kapat
02.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°
limasollu
TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL



GREENCARD

Düzce'yi "moralsiz" bulduk

12 Kasım 1999'da deprem oldu.

13 Kasım sabahı Düzce'deydik. Sonra "sık, sık" gittik.

Ama bu son gidiÅŸimizde...

Düzce'yi "çok farklı" bulduk.

"Moralsiz... Bezgin... NeÅŸesiz."

****

Hükümet, milli geliri 1.500 doların altında olan illere "yatırım teşviki" getiriyor.

Düzce'de milli gelir 1.142 dolar.

Bu demektir ki "Düzce canlanacak."

Ama Düzce'de "canlanmaya yönelik heyecan" göremedik.

****

Kenti dolaştık. Depremin enkazı çoktan kalkmış. Ama bazı yerler "çürük diş gibi" duruyor.

"Birşey yapılmamış."

****

"Doktor muayenehanesi... Eczane... Berber... Market" gibi yerler gördük.

Tek katlı. "Prefabrik."

Yani "depremden sonraki geçici konut" gibi.

****

Uzun Mustafa İlköğretim Okulu "ikiye bölünmüş." Yarısı "yine okul."

Diğer yarısı "Vilayet."

Azmi Milli İlkokulu da öyle.

Okul "Adliye olmuÅŸ."

Bahçesi ise "prefabrik okul."

Depremde Belediye yıkılmıştı.

Dört yıl geçti, Belediye "hala prefabrikte." Tabii bütün bu görüntüler "moral bozuyor." İnsanların "canını sıkıyor."

Düzceli'nin biri bize sordu

- Düzce'nin vilayet olduğu nereden belli, biliyor musunuz?

- Nereden?

- Manavın tabelasından.

Gösterdiği tabelaya baktık

"Vilayet Manavı" yazılıydı.

****

Cumhuriyet Mahallesi'nde, Cezaevi Yolu üzerinde "modern bir iş merkezi" yapılıyordu. İş merkezinde "612 işyeri" olacaktı.

Ama "müteahhit iflas etmiş... İş yarım kalmış." Yarım kalmış bina görüntüsü "moral bozukluğunu tırmandırmış."

Neyse şimdi iş Borova Yapı Endüstri firmasına verilmiş. İnşaat "yeniden başlamış."

****

"Çoban" mevkiine gittik.

"Açık Oto Pazarı"na.

Traktörünü satan, satana.

"Tarım kesimi zorda... Mahsul para etmemiş... Köye icra memuru gelmiş."

Köylü de "en büyük yardımcısını... Traktörünü" satıyor.

****

Vali Cengiz Bulut "kenti derleyip, toparlamaya... İnsanlara moral vermeye" çalışıyor. Ve "iyi de çalışıyor."

Ama tek başına bir Vali ne yapabilir ki?

"Yılların ihmal edilmişliğini" nasıl aşabilir ki?

Düzce'yi "bu halde bırakmamalıyız."

Tayyip bey Belediye Başkanı iken...
Düzce'de ilk durağımız "Yeni Mahalle'deki, Petrol Ofisi" oldu. D-100 karayolu üzerinde. "Öztürkler Petrol"de, Erdal Öztürk bizi bekliyordu.

Çayımızı söyledi ve başladı anlatmaya

- Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken.........

****

Düzce'de iki yerel TV var

Öncü TV ile Düzce TV.

Ä°ki TV'den de geldiler, bizimle konuÅŸtular.

Düzce izlenimlerimizi sordular. Ama bu arada, kendileri de "birşeyler" anlattılar

- Biliyor musunuz, sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken.......

****

Çarşıda esnafla konuşuyorduk. Esnafın biri "ana sorunumuz" diye söze girdi

- Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken.......

****

Özel Öncü Koleji'nin, Egemen Toplantı Salonu'nda, Düzce Kurultayı'nı izliyorduk.

Konuşmacılardan biri değil, birkaçı "aynı şeyleri" söylemez mi

- Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken.........

****

Tayyip bey, Belediye Başkanı iken "İstanbul'un su sorununu çözmüş."

O dönemde İSKİ Genel Müdürü de Veysel Eroğlu imiş. (Şimdi DSİ Genel Müdürü)

Tayyip beyle, Veysel bey "su sorunun çözmekle kalmamışlar."

"20-30 yıl sonrasını da" düşünmüşler

- İleride İstanbul daha da büyür... Yeni su kaynakları gerekir... En iyi kaynak, Düzce... Düzce'de Küçük Melen ile Büyük Melen çayları var... Karadeniz'e akıyor... Onların suyu bir barajda depolanır, İstanbul'a pompalanır.

Baraj "plana, projeye" bağlanmış.

Şu anda inşaatı sürüyor.

****

Tabii, 20-30 yıl sonra, Düzce'den İstanbul'a su verilebilmesi için "Düzce'nin suyunun da temiz kalması lazım."

Tayyip bey "o zamanlar", onun da önlemini almış. Ankara ile konuşup bir "yönetmelik" çıkmasını sağlamış. Düzce'yi, İSKİ'nin "uzak su havzası" ilan ettirmiş.

