kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Teknoloji
    Otomobil
    Sinema
    Hobi
    Çizerler
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Savas Ay @ SABAH
Tel:
0212 354 40 22
Fax:
0212 274 83 81
 

Şiir şehirden sinir şehire!..

Mevsimler, yıllar, çağlar boyu 'şiir şehir' olmuş İstanbul... Lakin bir yandan; "metropol" cüssesine hamle ederken, bir yandan da "hormonlu, iri kıyım bir taşra kasabası" olma hüneri giymiş üstüne. Neresi yalan neresi doğru? Neyi sahte neyi gerçektir ki bu şehrin?.. Her bir şey birbirine karışmış burada artık, yalan mı?.. Sonrasında da elbette ki şiirselliğini yitirmiş bu kent. Ah o eskiler!.. Malumunuzdur: "Bu şehr-i Istanbul ki bi- müsl ü behadır. Bir sengine yek-pare Acem mülkü fedadır" diyen Şair Nedim Efendi'den, "Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul" diye başlayıp, "Yaşamıştır derim en uzun ve hoş rüyada. Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan" diyen Üstat Yahya Kemal'e kadar, onlarca şair, tonlarca methiye düzmüştür bu kente, İstanbul'a... Önce hafiften bir rüzgâr... Hangi sevda şairinin bu şehre yazdığı hangi dizesini alsak, hepsi birbirinden mükemmel anlatımlara toslarız. Diyelim bu kenti gözlerini kapayıp kalp kulağıyla dinleyen bir Orhan Veli anlatırsa; "Kuşlar geçiyor derken. Yükseklerden sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı..." diye anlatır. Sonra bu tılsımlı sözcüklerin coşturduğu yüreğimize Necip Fazıl çarpar mesela. O da der ki; "Kadını keskin bıçak, taze kan gibi sıcak. Gecesi sümbül kokan, Türkçe'si bülbül kokan İstanbul, İstanbul..." Ey bin kocanın bakiri!.. Sonra kavak yelleri gibi başlarımızda esen şiirlerin rüzgâr ekicisi Bedri Rahmi laf atar; "İstanbul deyince aklıma Tophane'de küçücük bir sokak gelir. Her Allah'ın günü kahvelerine Anadolu'dan Bir sürü fakir fukara gelir. Kimi dilenecek dilenmesine utanır. Kiminin elinde bir süpürge peydah olur uzun. Dudaklarında kirli paslı bir tebessüm. Çöpçü olmuştur bugüne bugün..." Bundan başka İstanbul var!.. "Şiir şehrin sinir şehre dönüşmesinde kim suçlu?" demeyelim boşuna. Bu suç arazisinin hisseli tapusundan birer parça var her birimizin yaşamında. İster bir; Fatih, Dıraman, Beykoz, Kadıköy, Rumeli Hisar çocuğu olalım.İster doğduktan bir zaman sonra terk-i diyar edip, İstanbul'a kapak atmış bir ailenin ilk ya da son ferdi. Fark etmez. İster; yere tükürmenin, izmarit fırlatmanın küçümen görünen büyük belalısı, ister; trol teknesinde tayfa, apartman inşasında kalfa, ister çelik göğüslü gökdelen yapımında mimari deha olalım. Her birimiz şiirlerin bir ucunu kaldırıp, halı altına çöp yığar gibi sinirleri, sinir edecek şeyleri tıktık kentin dibine. Martılar ki sokak çocuklarıdır Can Yücel böyle demişti bir şiirinde. Evvelki bir zamanlarda, Boğaz'ın sütten duru, buluttan ak martılarına bakıp: "Martılar ki sokak çocuklarıdır dev denizin" demişti. Şimdi martıların isten, pastan, pasaktan griye çalıyor rengi. Ve Özdemir Asaf belki de Can Baba'ya nazire yaparcasına: "Bütün renklerin aynı hızla kirlendiği yarışmada, birinciliği beyaza" işte bu nedenle vermiştir?.. Köprü altı cam cam Şimdi üvey Galata Köprüsü bir derbeder heyula gibi iki yakasından kenti sıkarken, Boğaz Köprüsü; siniri boğazına dayanmış siluetlerin intihar trampleni oluyorsa, şiirle şehri birlikte yitirmemizdendir. Artık amele yanığı yüzlerinde kara çalı portreleri gibi gezen bin milyon kişi, başlarını gurbet duvarına vurup, sinirleşiyor, sinirleniyor, sinirlendiriyor kendini ve kenti... Öyleyse Sait Faik'in; "Alyanaklı, beyaz, kalın şekerciler. Akide ve bergamutlarını mermer tezgâhlara vurdukları zamanki kasvetsiz hallerini burada kaybeder. Burada şairleşirler" demesi tedavülden kalkmıştır değil mi? Dönülmez akşamın ufku!.. Yine bir Yahya Kemal şiiri; akşam üstü zamanlarını kast ederek: "Git bu mevsimde gurup vakti Cihangir'den bak" demiş ama. Gurup vakitlerinde İstanbul'a mebzul şaşkınlık, koca koca hüzün ve hayret nidası bırakmış transatlantik yolcusu turist teyze-amcalar, bu kentte kırmızıya bürünüp batan güneşi, ancak ayrılış vakitlerinde, güverteden seyredebilir. Ne yani Taksim'e çıkıp kapkaça mı gelsinler?.. Yav şiirleri de bir başlarına o kapkaççılar mı çaldı yoksa, ne dersiniz? Ya gel bana sahici sahici!.. Laila'ların lay-lay-lomu, yaylaların bozlağıyla. Hoyratı, mayası, uzun havasıyla karışınca, "Kaval ve Şeşhane" meselini yineliyorsa, eskimiş ağlarından istavrit firar ettiren yaşlı balıkçı, Dalyan'da kaset tanıtım turu atan "Mor Amiral" gemisini şaşkınca seyir mi eder, yoksa usunda buz tutup buzdağları olmuş hallere vurup batırır mı? Tünel'in ucu Bir sokak ressamının Tünel labirentlerine astığı bin boyalı resimler, kırgınlığını azaltır mı ressamın ve şehrinin? Mezra manzaralarını bir Zeyrek sokağına nakledip, yün eğiren köy kadını fotoğrafı tek başına anlatabilir mi kentin dul kalışını? Kahpe Bizans'ın şiirin sihrinden, sinirin nehrine düşüp boğulması, Eminönü kalabalığında, dertlerini tespihe dizip satan posbıyık bir yangın yürekliyle, 'çocuk esnaf' komşusuna ne anlatır ki?.. Onların sahte sırıtmalarla "çeksene abi fotomuzu" derken sunduğu tel maşa gülmecikler ne kadar kandırır ki geleceği?.. Cüce ama!.. Ve Bedri Rahmi'nin şu dizeleri, yoksa geleceği önceden görmesinden midir? "İstanbul deyince aklıma Koca Sinan gelir. On parmağı on ulu çınar gibi her yandan yükselir. Sonra gecekondular gelir ardı sıra İsli paslı yetim. Eyy benim dev memesinde cüceler emziren Acayip memleketim..."

