kapat
17.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

Olay yeri raporu

Olayı "yerinde araştırmak için" cuma günü Akçakoca'ya geldik. Akçakoca 25 bin 600 nüfuslu bir ilçe. (Köylerle birlikte 70 bin) Düzce'nin en büyük ilçesi.

Yazları "gündüz nüfusu" yüz bine kadar çıkıyor. 29 kilometre sahili var.

Bölgede "Karadeniz'in Bodrum'u" diye biliniyor.

"İkinci konut" çok. İşte bu şirin ve temiz ilçeye "olayı araştırmaya" geldik.

Olay

"Erken okunan namaz."

Ve binlerce Akçakocalı'nın "erken açtığı oruç." Olay hakkında önce Düzce'de Ragıp Gökesağoğlu'dan da bir "birifing" aldık.

Ragıp bu coğrafyanın "bilirkişisi."

Turgut Özal, ANAP'ı kurmaya niyetlenince, bu bölgeyi "Ragıp'ın otomobiliyle" dolaşmıştı. Son seçimde ANAP "göçünce" Ragıp da Düzce'de kongreyi topladı, "yönetimdeki yetkilerini" bıraktı ve kendi işine, gücüne döndü.

- Eee... Ragıp, durum?

- Akçakocalı'nın kafası allak, bullak... Sabah, akşam ilçede bu olay konuşuluyor... Sadece Akçakoca'da mı?.. Bütün bu bölgede... Gidelim, bizzat dinleyin.

Ve "iftar vakti" yaklaşırken Akçakoca'ya geldik.

Garson Ahmet'in son kararı
Ahmet Çetin... Garson.

Bolu doğumlu... 27 yaşında.

- Ahmet... Ezanın erken okunduğu akşam, ne yaptın?

- Besmele okudum ve bir bardak su içerek, orucumu açtım... Sonra hemen müşterilere servise başladım.

- Sonra?

- Biraz sonra bir ezan daha okunmaz mı?.. Hepimiz donduk kaldık... Müşteriler, birbirine bakıştı... Kimse ne olduğunu anlayamadı.

- Şimdi ne olacak?.. Sen ne yapacaksın?

- Günlerdir bunu düşünüyorum... Sonunda kararımı verdim.

- Nedir kararın?

- Kaza orucu tutacağım... Ramazandan hemen sonra. Tabii bana "tutma... Senin suçun yok" diyenler de var... Ama son kararım, tutacağım.

Necmettin Elün 'gelişmeleri izliyor'
Necmettin Elün (31) Diapolis Otel'den. İftar masasına onu da çağırdık - Necmettin bey... Anlat bakalım o geceyi.

- Garson haber getirdi... O haber müşteriye anons edildi... Allah kabul etsin, hepimiz orucumuzu açtık... Sonra da o olay oldu... Oruç açılmışken, hoca efendi bir ezan daha okudu.

- Şimdi ne olacak?

- Çarşı, pazar bu soruyu soruyor... İşçi, memur bunu konuşuyor... Diğer illerdeki hısım, akraba arıyor... Toplum zihin karmaşası yaşıyor.

- Sizin kararınız?

- Ben bu yıl Allah rızası için vazifemi yaptım, orucumu tuttum... Ezanla birlikte su içerek, zeytin ve hurma ile orucumu açtım... Allah ve topluma karşı, çalıştığım işyerine karşı hiçbir kusur işlemedim... O sebeple bu yıl kararım kesin, kaza orucu tutmam.

- Yani, kaza orucunu seneye belki tutarım mı diyorsunuz?

- Olabilir de olmayabilir de... Gelişmeleri izleyeceğim.

Diapolis'te "olay" gecesi
Diapolis Otel "dört yıldızlı." Deniz kenarında.

Az ilerisinde "Kaymakamlık konutu" var.

Diapolis'in yemek salonunda "dört, beş masa" doluydu.

