Rize'nin küreselleşmedeki yeri...
Önceki gün, Rize'nin Ardeşen ilçesindeki mucizevi Fırtına Deresi'nin resmini, talihsiz bir kaza nedeniyle gördüm... Bu hafta sonu Fırtına Vadisi'nde "Türkiye Rafting Şampiyonası" yapıldı... Gazetede okuduğum üzücü haber de, bu yarışa hazırlanan Yeşil Rizem takımı sporcularının botunun devrilmesi sonucu aralarında birinin öldüğünü diğerlerinin de yaralandığını bildirmekteydi...
*** Olağanüstü bir yoğunlukla geçen Mayıs ayında duraklarımızdan biri de Rize idi. Rize İl Kültür ve Turizm Müdürü İsmail Hocaoğlu ve Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ayhan Hacıfazlıoğlu'nun ortak düzenlediği "Küreselleşme ve AB Sürecinde Türkiye'nin Yeri" konulu bir konferansa katıldım. Başta, hayata demokratik bir üslup içinde bakan vali olmak üzere tüm mülki erkanla Rize'nin sorunlarını da içeren sohbetler yaptık.
*** Küreselleşmeyi tüm yerkürenin bir köye dönüşmesi olarak da tanımlayabildiğimize göre, Rize bu büyük köyün en güzel mekanlarından biri... Toplantıdan önce çevreyi şöyle bir dolaştık. Kaçkar Dağları'nın eteklerindeki, aynı zamanda kaplıcaları ile de ünlü olan Ayder Yaylası'na çıktık... Mayıs'ın sonu olmasına rağmen, Kaçkar Dağları'nın zirvesi karlıydı... Yaylayı gezerken "çığ"ın ne demek olduğunu da gördüm... Düşen çığların büyük bölümü ortada duruyordu. Bu "kalıntılara" baktığınızda çığın düştüğü an kendinden başka hiçbir şeye yaşam hakkı tanımadığını bir kez daha anlıyordunuz. Kaçkar'ların zirvesine ulaşanların bulutları yukardan seyredebildiklerini de bu gezintide öğrendim. Yeşilin en vahşisini, suların en azgınını buralarda bulmak mümkün... Ayder'den inerken sezon için son hazırlıklarını yapan bir motele uğradık... Terasının önünden çağlayan akıyordu. Suyun karşı kıyısına yavru ayıların gelip güneşlendiğini anlattılar... Rize, karlı dağları, kısa süren ama bölgenin içselleştirmediği deniz mevsimi, kaplıcaları ve rafting sporu ile senenin tümünde var olabilecek bir bölge... Küreselleşmenin nimetlerinden yararlanarak, dünyanın canlı bir turizm bölgesi olabilir rahatlıkla. Ne var ki, kentin kimliği tanımlanmış değil... Yaşamını çaya bağlaya gelmiş... Şimdi bu noktada zorluklar var... Yeni alternatif aranışları ise sürüyor... Örneğin çay yerine kivi yetiştirme hayata geçmiş bile... Kent kendini aramaya devam ediyor...
*** Karadeniz kıyılarını dolaştıkça, sorunların aşağı yukarı hep aynı olduğunu görürsünüz... Kıyıdaki tüm kentlerin ortak derdi çöptür... Belediyeler çöplerini dökecek bir yer bulamaz... Onları imha edecek bir çöp fabrikasını da kuramaz... Bölgenin "bireysellik" anlayışı zaten ortak hareketi önler... Neyse ki şimdi Dünya Bankası'nın bir projesi gerçekleşecek gibi... Yıllar önce Hollanda'da gezerken uzay üssü gibi bir mekana rastlamış, onun çöp fabrikası olduğunu öğrenmiştim... Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen öyle bir fabrika hala Karadeniz'e gelebilmiş değil...
*** Bölge kendi halinde yaşadığı için, dışa yönelik hazırlıkları da yapmamış... Turizmin çeşitlendirilmesi ve kentlerin buna göre kendi kimliklerini belirlemesi halinde, buraların çaya, fındığa, tütüne ihtiyacı kalmadan zenginleşebileceği çok açık... Ancak dünya ile bütünleşmeye hazır hale gelmek zor... Ben Rize'ye küreselleşmeyi konuşmaya gittim ve gördüm ki küreselleşmeden en büyük kazancı sağlayacak noktalardan biri de orası... Kendine has mutfağı, karlı Kaçkarlar, Ayder Yaylası, Fırtına Deresi, deli bir yeşil, köpüklerle çağıldayan dereler; tüm bunlar neden insanlığa sunulmasın.
*** Rize, akarsularının üstüne yüksek estetikli kendine has köprüler yapıyor... O köprüleri sadece oralarda görüyorsunuz... Rize, akarsuları üzerindeki köprüleri dünyaya da atınca, sorunlarını çok daha hızlı çözecek, insanlığa da kendi keyfinden bir katre tattırmış olacak.
|