Cazın sevişmeyle ilgisi var mı?
Yaşam kıvancını sese döken saksofonların, trampetlerin, trompetlerin, tubaların, bas davulların, bulunduğum mekana doğru İstiklal Caddesi'nden süzülerek geldiğini duydum. Müziğin enerjisiyle ahengi sarmaş dolaş kalabalıkları yalayıp geçiyordu. The New Birth Brass Band, New Orleans havaları estirerek 11. Uluslararası İstanbul Caz Festivali'nin başladığını bizlere duyurmaktaydı. Flamenco'nun peşinden heyecanını hiç yitirmeden, üstelik de bu heyecanından yeni aranışlar türeterek koşan Paco de Lucia ile darbukayı evrensel bir çalgı haline getiren Burhan Öcal sanki New Orleans ezgilerini seslendiren orkestranın devamı gibi, bir gece sonra İstanbul'daydı. Hiç şüphe yok ki, Caz Festivali başlamış ve yaz gelmişti.
*** Seslerin birbirini takip süresi müziğin ritmini oluşturur. Ne var ki, bu en çok cazda hissedilir ya da bana öyle gelir. Ritm sade zaman aralığı değil... Aynı zamanda vurgulama... Müzik de sadece ritm değil... Armoni... Tını... Bunun en çok cazda hissedilmesi ya da bana öyle gelmesinin temelinde cazın diğer hiçbir müziğe benzemeyen özelliği var... Cazda besteci ve yorumcu ayrımı yok... Cazda sadece "kendi kendisinin bestecisi olan bir yorumcu" var... Cazda sesler, yorumlayanın sesleri... Yaşamı nasıl algıladığını yorumcunun yorumundaki ritmden, armoniden, ölçüden, vurgulamadan, tınıdan anlarız...
*** Caz "ne tümüyle bestelenebiliyor, ne de tümüyle doğaçlanabiliyor." Caz, yorumcunun ruh durumuna göre "geçip giden bir anın aynı biçimde yinelenemeyen müziksel deneyimi..." Belki de caz kavramının sevişmeden türediği iddiasının nedeni bu... İddia saksofon ustası Sidney Bechet'ye ait... Bechet 1959 yılında 62 yaşındayken öldü. "Treat It Gentle" başlıklı otobiyografisi, ölümünden bir yıl sonra 1960 yılında yayınlandı. Bechet, otobiyografisinde, jazz sözcüğünün Zenci argosunda "cinsel birleşme" anlamına gelen jass fiilinden türediğini söylemekte... Bir başka iddia ise, kelimenin Fransızca dedikodu yapmak için kullanılan jasser'den kaynaklandığı... Ne var ki, jazz İngilizce argoda da cinsellikle bağlantılı kullanılıyor... Aynı zamanda hızlandırmak, canlılık vermek, diriltmek anlamına geliyor... Bu nedenle Bechet'nin iddiası daha çok taraftar bulmakta...
*** Cazın temelinde Afrika'dan Kuzey Amerika'ya yapılan köle akışı var... Afrika yerlileri soyut estetik kaygılardan uzak, dizilerin ve armonik yaklaşımın tamamiyle sezgiye dayandığı, anlam ve duygulardaki ince ayrımları ileten bir özel dil oluşturmuştu. Notanın perdesi ya da sesin, tonu, insanoğlunun duygularını batı normlarının dışında ve belki de çok daha keskin bir biçimde verebiliyordu...
*** Caz kelimesi sevişmeden mi türedi? Cazın tarihçesinin, özelliklerinin, yapısının ve doğasının sevişmenin büyüsüyle özdeşleşebileceğini farkediyorsunuz... Bechet'nin iddiasının neden yaygınlaştığını anlıyorsunuz. Caz sevişmenin müzik haline gelmiş biçimi... Neyse... Söyleyeceğimiz, yazlardan bir yaz daha... 2004 Yazı... Ve Caz festivali yeniden başladı... Yaşamın içindeki sihri müzik olarak dinlemek isterseniz bu imkanı kaçırmayın... Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda dolunaydan çark eden ayın, çekingen yıldızların tülsüz ve şalsız açık saçık İstanbul akşamının, "tekrarlanmayacak anların" keyfini çıkarın...
|