"Eşleriyle, çocuklarıyla, iftara gelen" Akçakocalılar, ezanın okunmasını bekliyorlardı.

Derken, otelin Halkla İlişkiler Müdürü Ahmet Özdal'ın sesi duyuldu

- Ezan okunuyor... Allah orucunuzu kabul etsin... Afiyet olsun.

Bir kadın "ama" diye söylendi

- Geçen defa da böyle demiştiniz.

Sonra bir erkek, gülerek konuştu

- Ahmet Hoca... Bu ezan da yine erken ezan olmasın.

****

Ahmet Özdal'ın ailesi Rize'den Akçakoca'ya göçmüş.

O Akçakoca doğumlu.

Üsküdar Ticaret Lisesi Beden Eğitimi Öğretmenliğinden emekli.

Şimdi memleketinde "otelcilik... Halkla İlişkiler" yapıyor.

****

Ahmet bey, iftara doğru, otelin bir görevlisini, kapıya dikiyor

- Kulağın ezanda olacak... Ezan okununca merdivenleri ikişer, ikişer atlayıp, yemek salonuna koşacaksın... Bana haber vereceksin.

****

"O gün" yine öyle olmuş.

"Kapıdaki nöbetçi" ezan sesini duyunca, yemek salonuna doğru fırlamış

- Ahmet bey ezan okunuyor.

Ahmet bey de, müşterilere dönmüş

- Orucunuzu açabilirsiniz.

Gerisini Ahmet Özdal anlatsın

- Sekiz, on dakika sonra garson yanıma yaklaştı Ahmet bey, tekrar ezan okunuyor.

Ahmet bey "nasıl olur" demiş

- Az önce okundu ya... Yoksa şimdi okuyan hoca, geç mi kaldı?.. Bu caminin hocasının saati bozuk olmalı.

Bu sırada bir müşteri "konuşmaları" duymuş

- Ahmet bey... Akçakoca'da ezan merkezi sistemle okunuyor... Tek, bir camiden okunuyor.

Ahmet Özdal "biliyorum" demiş

- Bilmesine, biliyorum da, aklım karıştı... Sağlıklı düşünebilmek için zaman kazanmaya çalışıyorum.

****

İşte o anda "çanak, çömlek patlamış." Her kafadan bir ses çıkmaya başlamış.

Ve hala, her akşam, Ahmet Özdal müşterilere "cenabı hak orucunuzu kabul buyursun... Ezan okunuyor... İftar yapabilirsiniz" deyince...

Müşteriler "aynı tepkiyi" veriyorlar

- Hangi ezan?.. Yine yanlış ezan olmasın.

****

- Sayın Ahmet Özdal... Müftü efendi diyor ki "Akçakocalılar, ramazandan sonra bir gün kaza orucu tutacak." Siz de tutacak mısınız?

- Burada niyet esastır... Ezan esastır... Ben orucumu ezana göre açtım... Allah'a karşı vazifemi yaptım... Gerisini, ezanı yanlış zamanda okuyan düşünsün... Kesinlikle kaza orucu tutmam.

- Tutmazsanız, günaha girmiş olacaksınız.

- Ne münasebet efendim... Hangi yasada bu yazılı?.. Eğer bir günah söz konusu ise, hoca efendinin günah defterine yazılması gerekir.

Nilüfer Vural: Ay inanmıyorum
Nilüfer Vural "çıtı, pıtı... Çok şirin bir hanım." Akçakoca, Diapolis Otel'in müdiresi.

Yemekten sonra masamıza geldi

- Yemekte rahatsız etmek istemedim... İlçemize ve otelimize hoş geldiniz... Ah keşke gece burada kalsaydınız.

- Sağ olun... Gece Bolu'da kalacağız.

- Ama nedeen?.. Buna çok üzüldük.

- Nilüfer hanım, oruç tutuyor musunuz?

- Evet... Az önce açtım.

