kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Emre Akoz @ SABAH
Fax:
0212 354 36 19
 

Polonezköy'de 24 saat

Yıllar var ki Polonezköy'e uğramıyorduk. Geçen cumartesi gazladık gittik. Bir gece kalıp, pazar günü öğle sularında döndük. Bu 24 saatlik süre içinde olumlu ve olumsuz anılar birikti...

ÖNCE 'HOŞ' ANILAR
* Gitmek kolay... Kadıköy'den 35-40 km tutuyor. O civara Beykoz Konakları, Acarkent gibi gelirleri kalburüstü olan insanlar yerleştiği için yollar gayet iyiydi.
SİT alanı ilan edildiği için Polenezköy'ü hafızamda yer ettiği şekliyle buldum: Yeşilin envai tonu, güller, kiraz ağaçları... Ve hepsi olmasa da birçoğu 1842'den itibaren buraya yerleşen Polonyalılar'ın farklı bir üslupla inşa ettiği evler...
* 'Kaçamak'ın yeni anlamı... Eskiden, yani yuvarlak hesap 1980'lere dek Polonezköy tam bir 'kaçamak' yeriydi. Sevgilisini alan kapağı buraya atardı. Çift bir pansiyona yerleşir, tatlı vakit geçirir, bu arada Polonyalı ailelerin yaptığı yemeklerden tadardı.
Sonra orta sınıf palazlandı. Otomobil endüstrisi ve 'değişik yerler görme merakı' gelişti. Böylece ilişkiler de değişti. Sabah gidilip akşam dönmeye 'kaçamak' denir oldu. Dolayısıyla Polonezköy'deki hayat da buna göre yeniden düzenlendi. Bakalım neler olmuş?
* Leonardo'nun sırrı... Son zamanlarda Polonezköy'e giden herkes 'Leonardo'dan söz ediyor. Niye? Şöyle: Leonardo epey büyük, ağacı çimeni bol bir bahçede kurulmuş bir restoran-kafe. Hafta sonları, saat 11:00- 17:00 arası açık büfe yemek veriyor. Bedeli; alkollü ve alkolsüz içecekler hariç 35 milyon lira. Bir kere çok iyi malzeme kullanıyorlar. Taze ve temiz. Yemeklerin lezzeti aşçının bilgili ve becerikli olduğuna işaret.
* Bir günde kilo alabilirsiniz... Önce bir masaya yerleşiyorsunuz. Sonra peynirden salataya, pilavdan et yemeğine, kebabına, kızarmadan zeytinyağlısına, jambondan turşusuna, börekten tatlıya... Velhasıl binbir türlü yemeğe saldırıyorsunuz. Böyle bir ortamda çocuklu aileler çok rahat ediyor, çünkü arka tarafta kocaman bir oyun alanı var. Diyelim ki grup halinde gittiniz. Bu kez de bahçenin ayrı bir alanında aynı yeme-içme düzeneği kuruluyor. Böylece kimse birbirinden rahatsız olmuyor.
* Yazın havuz da var... Leonardo'nun bir başka çekici yanı da havuzu. Restorana yerleşen bahçenin bir başka köşesindeki havuzdan yararlanıyor. Tabii, havalar henüz ısınmadı. Ama yaz boyunca, yeşilin ortasındaki bir havuza girmek, kenarında güneşlenmek hoş olsa gerek. Bu arada, ortalıkta dolaşan, şirin mi şirin, Cipso adlı bir köpekleri var ki... Onunla oynamak başlı başına bir zevk.
*Birçok oteli solluyor... Bitmedi!.. Saat 13:00 civarında açık büfeye yeni atraksiyonlar ekleniyor. Örneğin köfte, pirzola, tavuk geliyor. Bu arada bir de 'alevli meyve tatlısı' hazırlanıyor. Armutları, ananasları 'kanyak' ile pişirip üstüne çikolata sosu ekliyorlar ki... Gayet güzel. Ben böyle çok açık büfe gördüm. Ancak çoğunda, ne hikmetse, yemekler saman tadındadır. Burada değil.
* Kadınların sevgilisi... Cumartesileri fazla kalabalık olmuyor. Ancak pazarları, hele hava da güzelse, iğne atsan yere düşmüyor. Hafta içinde ise daha çok kadın grupları geliyormuş. Yani: Gün seçerken bu dediğimi göz önüne alın. Biliyorsunuz artık turizm iyice kitleselleşti. Her tarafa, her keseye göre 'tur' düzenleniyor. Bir anda lokanta meraklı bakışlı insanlarla (çoğu kadın) doluyor. Niye geldiniz? "Hiiiç, merak ettik!" Çevreye bakıp bir kahve içip gidiyorlar.
*'Vatandaş' gözüyle... Ben her zamanki gibi 'gazeteci' kimliğimi gizlediğim için garsonlardan 'normal vatandaş' muamelesi gördüm. Çok da memnun kaldım. Bir yerin sahibi-işletmecisi malzemede ve mutfakta gösterdiği titizliği; işini bilen, hızlı ve nazik servis elemanlarını istihdam etmede gösterince... Başarı kendiliğinden geliyor işte. Biraz üşüdüğümüzü hissettikleri an içeriden şalları getiriverdiler. Böylece, yağmur çiselemesine rağmen bir saat daha bahçede, tentenin altında oturabildik.
(YARIN: Polonezköy ve civarında başka neler gördük? Bir de, tabii eğer yer kalırsa, 'nahoş' anılar...)

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Şu Alex meselesi...   / 07-06-2004
 Gençler: Staj yapın!   / 06-06-2004
 Erkekler sapkındır ama...   / 05-06-2004
 SABAH eleman arıyor   / 04-06-2004
 Hurilerin aşkına!   / 03-06-2004
 Bu kez de nahoş anılar   / 02-06-2004
 Çapkın dişi kaz   / 01-06-2004
 Polonezköy'de 24 saat   / 31-05-2004
 Şaşırtıcı bir belge   / 30-05-2004
 Ben farklı düşünüyorum   / 29-05-2004
EMRE AKÖZ
'Mercedes' sürüyorum
Niçin başlıkta Mercedes...
UMUR TALU
Baba parası ile ekmek parası
İstanbul "Bağdat hız...
"Cami"siz olimpiyat
AB'nin camisiz tek başkenti olan Atina, söz verdiği camiyi...
Kızılderililer geliyor!
ABD İçişleri Bakanlığı Doğu Kızılderililer Bölümü Şefi Keel,...
Onun adı başarı
Onun adı başarı
Kasım 1999'da geçici olarak R.Madrid'i devralan İspanyol hoca, 2...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.