kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Yaşama Dair
    Sinema
    Hobi
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

Muhabbet...

Elektriğin son anlarına yetiştim. Elimi yüzümü yıkayıncaya kadar gidiverdi. Demli çayın yerini poşet, Türk kahvesinin yerini de nescafe aldığı için çaydanlığın yerini de elektrikli ısıtıcı almıştı. Çaydanlık da dolapların birinin dibine atılmıştı. Karanlıkta bulup çıkaramadım. Kahve için su ısıtma girişimim de bu nedenle akamete uğradı. Kalorifer ise sıcaklığını yavaş yavaş yitirdi.

***

Sabah kalktığımda, bir önceki geceden kalma bahçedeki taze karın bekareti iki çift ayak tarafından bozulmuştu. Biraz sonra birkaç komşu arabalarını temizlemek için aşağıya indi ama çabuk vazgeçtiler. Direnen ise sadece bir baba ile kızı oldu. Önce jiplerini kardan iyice arındırdılar sonra neşeli kahkahalar atarak kar topu oynadılar.

***

Gazeteler parti parti geldi. Hepsini okudum. Bir gün öncenin sayfalara yansıyan sorunları aynen devam ediyordu. Gazetelerin manşetlerine konu olan elektrik hala yoktu. Trafiğe çıksak anlatılanları yeniden yaşayacağımız aşikardı. Bu şartlar altında iyice anlamsız gözüken laik- şeriat tartışmasına ait birkaç haber ve yorum ile Kıbrıs sürecine göz attım. MGK toplanıyordu. Kıbrıs, AB'yi isteyenler ile istemeyenler arasında bir simgeydi. Aslında tüm tartışmaların fay hattını AB oluşturuyordu. Bunu bildiğim için bu haberleri çoktan çözülmüş bir bulmaca gibi okudum.

***

Kar süzülür gibi yağıyordu. Eskiden masalara koyulan, kar manzaralı içi su dolu fanusları hatırladım. Şöyle bir sallayınca kar yağmaya başlardı. Kar, o masa süslerindeki gibi salına salına dökülüyordu yeryüzüne. Neden kara teslim olduk, bir ara aklıma bu soru düştü. Gerçekten bugüne kadar az rastlanır şiddette bir kışla karşılaştığımız için mi yoksa bizde organizasyon diye bir maharet olmadığından mı? Yola çıkan trafikten, eve giren elektrikten çekiyordu.

***

Ekonomik gelişmenin alt evrelerinde olmamızdan dolayı doğa ile başa çıkamıyoruz diye düşündüm... Depreme, kara, kışa, su baskınına sürekli yenilmenin başka anlamı var mıydı? Amerika'nın üç gün içinde ürettiği patenti ancak yüz yetmiş beş yılda üretince, başka türlüsü olabilir miydi? Üstelik iki yüzlülüğü, hırsızlığı, avantacılığı mevcut sistemin özüne koyunca... Doğa da bunu cezalandırıp duruyordu.

***

Bir ara, ne yapacağını bilemez halde, birkaç gündür elimde dolandırdığım Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın çıkardığı "İhracat stratejik planına" geri döndüm. Geldiğimiz noktayı, ihracat açısından yeryüzü ile kıyaslayan tablo ile ilgileniyordum. Yeniden ona dalarak kendimi ortamdan soyutladım. Dışarıdaki kış kıyameti, evde elektriğin olmadığını unutmaya çalıştım. 2003 yılı ihracatımızda en yüksek paya sahip olan tekstil, konfeksiyon, demir-çelik gibi sektörler dünyada önemini kaybediyordu. 2001 yılı itibariyle, dünya ihracatı ile Türkiye ihracatını kıyaslayınca, bu tespitler daha da netleşiyordu. Dünya ihracatında tekstilin ve konfeksiyonun payı yüzde üç, demir-çeliğin ise yüzde ikiydi... Türkiye'de ise sırayla yüzde on üç, yüzde yirmi bir ve yüzde sekizdi... Dış satımımızın yüzde 42'si dünyada eskisi kadar zenginlik getirmeyen sektörlerde yoğunlaşmaktaydı.

***

Dünya ihracatında payı en hızlı artan sektör ise ofis ve büro malzemeleri sektörüydü. Bilgi çağı ile birlikte hizmetler gelişiyor, orta sınıflar güçleniyordu. Hizmet sektörü de ister istemez büro ve ofis malzemelerinde şimdiye kadar rastlanmayan bir atılım gösteriyordu. Şimdiden dünya ihracatının yüzde on dördünü büro ve ofis malzemeleri kapsıyordu. Bizim ihracattaki payı ise yüzde üçtü. Otomotiv, taşıt araçları, yarı mamuller ve kimyasallar gibi sektörlerde ise dünyadaki gelişmelere paralel bir trend gözlenmekte Türkiye'de. Dünya ticaretindeki otomotivin payı yüzde dokuz iken, bizde yüzde sekiz... Taşıt araçlarının dünyadaki payı yüzde on sekiz, bizde ise yüzde on üç... Yarı mamuller dünyada yüzde yedi, Türkiye'de yüzde sekiz... Tarımın dünya ihracatındaki payı yüzde dokuz iken, bizde yüzde on üç... Ama buna karşın gelişmiş ülkelerde çalışan nüfusun içindeki tarımın payı minnacık iken bizde yüzde kırk... Maden sektöründe ise nal topluyoruz. Dünya ihracatında madenciliğin payı yüzde on üç iken, bizde yüzde dört...

***

Aradaki farkı gidersek, kara kışa teslim olur, depremde binlercemizi yitirir miyiz diye kendi kendime sorarken, faks tıkırdadı... Anladım ki elektrik geri geldi. Kahve suyu ısıtmak için kalktım.. Kar yağmaya devam ediyordu. Bahçede kimse kalmamıştı.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Konya'dan Kıbrıs'a...   / 07-02-2004
 Türbanı Beyaz Saray çözdü...   / 02-02-2004
 Zaman ile Rus ruleti...   / 31-01-2004
 Alo...   / 26-01-2004
 Muhabbet...   / 24-01-2004
 Özgür Üniversite için öneri yenilemesi...   / 19-01-2004
 Yargıyı yargıladıkça...   / 17-01-2004
 Sahaya çıkma zamanı...   / 12-01-2004
 Böylesini hiç görmemiştik...   / 10-01-2004
 Akıl ile ruh bölünebilir mi?   / 05-01-2004
SAVAŞ AY
Cem Karaca'ya 112 Acil darbesi!..
Yayınım saat 03.00'te...
REFİK DURBAŞ
Burgazada'nın kızıl çamları...
Burgazada'da çıkan orman...
ÖMER LÜTFİ METE
Karaca; imparatorluk çocuğu
Ölülerin ardından güzel...
MEHMET ALTAN
Ulus-devletin solculukla ne alakası var?
TARIM toplumu...
5 değil 18
Washington ve Ankara, Irak geçici konsey üyesi Rubai'nin "Irak'ı 5...
BBC gazete ilanıyla genel müdür arıyor
Bu bir ilan değil haberdir! :)) T
GAZETELERDEKİ iş...
Gece kuşları özür diledi
Gece kuşları özür diledi
Hiçbir suçun cezasız kalmayacağını söyleyen Ali Dürüst, "Herkese...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Sizinkiler | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin Sağlık | Cumartesi | Aktüel Pazar | Yaşama Dair | Sinema | Hobi
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.