- Ezanın erken okunduğu gün de oruçlu muydunuz?

- Eveet.

Cebimizden kağıt, kalemi çıkarınca, Nilüfer hanım "ay inanmıyorum" dedi

- Akçakoca'ya bunu araştırmaya mı geldiniz.

- Evet.

- Ay inanamıyorum... Ay çok ama çok teşekkür ediyorum.

- Kime?

- Ezanı erken okuyan hoca efendiye.

- Neden?

- Ay biz Akçakoca'mızın sesi ulusal medyada duyulsun diye neler yapmıyoruz ki... Ama tek satır bile yer alamıyoruz... Hoca efendi ezanı erken okudu ve Akçakoca bir anda meşhur oldu.

****

Akçakoca'da, özellikle de turizmciler, ellerinden gelse hoca efendiye "ezanı erken okuduğu için teşekkür plaketi" verecekler.

Akçakoca'nın reklamını yaptığı için.

Her yıl, temmuzun üçüncü haftasında "Akçakoca Uluslararası Turizm ve Fındık Festivali" düzenleniyormuş. Festival için "200 milyar lira" harcanıyormuş. Ama buna rağmen "Akçakoca, medyada yer alamıyormuş." Ama "hoca, ezanı erken okuyunca..." Turizmciler "zevkten dört köşe."

Hepsi de aynı şeyi söylüyorlar

- 2004 yazında Akçakoca turizm patlaması yaşayacak.

İbrahim Eren'in ifadesi: Kararsızım, arz ederim..
İbrahim Eren... 27 yaşında.

Düzce'nin, Yığılca ilçesinden.

Akçakoca-Diapolis Otel'de garson.

- Efendim, müşteri çorbasını bitirdi... Salatasını yerken... Bu arada ana yemek servisini de yapmıştık... Hoca efendi Allahu ekber diye ezana yeniden başlamaz mı?.. Yemek, müşterinin boğazına takıldı... Hayretten, küçük dilimizi yutacaktık.

- İbrahim... Ne olacak şimdi?

- Efendim bu otele sizin gibi insanlar geliyor... Mühendisler, okumuş adamlar... Onlar bile bir karara varamıyorlar.

- Ya senin kararın?

- Bilemiyorum... Kaza orucunu belki tutarım... Şu anda kesin bir beyanda bulunamıyorum... Kararsızım efendim... Arz ederim.

Fıkra değil, gerçek
Erol Solak, 1994'te Akçakoca Belediye Başkanlığı'na seçilmişti... ANAP'tan. Başarılı oldu. 1999'da tekrar seçildi. Ve 2002 milletvekili seçimlerinden önce Mesut Yılmaz, onu çağırdı

- Belediye Başkanlığından istifa et... Seni Düzce'den milletvekili aday listesine koyacağım.

Erol Solak "artık ANAP'ın gerilediğinin" farkındaydı. Ama "partiye sadakat her şeyden önce gelir" dedi ve

- Başüstüne efendim... Yarın sabah Belediye Başkanlığını bırakıyorum.

Ve bıraktı... Aday oldu... Sonrası malum.

Erol Solak şimdi "kendi işiyle" uğraşıyor. Fındık fabrikası, akaryakıt istasyonu, diğer işleri var.

Erol bey... O akşam neler oldu?

- İş için Diyarbakır'a gitmiştim... Döndüm... Ailece oruçluyduk... Ezan okundu, açtık... Sonra ortalık karıştı.

- Neden?

- İftarın ortasındayken, ezan bir daha okunmaz mı? Hoca, Allahu ekberin, A'sını okurken, ben mesela "Allaaah" diye bağırmışım... Hemen sokağa fırladım.

- Sokakta ne vardı?

- Herkes "Aaaa... Allah, Allah... Aaa" diye bağırıyordu.

- Sonra?

- Sonrası yok... Tartırması günlerdir bitmedi... Ama ben kaza orucu tutmam.

