|
|
|
|
|
Şiddet bulaşır
|
|
Adli Tıp Uzmanı psikiyatrist Gökhan Oral, göç, stres ve hava kirliliğinin şehir şiddetini körüklediğini savundu. Oral "İnsanların birbirlerinden kopuk ve ürkek yaşamaları şiddeti önlemiyor, arttırıyor" dedi.
*** Kent şiddeti bulaşıcı
Adli Tıp Uzmanı, psikiyatrist Gökhan Oral, "İstanbul'da büyük kent olmanın bedelini ödüyoruz" diyor. "Göç, stres ve hızlı gelişen şehir şiddeti körüklüyor. İstanbul 24 saat yaşadığı için güvenliği sağlamak çok zor oluyor.".
Bugünkü konuğum İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim dalı Adli psikiyatri öğretim üyesi Gökhan Oral. Oral ile şehirlerde özellikle de İstanbul'da artan suç oranını konuştuk. Şiddet hayatımızı ne kadar etkiliyor? Metropolde yaşamanın bedelini mi yaşıyoruz? İstanbul'da korkmadan hayata devam etmek mümkün mü? Oral ile bu soruların cevabını aradık. Cevaplarını ilgiyle okuyacaksınız.
ŞİDDET ŞEHİRDE ARTIYOR * Geçen hafta yaptığımız manşetlere bakıyorum da yüzde doksanını İstanbul'da işlenen tüyler ürpertici suçlar oluşturmuş. İstanbul nereye gidiyor sizce? Gittikçe daha tehlikeli bir şehir olduğu fikrine katılıyor musunuz? -Aynı fikirdeyim. İstatistikler de onu gösteriyor. Suç oranında bir artış var. Ayrıca bazı suçlarda daha fazla artış var. Yeni suç türleri de ortaya çıkmış durumda. Ama dünyadaki Los Angeles, Londra gibi metropollere baktığımızda biz bu halimizle bile yine iyi durumdayız.
* Kötünün iyisi yani. Bazı suçlarda artış var dediniz, hangi suçlar bunlar? -Finansal ve fiziksel şiddet suçlarında artış var. Aslında bulunduğumuz yerden şunu da kestiremiyoruz. Emniyet güçleri eskisine oranla daha mı fazla yakalıyor yoksa daha çok mu suç işleniyor.
* Sizce? -Polis son yıllarda özellikle cinsel suçlar ve çocuk istismarı konusunda daha etkin. Ama şunu diyebilirim ki İstanbul'da özellikle cinsel ve fiziksel şiddet bulunan suçlarda artış var.
* Finansal şiddet hırsızlık demek mi? -Hırsızlık olabilir, gasp, yağma, kapkaç olabilir.
* Suç türlerinde de değişme var dediniz. Çağa mı ayak uyduruyoruz yani? -Evet tabii. Örneğin internet üzerinde işlenen suçlara on yıl öncesinde rastlamıyorduk.
* İstanbul'da uzun zamandır birçok olay yaşıyoruz, tecavüzler, cinayetler... Ama beni asıl endişelendiren ve korkmama sebep olan, sebepsiz şiddet. Yani suç birtakım problemlerle bağlantılıdır diye düşünürdük, işsizlik, parasızlık vs.. Ama bazı olaylarda görüyoruz ki bunların bunların hiçbiri yok sadece şiddet var... -Aynı fikirdeyim. Günümüzde artık şiddeti tek bir nedene bağlamak mümkün değil. Eskiden derdik ki eğitimsizlik, parasızlık sebeptir ama şimdi öyle değil. Artık psikolojik faktörler de devreye giriyor.
* Yani şehirde yaşayanların psikolojisi mi bozuk? -Şöyle diyelim. Her şehir metropol olmanın bedelini öder. Neler var bunun içinde? Hava kirliliği, trafik, gün içinde tanıdık tanımadık insanlarla birçok konuda yüz yüze gelme. Ayrıca eğer İstanbul'da konuşuyorsak şunu da belirtmek gerekir ki bu şehir çok göç alıyor.
* Göçle ilgisi nedir şiddetin? -Bireysel patolojisi olanlar daha sık göç ediyor. Hani bu şekilde göç şiddeti doğruyor ama öte yandan şiddete meyilli insanların zaten göç etme oranı daha yüksek. Bulunduğu ortama iyi entegre olamamış kişi sadece ekonomik değil, sosyal sebeplerden de göçe zorunlu oluyor.
