UZANLAR'I hanedanlığa götüren de, çöküş sürecini hazırlayan da ÇEAŞ oldu. ÇEAŞ'a el konulmasının ardından Uzanlar'ın nakit kaynağı da kesildi KEMAL Uzan'ın İmarbank'ı 1994'ten itibaren 64. madde kapsamında gözetim altına alındı. Ama buna rağmen yetkisiz bono da satıldı, çifte kayıt da yapıldı!.
UZAN Grubu'nun tarihinde Çukurova Elektrik'in ayrı bir yeri var. Çünkü Uzan Grubu'nu hanedanlığa taşıyan da, çöküş sürecini başlatan da İmar Bankası değil, Çukurova Elektrik idi. 1993'te Çukurova Elekrtik'in yüzde 11.2'lik hissesini satın alan Uzan Grubu, bundan sonra uzun soluklu bir yükseliş ve kavganın içine de girmiş oldu. Belki isimler, kişiler değişti ama kavga hiç bitmedi. Bu dönemde Uzanlar, Çukurova Bölgesi'ndeki bir çok sanayici ile mahkemelik oldu, SPK ile el koymaya kadar uzanan kavgalar yaşandı. Bu durum 12 Haziran 2003 tarihine, yani el koyma sürecine kadar devam etti. Uzanlar'ın ÇEAŞ'ı almaları da tabi ki olaylı oldu. 1993 yılında Kamu Ortaklığı İdaresi'nin (KOİ) en iyi müşterileri arasında Uzanlar gösteriliyordu. Bir yandan özelleştirmeye çıkarılan tüm çimento fabrikalarına teklif verirken diğer yandan da ÇEAŞ ve Kepez'in talibi olmuşlardı. KOİ'den, 81 milyon dolara ÇEAŞ'ın yüzde 11.25'ini, 33 milyon dolara da Kepez'in yüzde 25.3'ünü satın aldılar.
ÇOK PARA VERDİLER AĞAM Grup süratle Borsa'dan ÇEAŞ hisselerini toplamaya başladı. Üç haftada ÇEAŞ'tan 300 milyar liralık hisse alımı yaptılar. Uzanlar'a karşı olan Templeton Fon'un yöneticisi Mark Mobius bile aradan çekilmek zorunda kaldı. Ancak tüm bunlar yönetimi ele geçirmelerini sağlamadı. Bu kez küçük hissedarlardan yüzde 20 ilave prim karşılığında vekaletname toplamaya giriştiler. SPK burada devreye girdi ve menfaat karşılığında vekaletname toplanmasını engellemek üzere bir kararname çıkardı. Ama o sıralarda dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Uzanlar'ın yanında yer alıyordu. Çiller devreye girince SPK'nın kararnamesi de askıya alındı. Bu sırada Sabancı Grubu, "ÇEAŞ Adanalılar'ındır" diye bir kampanya başlatmıştı. İlk genel kurulda Sabancı Grubu parayla toplanan vekaletlerin geçerliği olmadığını öne sürdü. Uzanlar'ın son dakika atağı ile genel kurul ertelendi. İki hafta sonraki genel kurulda ise Sabancılar razı edilmişti bile. O günlerde elinde hisse bulunan ve Adanalı grupla birlikte hareket eden Galip Çalık, gelişmeleri şöyle anlattı: "Uzanlar'dan hisseler için teklif gelince biz de Sabancılar'a gittik ve görüştük. Bize aman durun dediler. İki gün sonra hisseleri sattıklarını duyduk. Konuştuğumda Sabancı'nın bana yanıtı, 'Ağam çok iyi para verdiler' oldu..." Bundan sonra Uzanlar'ın ÇEAŞ'taki operasyonları bitmedi. ÇEAŞ'ın paralarının düşük faizle İmarbank'ta tutulduğu, gizli kâr aktarımı yapıldığı ileri sürüldü. SPK sayısız suç duyurusunda bulundu, tam 53 dava açtı. Ancak sonuç değişmedi...
* KemalUzan bir yandan taahhüt sektörü diğer yandan ise medyada büyürken bir anda banka patronu olarak kamuoyunun karşısına çıktı. Uzan'ın bankacılık sektörüne girişi İmar ile oldu. 1984'te Doğuş Grubu'nun patronu Ayhan Şahenk'ten İmar Bankası'nı 21 milyon dolara alan Uzan'ın bu parayı nereden bulduğu çok konuşuldu. Ancak o bu tartışmalara yanıt vermeye gerek bile duymadığı gibi İmar Bankası ile de yetinmedi ve bir yıl sonra bu kez Adabank ile ikinci kez bankacılık sahnesine çıktı. İmar Bankası'nın sloganı "dövize, marka yüksek faizdi". Yıllarca bu tema işlendi. Senelerce reklam filmi ve slogan değişmedi, sadece yıllar revize edildi. Örneğin "Dövize, marka 4 yıldır en yüksek faizi veren banka" ifadesi bir yıl sonra "5 yıldır en yüksek faizi veren banka" olarak düzenleniyor ve İmar'ın "atı" ekranda belirsiz bir yere koşuyordu! 1994'te yaşanan ekonomik krizi ve 3 bankanın kapısına kilit vurulmasının ardından bir çok banka için olduğu gibi İmar Bankası için de "batıyor" söylentileri dolaşmaşa başladı. Batıyor olmasa da bankanın zor durumda olduğu bir gerçekti. Çünkü daha sonra açıklanacağı gibi 20 Haziran 1994'te İmar Bankası 3182 sayılı Kanun'un 64'üncü maddesi kapsamına alınmıştı. Yani banka Hazine tarafından sıkı gözetim altındaydı. İşin ilginç yanı 3 Temmuz 2003 günü TMSF tarafından yönetimine el konulan İmar Bankası, 1994'ten sonra hep sıkı gözetim altındaydı. Ancak ne çifte kayıt tespit edilebildi, ne de yetkisiz olarak satılan Hazine bonolarının varlığı...
TAHSİLAT OFİSİ GİBİ O günlerde gazetelere sık sık telefonlar gelirdi. "İmar Bankası'ndaki mevduatımı bozmak istiyorum. Ama alamıyorum. Banka batıyormuş" diye. Bu söylenti önlenemez bir şekilde kulaktan kulağa dolaşıyordu. Daha sonraki dönemlerde bu söylentinin kaynağının İmar Bankası'nın kendisi olduğu bu sayede bir çok vadeli hesabın bozulmasını sağlayarak faiz ödemekten kurtulduğu da dilden dile dolaştı. İmar Bankası'nın tam olarak bir banka mı, tahsilat ofisi mi olduğu da çok belli değildi. Ne teknolojideki gelişmeler umurlarındaydı ne de diğer bankacılık hizmetleri. Uzanlar'ın çilesini en çok çekenler ise kuşkusuz çalışanlarıydı. 1980'li yılların ortalarında İmar Bankası'nda Bank-Si-Sen Personel Müdürü ile anlaşarak bir gecede yaklaşık bin çalışanı sendikalı yaptı. O sıralarda bankada çalışanlara en fazla yüzde 30 zam veriliyordu. Çalışanları sendikalı olunca Uzan Ailesi, ertesi gün sendikadan ayrılmaları şartı ile yüzde 100 zam teklif etti. Çoğu sendikadan ayrıldı. Ama bu yüzde 100'lük zammın ardından 6 yıl artış yüzü görmediler...