- Neden?

- Ben oruca, Diyarbakır'da niyet etmiştim... Eğer iftar saatini de Diyarbakır'a göre hesaplarsam, benim bir noksanım yok.

****

Seneler önce de Rize'de bir hoca, ezanı erken okumuştu. Ve Diyanet İşleri "bütün Rizeliler bir gün kaza orucu tutacak" demişti.

Akçakoca'da Rizeli çok. Bir gün, Belediye Başkanı Erol Solak'a gelmişler

- Başkan biz Rizeliyuk... Biz de kaza orucu tutacağuk.

- İyi de siz Rize'de oruç tutmadınız ki... Siz, orucu erken açmadınız ki... Kaza orucu gerekmez.

- Başkan sen mi daha iyi bileceğsun, yoksa Diyanet İşleri Başkanı mı?... TV'de ne dedi biley musun?.. Bütün Rizeliler tutacak dedi... Amerika'da bile olsan, Rizeli misun, kaza orucu tutacağsun.

****

Erol Solak bu "fıkra gibi olayı" anlattı ve.. Devam etti

- Şimdi müftü "bütün Akçakocalılar kaza orucu tutacak" dedi ya... Almanya'ya giden bazı Akçakocalılar telefonla arıyorlar Ha biz de tutacak muyuk?

Kaymakam bey: Soruşturma sürüyor
Yemekten sonra çayı Akçakoca Kaymakamı Ali Uslanmaz'la birlikte içtik.

- Kaymakam bey... O akşam... Ezanın erken okunduğu gün...

- O gün adliyeye gitmiştim... Hakim ve savcı arkadaşlara, akşam birlikte olalım dedim... Oruçluydum... Ezan okundu... Orucumu açtım... Oruçlu olan diğer arkadaşlar da açtılar... Zaten, yemek yediğimiz yer caminin bitişiğiydi.

- Sonra?

- Az sonra ezan yeniden başladı... Herkes birbirine baktı... Benim bir açıklama yapmam bekleniyordu.

- Ne dediniz?

- Bana derhal hocayı bulun, müftüyü bulun dedim.

- Sonra?

- Müftüye dedim ki... Ezan okunmuş, millet orucunu açmış... Ne diye ikinci ezanı okutuyorsunuz?

- Müftü ne dedi?

- Efendim, dinen okutmam gerekiyordu... Aksi halde günaha girmiş olurdum dedi.

- Sonra?

- Yazılı talimat verdim Bu konuda Akçakoca halkı aydınlatılsın... Ve hoca hakkında da soruşturma başlattım.

- Hoca, savunmasında ne diyor?

- Savunma için kendisine verilen yedi günlük süre dolmadığı için, bilemiyorum... Soruşturmanın sonucu henüz bana gelmedi.

****

- Kaymakam bey... Bize müsaade.

- Hayır, bırakmayız, gidemezsiniz.

- Ama eşyamız Bolu'da... Koru Motel'de... Gece orada kalacağız.

- Size Akçakoca'yı gezdireceğiz... Anlatmamız gereken konular var... Sadece hoca efendi ve erken okunan ezanı yazamazsınız... Diğer konularımızı da yazın.

- Öyleyse, yarın sabah yine geliriz.

- Söz mü?

- Söz.

****

Ve bir de "özür notu."

Gittiğimiz yerlerde, fotoğraf makinemiz yanımızda olurdu.

Üç gün önce Muharrem Sarıkaya "eski makineyi artık çöpe at" dedi

- Bak, bu en son sistem, en modern makine... Sigara paketinden bile küçük... Dijital... Daha piyasaya çıkmadı... Çok kıymetli... O kadar çok marifeti var ki.

Yola çıkarken yanımıza o "pahalı... Marifetli makineyi" aldık.

Ama "acemilik" işte, kullanmayı beceremedik.

Ve "Akçakoca gözlemlerimizi" resimleyemedik.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır