|
|
Belirsizlik, atık kadar zehirlidir
İskenderun Körfezi'nde batan geminin çevreye, dolayısıyla o bölgedeki tüm canlılığa vereceği zararın boyutları henüz belli değil. Fakat bir lise öğrencisi arkadaşıma sorsam, desem ki "Kardeşim, sence hangi felaketin boyutları daha büyüktür? 38 kişinin öldüğü TCDD kazasının mı, yoksa henüz kimsenin ölmediği İskenderun körfezinde batan geminin mi?" Bir saniye bile düşünmeden cevabı yapıştıracaktır: "Tabii ki, İskenderun'da zehirli atıkla batan geminin!"... Hal böyleyken, iletişim nasıl yönetiliyor, izliyor musunuz? Ortada belirsizlik, yani iletişimin kötü yönetildiğinin en belirgin işaretleri var mı? Var. 4 yıldır orada duran ve basın, İskenderunlular ve devlet dahil herkesin 4 yıl tepkisiz seyrettiği gemi birden nasıl batıyor? Uluslararası yasalara göre İspanya'ya iadesi gereken gemi neden gönderilemedi? Hem de İspanya'nın son dört aydır gemiyi geriye almaya hazır olduğunu açıklamış olmasına rağmen... Ulla'nın Üçüncü Kaptanı Celal Mavi, "2 bin dolar rüşvet vermedik diye battı" diyor. Çevre Bakanı Osman Pepe, "Bu işin muhatabı İspanyol resmi makamları değil, gemiyi gönderen şirkettir" diyor, "İskenderunlular gidip o şirket aleyhine dava açsınlar!"... Yani bizim resmi makamlar da muhatap değil...Toksit maddenin suya karışmaya başladığı iddia ediliyor. Herkes bir şeyler söylüyor. Söylemesi gereken Bakan Pepe ise susuyor... Ben de Arsus sahillerinde evleri bulunan Gaziantepli akrabalarım için üzülüyorum... Zehirli atık kadar zehirli etki yapan ''belirsizliğin' söz konusu olduğu durumlarda onun kardeşleri olan dedikodu ve karalamayı engellemek mümkün değildir. Bu ikisi de bir başladı mı, adres sormazlar...
|