Yönetmeliğe göre "İSKİ'nin izni olmadan hiç kimse, Düzce'de tek çivi çakamaz... Yatırım yapamaz... Fabrika kuramaz."

****

SANKO'nun patronu Abdülkadir Konukoğlu, birkaç gün önce Düzce'ye gelmiş

- Buraya tekstil fabrikası kuracağım.... Üçbin işçi çalışacak.

Üçbin işçi demek "Düzce'nin düğün, bayram yapması demek."

Ama önünde bir "engel" var

"Bürokrasi... İSKİ... İstanbul'un uzak su havzası meselesi."

****

Öncü TV'nin bayan muhabiri, ağlamaklı bir sesle bize sordu

- Yani İSKİ'nin izni olmadan biz Düzce'de nefes de mi alamayacağız?

****

Sorunu "kim" çözecek?

Başbakan Erdoğan ile DSİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu. Düzceliler, konuyu Başbakan'a iletmişler. Başbakan demiş ki

- Haklısınız... Bu iş, böyle gitmez... Bir formül bulmamız gerekiyor... Bulacağız.

****

Sayın Başbakan.

Hem milli geliri 1.500 doların altında olan illere "yatırım teşviki" getiriliyor.

Ve hem de "İSKİ yönetmeliği ile" Düzce'nin eli, kolu bağlanıyor.

Bu işin bir "ortası" bulunamaz mı?

Küçük ve Büyük Melen'in sularını kirletmeden, Düzce'ye yatırımın yapılabileceği bir "orta yol."

Servet Kolonyaları
Niyetimiz "tütün kolonyasının mucidi" Servet Bucurgat ile "ayaküstü" sohbet edip, gitmekti. Ama eşi "ayaküstü olmaz" dedi

- Sizi hemen bırakmayız.

Sibel, Figen, Gülgün de "destek" verdiler

- Dünyada bırakmayız.

Ve evlerinin bahçesine oturup "Servet Kolonyaları"nın sahibi Servet beyi dinlemeye başladık

- O zamanlar çok gençtim... Parfümeri, konfeksiyon işiyle uğraşırdım... Geceleri de, memleketimin zehir gibi acı tütününden, mis gibi güzel bir kolonya yapabilir miyim diye çalışırdım.

- Nasıl çalışırdınız?

- Laboratuar çalışması yapardım.

- Ne kadar uğraştınız?

- Tam iki yıl... Ve sonunda formülü tutturdum... Ankara'ya gittim... Lisans tescili yaptırdım... Türkiye'de ilk tütün kolonyası tescili bana ait... 35 yıldır yapıyorum.

- Başka, size ait kolonya var mı?

- Bir de ceviz yaprağı kolonyası var... Benim imalatım... Kır çiçeği, lavanta, limon, altın damla, lavanta da var ama... Onları her yerde bulabilirsiniz... Tütün ile ceviz yaprağı ise... Özel... Bana ait.

Servet bey, Kültür Mahallesi, Mehmet Akif Caddesi'ndeki "dünyasında" kolonyaları ile başbaşa. "Evi" de, "işyeri" de, "laboratuarı" da aynı bina.

- Alman Büyükelçisi benden tütün kolonyası almıştı... Başbakanına hediye etmiş... Willy Brandt'a... Sonra bana bir sipariş geldi... Bizzat Alman Başbakanı'ndan... Tütün kolonyası istiyordu... Gönderdim tabii.

Servet bey "işini severek yapan, bütün Düzce'nin sevdiği" bir insan.

"Artık nesli giderek tükenen sınıfından."

Bakanlar Kurulu Düzce'de toplanmalı
Marmara depreminin yıldönümünde Bakanlar Kurulu Adapazarı'nda toplandı. Çok da iyi oldu.

Hükümet "sorunları yerinde dinledi." "Önlemler" aldı.

"Bölgeye" moral aşıladı.

Önümüzdeki günlerde "yeni bir yıldönümü daha" var. 12 Kasım "Düzce depreminin yıldönümü."

Düzceliler şimdiden "havaya" girmişler bile. Kimi diyor ki "Bakanlar Kurulu şurada toplanmalı."

Kimi diyor ki "Hükümete şu dosya sunulmalı."

Düzce öylesine "havalanmış", öylesine "şartlanmış" ki... Yerel gazete "Düzce Damla"nın manşet haberiyle

"Bakanlar kurulu toplantısı, sanki Düzce'nin her şeyini değiştirecekmiş gibi, bir ümit ışığı gibi gösteriliyor."

****

Ya Bakanlar Kurulu "12 Kasım'da Düzce'de toplanmazsa..."

Hayaller bir anda "yıkılacak."

Ya Bakanlar Kurulu 12 Eylül'de Düzce'de toplanır ama Bakanlar "Düzce'yi gezip, halkla konuşmazlarsa...."

Yine "hayaller yıkılacak."

****

Yerel gazete bunun için "en iyisi, Bakanlar Kurulu'nun Düzce"de toplanmamalı" manşetini atıyor.

****

Bakanlar Kurulu 12 Kasım'da Düzce'de toplanmalı. Kentin "böyle bir morale" büyük ihtiyacı var.

