|
|
|
|
|
|
Sessiz bir dünyada işaretler anadili oldu
İşitme engelli bir ailenin kızı olarak doğan Dilek Öztürk, sağlıklı bir çocuk olmasına karşın yıllar sonra konuşmayı öğrendi. Sessiz bir dünyanın içinde büyüyen genç kız, "Anadilim işaret dili, Türkçe'yi sonradan öğrendim" diyor.
Dilek Öztürk, işitme engelli bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Duymasına rağmen sessiz bir dünyaya gözlerini açan Dilek, çevresinde olup bitenleri algılamaya başlayınca yaşıtları gibi konuşmayı değil, anne ve babası gibi 'işaret dili'ni öğrendi. "Anadilim İşaret Dili, Türkçe'yi sonradan öğrendim" diyen Dilek, şimdi 25 yaşında ve çocukluğundan beri geliştirdiği işaret dilini kullanarak birçok işitme engellinin sesi oluyor. Genç kız, kongre ve sempozyumlarda simültane çeviri de yapıyor.
AİLE ÇOCUKLAR İÇİN ÖNLEMLER ALDI Dilek'in babası 58 yaşındaki emekli memur Enver Öztürk'ün, seslerle bağlantısı 4 yaşında geçirdiği menenjit sonucu koptu. İşitme Engelliler Okulu'na devam eden Öztürk, Şerife Hanım'la da bu okulda tanıştı ve evlendi. Ziya ve Dilek adını verdikleri çocuklarının ikisi de sağlıklı doğan Öztürk çifti, çocukların kendileri gibi sessiz bir dünyada yaşamamaları için önlemler almaya başladı. Çünkü işaret diliyle iletişim kurmaya başlayan çocukların artık konuşmaya da başlaması gerekiyordu.
İLKOKUL ÇAĞINDA TÜRKÇE ÖĞRENDİ Önce eve televizyon, radyo gibi sesli iletişim araçları alındı sonra çocuklar düzenli olarak akrabalarıyla görüştü. Öztürk çiftinin çocukları ilkokul çağına geldiklerinde artık iki dil biliyordu; Türkçe ve İşaret Dili... Dilek, kız çocuğu olmanın da verdiği sorumlulukla anne babasının sürekli yanındaydı ve onların ihtiyaçlarının, dertlerinin, isteklerinin tercümanı oldu. Lise hayatına kadar bunun zorluklarını yaşadığını anlatan Dilek, uzun bir dönem kendisine ve ailesine acınmasını istemediği için arkadaşlarına evdeki ortamdan bahsedemedi. Ailesiyle yolda yürürken, toplu taşım araçlarında yolculuk ederken işaret dili kullandığını ve çevresindekilerin kendilerine uzaylı gibi davrandıklarını söyleyen Dilek, "Hâlâ otobüste konuşurken insanlar beni de duymuyor sanıyor ve acıyor. Küçükken bu beni daha çok üzüyordu. Aileme veli toplantılarını haber vermiyordum" sözleriyle o günleri hatırlıyor.
KÖPRÜ GÖREVİ GÖRÜYORUZ Liseden sonra bu durumla daha barışık yaşamaya başlayan Dilek, çevresindeki diğer işitme engellilerin de işlerine yardımcı olmaya başladı. 3 sene önce İşitme Engelliler Federasyonu'ndan tercümanlık lisansını alan genç kız, artık kamu kurum ve kuruluşlarına gelen işitme engellilerin sesi. İşitme Engelliler Derneği'nde gönüllü olarak çalışan üç tercümandan biri olan Dilek, yaptığı iş için "İşitme engellinin sıkıntısını yetkiliye anlatacak bir köprüyüz" tanımını yapıyor. Onların dertlerini anlatmaya çalışırken birçok sorunla karşı karşıya kaldığını anlatan Dilek, "En başta işitme engellilerin kelime hazinesi çok az. Mesela ayakkabıyı bilir ama pabucu bilmez. Okuma yazma oranları düşük. Derdini 150-200 kelimeyle anlatmaya çalışır" diye konuştu. Bu koşullarda üzerinde büyük bir yük olduğunu belirten genç kız şunları söyledi: "Üzerinize büyük bir sorumluluk alıyorsunuz. Mesela doktora giden hasta bir işitme engelli, sadece ağrı çeken bölgeyi göstererek 'ağrıyor' diyebiliyor. Sizin gibi uzun uzun tarif edemiyor. Yani ufak bir hata, bir yanlış anlama karşınızdaki insanı ipe, cezaevine götürebilir ya da tedavisinin uzamasına neden olabilir."
H. NEVRUZ TOL
|
|
|
|
|
|
|
|
|