyük fark var?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Mazlumu umursamadan AB'cilik   / 24-09-2004
 Firmamız gururla sunar   / 23-09-2004
 Geyiğin vasiyeti   / 21-09-2004
 Kargalaştırıcı fikir ve siyaset   / 20-09-2004
 Kara gün dostluğu   / 17-09-2004
 Gerginlik ve çirkinlik   / 16-09-2004
 Asimetrik bilinç   / 14-09-2004
 Sen kaldın yasta Kerkük   / 13-09-2004
 Terör ve karşı terör stratejileri   / 10-09-2004
 Direnişin muhasebesine dair   / 09-09-2004
ERDAL ŞAFAK
Kılıçlar ve çiçekler
"Bizi doğru yola, kendilerine nimet...
ÖMER LÜTFİ METE
Soygun çağı şerefine Petrus
Bronz çağını 18. yüzyılda,...
UMUR TALU
Attan düşenin...
Başbakan bir gün ata binmişti, attan...
Hatemi molla yüzünden mola verdi
İran'daki muhafazakarlar Hatemi'nin 'elini kolunu bağlayınca' İran...
Le Pen yine saldırıyor
AB üyeliği yerine başka roller üstlenin. Yerinizde olsam petrol...
Gülmek sana yakışıyor: 4-1
Gülmek sana yakışıyor: 4-1
Sami Yen'de perdeyi açan isim Hasan'dı. Kaçan goller tribünlere saç...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.