* Göç eden yeni geldiği şehirde kolay uyum sağlayamıyor tabii. -Tamamen. Ayrıca bu uyum çabası içinde saldırgan davranışlar sergileyebiliyor.Kolay uyum için şiddeti teşvik eden bazı suçlar işlenebiliyor.
ÇOK BASKI ALTINDAYIZ Peki şiddet bulaşıcı mıdır? -Evet. Bazı ortamlarda bulaşıcı. Kaygı da öyle. Düşünün, birinin canı sıkkınsa siz de bir süre sonra huzursuz hissetmeye başlarsınız. Aynı şekilde şiddet de bulaşıcıdır. Örneğin kitle yürüyüşlerini düşünün, biraz daha abartalım Hitler Almanya'sını düşünün. Şiddet bazen kişiden kişiye öyle bir hızla bulaşıyor ki kontrol etmekte zorlanıyorsunuz.
* Hayatımda unutamadığım filmlerden biridir. Michael Douglas, çok sıcak bir gün arabasıyla trafikte sıkışır. Delirip arabayı orada bırakır ve McDonald's'a kahvaltı etmeye gider. 5 dakika geciktiği için "artık kahvaltı satmıyoruz" cevabıyla karşılaşır ve ip kopar, herkesi öldürmeye başlar. Metropol insanının içinde böylesine yüklü bir şiddet var mı gerçekten? -Doğru bir tarafı var, modern çağ insanoğlundan çok şey bekliyor. Bir kuşak öncesini düşünürseniz, kimseden 15-16 saat çalışması beklenmezdi. Ya şimdi? İstanbul'da 14 saat çalışıyor olmak son derece olağan. Sonuçta modern toplum ve modern şehir anlayışı metropol insanının üzerine ekstra bir stres dahil ediyor. Bizim de, İstanbullular olarak bu strese ne kadar dayanabildiğimiz tartışılır.
* Bir de değişimin hızı var... Sanki fazla değiştik, hızlı geliştik. -O da çok önemli. Öyle bir ilerledik ve değiştik ki biz kendi başımıza uyum gösterecek zamana sahip olamadık. Dolayısıyla stresin oluşturduğu reaksiyonlardan biri olarak şiddet çok kolay ortaya çıkabilir hale geldi. Örneğin son yıllarda seri katillerin sayısında da artış görüyoruz.
KAYGILI BİR TOPLUMUZ * Metropol insanı mutsuz mu? - Kaygılıyız. Biraz hızlı değiştik, ve sanırım önümüzdeki 10 yıl içinde daha sıkıntılı görüntülerle karşılaşacağız çünkü henüz metropol, megapol olmanın bedelini daha ödemedik. Sürekli göç alıyoruz ve dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şey var, 24 saat yaşayan bir şehirdeyiz. Polisiye tedbirler almak güç, kendi bireysel güvenliğimizi alma şansımız da az.
* Şehrin göbeğinden kaçırılan, yabancıya soru sorduğu için başına taşla vurulan ve sonunda tecavüze uğrayan kadınların haberlerini okuduk. Ve açıkçası şehir insanı olarak korkuyoruz. Ne olacak bu korku? -Diğer metropollere göre durum daha iyi bu bir. İki, herkes beklenen tepkiyi veriyor, "Ya benim başıma gelseydi" diyor. Ben de diyorum ki motivasyon bir yanılsamadır. Örneğin "Kendini aldatan karısını delik deşik etti" haberi kimseyi terörize etmiyor. Neden? Çünkü nisan kendi kendine diyor ki "Ben zaten bunu hak edecek bir şey yapmadım ki, bana bir şey olmaz.".
* İyi ya, sebepsiz şiddet korkutuyor insanı. Ne yapacağız yani kimseye selam mı vermeyeceğiz, birbirimizden uzaklaşacak mıyız? -Tam tersi. Zaten metropolde insanlar birbirlerinden uzaklaşıyor ve soğuyor. Yani ilişkiler zayıf. Biz on yıl önce batıdan şikayet ediyorduk, diyorduk ki "Sokakta adam öldürülse dönüp bakmıyorlar." Doğruydu, şimdi biz bu duruma gelmekten kendimizi korumalıyız. İnsanlar gün geçtikçe birbirlerinden kopuk, ürkek ve ilişkiye girmekten korkak varlıklar haline geliyorlar. Halbuki bu durum şiddeti körüklüyor, önlemiyor. Biz normal hayatımıza devam etmeli, ilişkilerimizi, alışkanlıklarımızı kaybetmemeliyiz. Yoksa şehirin keyfini de ortadan kaldıracağız.
|
|
|
|
|
|
|
|
|