Bürokrasi izin verirse
Kürsüdeki konuşmacı "Malatya doğumluyum ama" diye söze başladı

- 20 yılı aşkın bir süredir Düzce'de yaşıyorum... Ve kendimi artık Düzceli sayıyorum.

Salonda bir alkış koptu.

Yanımızdakilere sorduk

- KonuÅŸan kim?

- Adil bey" dediler

- Adil Üstündağ... Çok önemli bir sanayici... Türkiye'de ilk otomobil ampulü fabrikasını kuran kişi... Bin kişi çalıştırıyor... Düzce'nin gururu.

Adil bey "Düzce, layık olduğu yerde değil" diye konuşmasını sürdürdü.

"Hayallerim var" dedi.

Sonra da hayallerini saymaya başladı. Düzce'ye yeni yatırımlar yapmak istiyordu.

Örneğin "on milyon dolarlık bir otel yatırımı."

"Sloganını" da söyledi

-Otele müşteri gelecek... Yiyecek, içecek, paraları Düzce'ye bırakıp gidecek.

Ve konuşmasını "şu sözlerle" bitirdi

- Tabii, yeni yatırımlar için bürokratik engelleri aşabilirsem... Bürokrasi elimi, ayağımı bağlamaktan vazgeçerse.

Salonda, Düzce'nin üç milletvekilinden üçü de vardı. Kamu yöneticileri vardı.

Yerel medya vardı.

Kimse de çıkıp Bolu'da sanayi tesisleri, İstanbul'da otelleri, fabrikaları olan bu sanayiciye "bürokrasi ne yapıyor" diye sormadı.

Zira "bürokrasinin ne yaptığını" salondaki herkes biliyordu.

Salgın hastalık: Sevgisizlik
Düzceliler sık, sık kurultay düzenliyorlar. Düzce'nin sorunlarını konuşuyorlar.

"İl gelişme planı" hazırlıyorlar.

İlk kurultay bu yıl 26 Ocak'ta oldu.

Ä°kincisi 6 Nisan'da.

Üçüncü kurultayı bir süre izledik.

Vali Cengiz Bulut "şimdi söz sırası Düzce Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ümit Özmen'de... Kendisini kürsüye davet ediyorum" dedi.

Ümit bey de konuşmaya başladı

- Size sihirli bir söz söyleyeceğim... Güçbirliği... İşte bizde olmayan bu... Birbirimizle uğraşmayı, birbirimizi suçlamayı artık bırakalım ve güçbirliği yapalım.

Ümit Özmen, konuşmasını bitirdi, geldi yanımıza oturdu. Dedik ki "Düzceli birbiriyle çok mu uğraşıyor?"

Ümit Özmen

- Hem de nasıl?.. Biz birbirimiz ile uğraşmaktan, Düzce'nin sorunları ile uğraşmaya zaman bulamayız... İçimizden biri yükselip, bir yere mi gelecek?.. Başlarız engellemeye... O kişi, oraya gelirse, bir daha indiremeyiz, öyleyse yükselmesin diye uğraşırız... Bu yüzden de zamanı kötü kullanırız... Yeter artık bu sevgisizlik... Kucaklaşalım, işbirliği, güçbirliği yapalım.

****

Sahi bu "sevgisizlik" neden?

Ve "sevgisizlik" sadece Düzceliler'e mi mahsus? Ümit Özmen'in sözünü ettiği "sevgisizlik" yaygın bir hastalığımız değil mi?

İşsizlik yaygın ama...
İşsizlik, heryerde "sorun." Düzce'ye gittik, yine karşımıza "aynı sorun" çıktı. Liseyi bitirmiş "işsiz."

Ãœniversiten mezun "iÅŸsiz."

Askerliğini yapmış "işsiz."

Düzce sanki "işsiz tarlası."

Ticaret ve Sanayi Odası yöneticileri "acaba" demişler

- Organik tarımı geliştirsek... İşsizliğin önüne geçebilir miyiz?

Hemen "İsrail hükümetiyle" temas kurmuşlar. İsrail "Düzceliler'in projesiyle" ilgilenmiş.

Ve İsrail Büyükelçiliği, Düzceliler'e "sonucu" bildirmiş

- İngilizce bilen ziraat mühendislerinizi ve veteriner hekimlerinizi, hiçbir ücret almadan, yetiştireceğiz... Onlara burs vereceğiz... En ileri teknolojileri öğrenecekler... Sonra da gelip, Düzceliler'i yetiştirecekler.

Düzce Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ümit Özmen bize bunları anlatınca...

"Aman ne güzel" diye sözünü kestik.

Ümit Özmen

- Durun, acele etmeyin... Bu iş olmadı.

- Neden?

- İngilizce bilen tek bir ziraat mühendisi, tek bir veteriner hekim bulamadık... Herkes, işsizlikten yakınıyor ama. Kalifiye eleman arıyoruz, yok... İngilizce bilen ziraat mühendisi arıyoruz, yok... İşte eğitim sistemimizin hali.

Yarın: Çankırı'dayız...


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

sizinkiler
Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır