kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Asli Aydintasbas @ SABAH
 

Banal kötülük

Yıllar boyu Saddam rejimini eleştiren, o rejimin sadist despotizmini anlamaya çalışan insanların dönüp dolaşıp geldiği yer Hannah Arendt oldu. Totaliter düzenin ruhunu herkesten iyi dillendiren Arendt, "kötülüğün banalliği" sözüyle işkencecilerin zavallılığını, zulmün kendi içindeki zayıf yapısını ilk anlatanlardı.
Kanlı Saddam rejimi devrildikten bir yıl sonra, gene Hannah Arendt'a uzanıyor elim. Bağdat'taki Ebu Garip hapishane fotoğrafları yenir yutulur cinsten değil. ABD hükümetini sarsıyor, ama daha da önemlisi, kendi görevini Irak'ı özgürleştirme ve dünyaya insan hakları ve refah yayma olarak gören sokaktaki sıradan Amerikalı'yı allak bullak ediyor. Muhalefetteki Demokratlar'ın ısrarına rağmen foto skandalının Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in istifasıyla sonuçlanacağını düşünmek zor. Ama Amerikan kimliği ve dış politikasının, kısa dönemde geçiştirilmeyecek inanılmaz bir yara aldığı da ortada. Washington'da herkes fotoğraflar nedeniyle panikte. Kamuoyundaki tepki azalmıyor. Afrika'dan Çin'e Amerikan dış politikası ahlaki olarak daha zayıf bir konumda. Bunun bin beteri işkenceleri her gün kendi halklarına reva gören rejimler, artık göğüslerini gere gere Washington'a "Bize ders vermeyin" demeye hazırlanıyor. Seçim yılında fotolar dengeleri altüst etti.

Rafineler bile sadist oluyor

Merak edilen şu: Ebu Garip fotoğraflarının Başkan Bush'un dediği gibi "üç beş kişi" mi, yoksa sorgulama sırasında psikolojik baskı amacıyla kullanılan daha geniş ve sistemsel bir sapmanın ürünü mü? Benim ilgilendiğim bireylerin nasıl bu noktaya geldiği. Sorumun cevabını geçenlerde New York Times gazetesinde bir haberden alıyorum. 1970 ve 80'lerde yapılan (ve sonuçları çok kaygı verici olduğu için durdurulan) psikolojik deneylere göre, cezaevlerinde iktidar dengesi aşırı ölçüde yönetim ve gardiyanların lehine olduğunda, en eğitimli ve rafine insanlar bile zaman içinde sadizme yöneliyor. Vahim boyutlarda. Sorun, mahkumların her türlü hak ve hukuktan mahrum bırakılması.
Saddam Hüseyin'in 1979 yılında resmen iktidarı ele geçirdiği Baas Partisi Kongresi'nden meşhur bir görüntü vardır. Kürsüye çıkan Saddam, "Arkadaşlar, maalesef aramızda partimizi yıkmaya çalışan bazı hainler olduğunu ortaya çıktı" diyerek elindeki kağıttan isimler okumaya başlar. Irak'ın Stalin'i, elinde puro, kah ciddiyet kah gözyaşı içinde tek tek parti arkadaşlarının ismini okudukça, sırası gelen çaresizlik içinde yerinden kalkar ve salonun arkasındaki polislere teslim eder kendini. Biraz sonra idam edilmek üzere. İşin garip tarafı, bu türler ürpertici olayın kasedinin, yıllar boyu Irak gizli polisi tarafından el altında ülkenin her köşesine yayılmış olmasıdır. Amaç insanların titretmek, kaçış olmadığını anlatmak. Totaliter rejimlerin özelliği, yanlız dışarıdan gelen zorbalık değil bireyin benliğinin en içlerine kadar uzanarak sarsılmaz bir "korku saltanatı" kurması.

Niye homo-erotizm
Benzer şekilde Ebu Garip olaylarının her saniyesinin görüntülenmiş olması, amacın "sindirme" olduğu duygusunu veriyor. Her sahnenin dijital kamerayla neden görüntülenmiş olmasını anlamaya imkan yok. Övünme hissi? Eğlence? Iraklı erkeği hadım etme isteği? Peki resimlerin hemen tümünün cinsellik, çoğunun garip bir homo-erotizm üzerine kurulu olmasına ne demeli? Kamera, Pennsylvania taşrasından gelen amatör pornocunun zavallılığıyla, totaliter sadizmin kesiştiği noktada açılıp kapanmış. Resimlerdeki cinsellik kimin: taşralı pornocunun mu, yoksa perde arkasında gardiyanları işkenceye teşvik eden gerçek sorgucuların hayallerindeki Arap erkeğine mi ait bu cinsellik?
Kötülük, Arendt'tan yarım asır sonra bile bu kadar banal olmak zorunda mı?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 G-8 gündemi   / 31-05-2004
 Neden Çelebi?   / 24-05-2004
 YÖK   / 17-05-2004
 Banal kötülük   / 10-05-2004
 Tel Aviv gerçeği   / 03-05-2004
 Bağdat günleri   / 12-04-2004
 B Planı   / 05-04-2004
 Seçimin yansımaları   / 29-03-2004
 Hamlet Serdar Denktaş   / 22-03-2004
 Şiddetin adı   / 15-03-2004
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Reagan'ın önemi
Yıllar önce Türkiye'den bakıldığında...
Karar Hagi'nin
Karar Hagi'nin
Oyun kurucu olarak düşünülen Djalminha ve Gallardo arasında tercih...
Conceiçao tamam gibi
Conceiçao tamam gibi
Sarı-kırmızılılar, Real Madrid'in Brezilyalı oyuncusuyla prensipte...
TRT 'Sabah hayrola' dedi
TRT 'Sabah hayrola' dedi
TRT anadilde yayına Boşnakça ile başladı. ‘Sabah hayrola’ anonsuyla...
Müslüman-Hıristiyan aynı cenazede buluştu
Müslüman-Hıristiyan aynı cenazede buluştu
Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra dördüncü kutsal kent olarak görülen...
Bağdat Caddesi'nde cinayet gibi kaza
Bağdat Caddesi'nde cinayet gibi kaza
Üniversiteli alkollü genç, yarıştığı otomobili geçmek isterken yol...
Çok acil olmadıkça doktora gitmiyorlar
Çok acil olmadıkça doktora gitmiyorlar
Sayıları 3 bini bulan Eminönü işportacıları beş kişilik akademisyen...
MTV Ödülü de Yüzükler'e gitti
En iyi film Oscarı'nı alan Yüzüklerin Efendisi, MTV Film Ödülü'nü de...
Jennifer Lopez 3. kez evlendi
Jennifer Lopez, 3'üncü evliliğini kendisi gibi bir müzisyen olan Marc...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.