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Hayvanlara 'insanca' işkence!   / 17-03-2004
 Başımıza inek geçti öğretmenim!   / 16-03-2004
 Büyükburç'un yanında Tarkan!   / 15-03-2004
 Bir pazar hikâyesi...   / 14-03-2004
 İşte bir yudum umut!..   / 13-03-2004
 Papatya gibisin beyaz ve ince!..   / 12-03-2004
 Öbür dünyaya gidip gelmek mümkün mü?..   / 11-03-2004
 Üniversitede eroin koması!   / 10-03-2004
 Yorgun mermi ve yerli 'sniper!.'   / 09-03-2004
 Şiir şehirden sinir şehire!..   / 08-03-2004
ERDAL ŞAFAK
Başkan'ın kuşkuları
Antalyalılar'ın bir sözü var: "Düğün...
AHMET HAKAN COŞKUN
Bağırmayın!
Havalar güzelleşmeye başladı.
Baharın...
MEHMET BARLAS
40 yıllık dilenciye mesleği öğretilir mi?
Hiç unutmam.
ALİ KIRCA
Madrid dersleri
Türk kamuoyu geçen hafta sonunda...
SAVAŞ AY
Ağıt yaktıran Çanakkale!..
Ta ortaokul yıllarından...
REFİK DURBAŞ
Güvenlik kuruluşlarının tasfiyesi
Sosyal güvenlik...
ÖMER LÜTFİ METE
Derin yumuşatma süreci
Hitler'in 'Kavgam' isimli...
HINCAL ULUÇ
Cerrah Müdür, Çakar'ı kim vurdu?
Türkiye'nin en tanınmış...
Harika çocuk Daum'u da yıktı: 2-4
Harika çocuk Daum'u da yıktı: 2-4
Futbolumuzun yeni yıldızlarından Ali Tandoğan, Tomas'ın kendi...
Kanarya, 2004'te ilk kez üzüldü
Kanarya, 2004'te ilk kez üzüldü
18 Ocak'taki Rize maçıyla başlayan F.Bahçe fırtınası durdu.
CHP zihniyeti gittiği yere bereketsizlik götürür
CHP zihniyeti gittiği yere bereketsizlik götürür
İktidarla muhalefet arasındaki 'kök' tartışması devam ediyor. Baykal...
Deniz Baykal: Senin ampulün külüstür!..
Deniz Baykal: Senin ampulün külüstür!..
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin İzmit'te...
Askeri mahkemeyi bile arar oldular
Askeri mahkemeyi bile arar oldular
DEV-YOL davası 23 yılını tamamlıyor. Sıkıyönetim Mahkemesi 7 idam...
YÖK bakanla köprüleri attı
YÖK bakanla köprüleri attı
Milli Eğitim Bakanlığı'nın YÖK tasarısıyla ilgili Danışma Kurulu...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Sarı Sayfalar | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Cumartesi | Aktüel Pazar | Teknoloji | Otomobil |Sinema | Hobi | Çizerler | ON
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.