kapat
17.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

Ekonomide iftar mönüsü

Hükümetin birinci yılında Başbakan Erdoğan, her boşluğu doldurmaya çalışıyor. Bu performansın sürdürülemez olması ise herkesi tedirgin ediyor

Hükümet, bir yılını doldurdu. Geçen yıl, "belirsiz" olarak tanımlanan kadrolar artık daha iyi biliniyor. Programa, sosyal içerik kazandırma iddiasıyla IMF ile takışan, özerk kurulları hedef alan, İhale Yasası'nı delmeye çalışan, 12 katrilyonluk zorunlu tasarruf hesaplarının üçte birini peşin ödeyip ekonomiyi canlandıracağını sanan, akşamdan sabaha karar değiştiren bakanlarla birlikte yaşadık.

Irak Savaşı öncesinde ABD ile acemice dolar pazarlığı yapan, hayal kırıklığı yaşayan siyasiler hayli deneyim kazandı.

IMF anlaşmasının tazelenmesi, Irak'ın kısa sürede işgal edilmesi, muhtemel risklerin ortadan kalkması, piyasalarda göreceli istikrar dönemi başlattı. Çoğumuz geleceğe daha güvenle bakıyoruz. Peki, Ankara kulislerinde neler konuşuluyor?

Risk tablosu
Bugünlerde ekonomi yönetiminde artılar ve eksiler sıralanıyor. Türkiye'nin kredibilitesi, hala "tek başına" iktidar faktörüne bağlanıyor. AB'ye tam üyelik pazarlığı aynı anda hem fırsat hem de tehdit olarak algılanıyor. 2004 sonunda, AB'den takvim alınamaması, programın ağır yara alması anlamına geliyor. IMF'den kurtulup, AB'ye çapa atmayı planlayan hükümetin en az 2007 sonuna kadar yine IMF reçetelerine teslim olacağı, az sıfırlı TL projesinin rafa kalkacağı, askerle ilişkilerin yüksek tansiyonda seyredeceği konuşuluyor. Türkiye'nin, yeni Irak politikasının henüz olgunlaşmamış olması da risk hesabına yazılıyor. Kuzey Irak'daki kırmızı çizgilerin silinmesi, Kürt Devleti senaryosu ile birleşince, programın esnekliği kayboluyor.

Bürokratik yapıya gelince... Ortalık toz duman. Kamu yönetimi reformu sonrasında kapatılacak veya yerel yönetimlere devredilecek kurumlar kaynıyor. Tasfiye edilmek istenen teftiş kurulları ayağa kalkıyor. İtilip kakılan özerk kurullarda imza atacak adam bulunamıyor. Engin Akçakoca'nın, kurumdan belge çıkarması sorgulanıyor. İkinci Başkan Ahmet Şirin, "Bir an önce başkan atansa da kuruma sahip çıksa. BDDK'ya, kendini rehabilite etme şansı tanınsa" diyor.

Hazine, Maliye, DPT üçgeninde, 'bilgi sızması' senaryoları adeta paranoyaya dönüşüyor. IMF Niyet Mektupları, büyük bankaların eline geçiyor. Köstebek avı başlatılıyor. Ak Parti'nin atamadığı kadrolara güven duyulmuyor. Böylesi bir ortamda, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın yakınması duyuluyor. Babacan, yatırım ortamındaki engellerden şikayet eden işadamlarına, "İki bürokratı tembel diye görevden almak istedim ama Köşk'ten döndü" gerekçesini ileri sürüyor.

İftar mönüsü
Başbakanlık Resmi Konutu'daki iftar yemeğinde; Kıbrıs, Bankalar Yasası ve özelleştirme konuşuluyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ekonomide fiilen tek adam haline geliyor. Maliye, özelleştirme derken bankalar da dolaylı yoldan ona bağlanmak isteniyor. "Babalar gibi satarım" söylemi ile sempati toplayan Unakıtan, Tekel'e gelen fiyatın komik olduğunu açıklıyor. Tam o sırada Özelleştirme İdaresi hedef tahtasına konuluyor. Başkan Metin Kilci'nin, "Bütün kararlarımız Başbakanlık müfettişlerine, Yüksek Denetleme Kurulu'na gidiyor. Her dakika hesap veriyoruz" dediği biliniyor. Ancak, idarenin hangi kararı, niçin aldığı kamuoyu ile paylaşılmıyor. Devletin bir kurumu, diğerini açıkça uyarıyor.

Son noktada ise, 'tüccar siyasetçi' kavramındaki değişim yer alıyor. Pratik, sorun çözme kabiliyeti yüksek, özel sektörün önünü açma anlayışına dayanan siyaset modeli, deforme oluyor ve 'siyasi tüccara' dönüşüyor. Hükümetin etkili bir bakanı, "Kulağımıza bazı şeyler geliyor. Çeki düzen vermek zorundayız" tespitini yapıyor. Başbakan adına hareket ettiği izlenimi veren kadroların, kapalı kapılar ardında verdiği sözler rahatsızlık yaratıyor. "Bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler" sözü şakayla karışık Ak Parti içinde yankı buluyor.

Sözün özü...

"Biz, başarıya endeksli bir ekibiz. Lokomotifimiz Başbakan" sloganı, belki de en kritik sorunu gündeme getiriyor. Başbakan Erdoğan, neredeyse tüm bakanların gözünün içine baktığı isim haline geliyor. Erdoğan, her boşluğu doldurmaya çalışıyor, yoruluyor. Bu performansın sürdürülemez olması ise hemen herkesi tedirgin ediyor.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
* Özelleştirme İdaresi eski Başkanı Uğur Bayar'ın, Tekel'e talip olan BAT'a makro ekonomik danışmanlık yapmasının eleştirildiğini, Bayar'ın, "Sözleşmeme, özelleştirmeyi özellikle yazdırmadım" dediğini,

* BDDK eski Başkanı Engin Akçakoca'nın görevden ayrılmadan önce kendi cebinden kuruma 137 milyon liraya klasörler aldığını, Meclis'te ise, "Bize, sır gerekçesi ile evrak vermeyen Engin Bey, kendisi epeyce belge almış" yorumlarının yapıldığını,

* Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, "Telsim meselesinden gına geldi. Telekomünikasyon Kurumu ile BDDK arasında kalıyorum. Bir şey yapamıyorum. Şirketin değerini koruması için bakana kayyum atama yetkisi verilmeli" tezini savunduğunu,

* Enerji Bakanı Hilmi Güler'in, "Rüşvetin belgesini bulduk" açıklamasının, Berke Barajı'nın ekspertiz değeri ile ilgili olduğunu, bazı görevlilere açıktan ödeme yapılmasına onay veren yazıya ulaşıldığını,

Okan MÜDERRİSOĞLU


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır