|
 |
|
SOLİ ÖZEL
Bush sevgisi
ABD Başkanı Bush, gelecek hafta resmi bir ziyaret için Londra'ya gidecek. Kendisine hakettiği türden bir karşılama hazırlamak isteyen Avrupa'nın çeşitli köşelerinden sevenleri, bu nedenle Londra'ya gitmeye hazırlanıyor. Ancak hayli şenlikli geçmeye aday gösteriler düzenlemek isteyen "Savaşı Durdurun Koalisyonu"nun önüne engeller çıkarılıyor.
Güvenlik gerekçeleri öne sürülerek Parlamento ve Dışişleri Bakanlığı önünde gösteri yapılamayacağı belirtiliyor. Bush yönetimi, protestocularla heyetin aynı görüntüler içinde TV ekranlarına çıkmamasını sağlayacak kadar bir mesafenin de korunmasını Ingiliz yetkililerden talep ediyor.
Londra Belediye Başkanı, şehrinin hangi nedenle Bush'u korumak için 4 milyon sterlin harcaması gerektiğini anlamadığını söylüyor. Şehir merkezinin kapatılmasının getireceği maddi kayıpların nasıl telafi edileceği ise bilinmiyor. Başkan Bush'a en yakın siyasi müttefiğinin ülkesinde gösterilecek muhabbet, bu yönetimin genelde dünyada nasıl algılandığının da göstergesi. Giderek ABD seçkinleri arasında da yaygınlaşmakta olan bir görüş, bu yönetimin gelecek yıl yapılacak seçimlerden başarıyla çıkmasının felaket olacağı yönünde.
Korkuya dayalı liderlik
CIA ve diğer örgütlerde kendilerine yöneltilmiş baskıdan dolayı giderek artan isyan duygusu açığa çıkmaya başlıyor. Başından beri Irak savaşına karşı olan Dışişleri Bakanlığı, dizginleri ele geçirmeye çalışıyor. Yönetimin açıkça dinci bir Hıristiyan ve Müslümanlık düşmanı görüşleri bilinen bir generali Pentagon'daki görevinden almaması infial yaratıyor.
Eski seçkinlerin temsilcilerinden Zbigniev Brzezinski, bir konuşmasında şunları söylemiş "Terörizmle savaş, ABD'nin dünyadaki başlıca davası sayılıyor. Bana göre bu, dünyanın ilk süpergücünün, gerçek idealist gelenekleri olan büyük bir demokrasinin dış politikası olarak gayet dar ve aşırı bir görüşü yansıtıyor". ABD'nin ciddi bir kredibilite sorunuyla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Brzezinski ekliyor, "Bir vatandaş olarak sormak isterim; bir dünya gücü yalnızca korku ve endişeye dayanarak küresel önderlik yapabilir mi?"
Bush yönetimi, dış politikada olduğu kadar iç politikada da son derece radikal siyasetleri gündeme getirdi ve uyguladı. Bu politikalarını uygularken de tıpkı Irak savaşı öncesinde yaptığı gibi yalan söylemekten de kaçınmadı. Oylarının çoğunluğunu, küreselleşmenin ezdiği dindar ve dinci kitlelerden alırken, politikalarıyla yalnızca zengin Amerikalılar'ın çıkarlarına hizmet etti.
Gelirleri yabancıların elinde
Aslında bu nedenle dünya ölçeğinde emperyal bir proje için gereken maddi altyapı, bizzat Bush'un ekonomi politikaları sayesinde eriyor. Amerikan refahı giderek artan ölçüde dünyanın, özellikle de Asya ülkelerinin ABD hazinesini finanse etmelerine dayanıyor. Bu yönetim, bütçedeki 200 milyar dolarlık fazlayı, 300 milyarlık bir açığa üç yıl içinde dönüştürme başarısını gösterdi.
Wall Street Journal'da dün çıkan yazısında saygın finansçı Felix Rohatyn'in verdiği rakamlara göre ABD'deki halka açık hisselerin yüzde 20'si, yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir kısmı yabancıların elinde. 700 milyar dolarlık hazine kağıdı da Asya merkez bankalarında. Diğer bankaları ve yabancıları da eklerseniz, ABD milli gelirinin neredeyse üçte birine yakın değerin yabancıların elinde olduğu ortaya çıkıyor. Neresinden bakılırsa bakılsın ciddi bir zaaf söz konusu.
Gelecek seçimler Amerika'nın nasıl bir güç olacağını da belirleyecek. Bu seçimlerde tektaraflılığı düstur edinmiş, dinci, gerici, refah devleti düşmanı ve sorumsuz Bush yönetimin yenilmesi, yalnız Amerikalılar'ın değil dünyanın da çıkarının gereği olarak duruyor. Mesele bunu becerebilecek Demokrat adayı bulabilmekte. Zor iş.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
