kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Düş kırıklığı

Bu yazıyı teknik imkanların elverdiği "en son dakika"ya kadar tuttum. Ankara'dan bir açıklama, bir tepki, hatta tavır bekledim. Gelmedi. Müthiş canım sıkıldı. Biliyorsunuz, dün sabah Çeçenistan'da bir kadın intihar eylemcisi üstündeki bombaları trende patlattı. Hepsi sivil, üstelik çoğu öğrenci 40 kişi öldü. 120'yi aşkın yaralıdan önemli bölümünün durumu ciddi olduğu için, bilançonun daha da ağırlaşacağı belirtiliyor. Bu terör eylemine ilk tepki veren ülkenin Türkiye olması gerekmiyor mu? Ama nedense Ankara -tekrarlıyoruz, bu yazının kaleme alındığı ana kadar- tam bir sessizliğe gömüldü. Ne Çankaya'dan bir kınama geldi, ne iktidardan, ne ana muhalefetten. Yalnızca Dışişleri Bakanlığı ölenlerin ailelerine başsağlığı dileyen iki satırlık "diplomatik" bir açıklama yaptı, o kadar. Bu suskunluk İstanbul saldırılarından sonra dünyayı teröre karşı uluslararası işbirliğine çağıran Türkiye'ye yakışıyor mu? Bu habersizmiş gibi davranmak, 12-13 Aralık'taki Brüksel zirvesinde AB liderlerine "Senin teröristin, benim teröristim ayrımı yapılmamalı" mesajı vermeye hazırlanan hükümetin politikasıyla bağdaşıyor mu? "Acımızı en iyi Türkiye anlayacak" diyen Rus yetkililerin destek bekledikleri bir günde bu tehlikeli ve trajik sessizlik "Terörde çifte standart" anlamına gelmiyor mu?

Utandıran suskunluk
İtiraf edelim; Çeçen terörüne karşı Türkiye sadece dün değil, geçmişte de iyi bir sınav vermedi. Neden? Çünkü Çeçen kökenli vatandaşlarımız önemli bir topluluk oluşturuyor. Onların da etkisiyle kamuoyunun hayli geniş bir bölümü Çeçenler'in "Ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkını kullandığı" ve "Ruslar'a karşı bağımsızlık mücadelesi verdiği" görüşünü taşıyor. Sır değil; Çeçenler'e yardım gönderen epeyce kişi ve kuruluş da var. Yine sır değil; Türkiye'den de çok sayıda genç silahlı mücadeleye katılmak için Çeçenistan'a gitti, gitmeye devam ediyor. Daha geçenlerde 3'ünün çatışmada öldürüldüğü açıklandı. Yine itiraf edelim; medyanın küçümsenmeyecek bir bölümü de Çeçenler'in eylemlerine sempatiyle bakan çizgide duruyor. Sempatinin çok ötesine geçip yüceltmeye kadar vardıranları saymıyorum. İşte bütün bu nedenlerin bileşkesi, siyasileri bu "netameli" konuya "bulaşmamaya" yöneltiyor. O kadar ki, Çeçenler'in ya da destekçilerinin Türkiye'de yaptıkları iki eylemde, Avrasya feribotunun kaçırılması ve Swiss Otel'in basılması olaylarında bile, yetkililer açıklamalarında bilinçli olarak "terörist" yerine "militan" sözcüğünü kullandılar. Oysa çoğu kendi halkından olan sivilleri kurban alan saldırıların bağımsızlık mücadelesi diye tanımlanması mümkün mü? PKK'yla 15 yıllık mücadelede can veren 30 bin vatandaşımızın çok büyük çoğunluğu sivil değil miydi? El Kaide'nin bile hedef listesine koymadığı hastaneyi bombalı araçla havaya uçurmak kurtuluş savaşı mı? Konsere, tiyatroya, otobüse intihar eylemcileri gönderip katliam yapmak bağımsızlık mücadelesi mi? Geçen yıl 23 Ekim'de başlayıp 26 Ekim'e kadar süren ve 170 kişinin ölümüne yol açan Moskova'daki tiyatro baskınına Türkiye'den son derece cılız tepki yükselince, Rusya Federasyonu'nun Ankara Büyükelçisi Anatoly Lebedev -son derece haklı olarak- zehir zemberek bir açıklama yapmış, "PKK terörü ile Çeçen terörü arasında ne fark var" diye sormuştu. Türkiye vakit yitirmeden Çeçenler'in bu acımasız, vahşi saldırısını kınamak zorunda. Hem de yarım ağızla değil, açık açık... Çünkü, en küçük bir istisna, terörü meşrulaştırmaya kadar götürecek karanlık dehlizin kapısını açmak olur...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Gerçek çıplak dolaşır   / 13-12-2003
 Laik devlet manifestosu   / 12-12-2003
 Kamuoyu vizesi şart   / 11-12-2003
 Tarihi bir gün   / 10-12-2003
 Sokaktaki sahipsiz yıldızlar   / 09-12-2003
 12 - 13 - 14... Ve sonrası   / 08-12-2003
 Yukarımızda neler oluyor   / 07-12-2003
 Düş kırıklığı   / 06-12-2003
 Topal demokrasi   / 05-12-2003
 Bir dönemin sonu   / 04-12-2003
ALİ SAYDAM
Neden "SABAH" da "Morning" değil...
Geçen Perşembe...
İLKER SARIER
Su böreği ve iç pilav bekliyorum
Medyatik olmak modern...
SAVAŞ AY
Polis muhabirleri üvey evlat mı?
Hayatını polis...
REFİK DURBAŞ
Ulaşımda başarının yolu...
Elli yıldan beri tek taraflı...
EMRE AKÖZ
Deniz Seki'nin bacak politikası
CUMA akşamı gazetede...
Aliyev yarın toprağa veriliyor
ABD'DE tedavi gördüğü hastanede önceki gün 80 yaşında yaşamını...
Grip kabusu ABD'yi sardı
50 eyalete yayılan gripten 20 çocuk öldü. Halk aşı olabilmek için...
İDEAL FENER'E İLK ADIM
İDEAL FENER'E İLK ADIM
İlk devre net fırsatları kullanamayan Denizli, 2. devre çöktü. Ümit...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Günaydın | Astroloji | Magazin | Sağlık |
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.