kapat
02.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°
limasollu
TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL



GREENCARD

HINCAL ULUÇ


Bir kıssa.. Birkaç tane de hisse!..

Adamın biri, ıssız bir yolda dalgın dalgın giderken bir çukura yuvarlanmış.. Uğraşmış, uğraşmış çıkamayınca "İmdat" diye bağırmaya başlamış..

Bir doktor geçiyormuş çukurun yanından.. Sesleri duyunca, cebinden defterini çıkarmış. Bir reçete yazıp atmış aşağıya ve yürümüş gitmiş..

Adam çığlıklarına devam ederken bir rahip gelmiş çukurun başına.. Aşağıdaki adamı görmüş.. O da bir kağıt çıkarmış cebinden.. Bir dua yazmış, çukura atmış, yürümüş gitmiş sonra..

Derken bir arkadaşı görünmüş çukurun başında..

"Hey Joe!.." diye bağırmış, çukurun içindeki.. "Benim ben.. Dışarı çıkmama yardım eder misin?.."

Arkadaşı hemen çukura atlamış..

"Sen deli misin" diye çıkışmış imdat çağıran.. "Şimdi ikimiz de çukurdayız.."

"Doğru" demiş, arkadaşı.. "İkimiz de çukurdayız. Ama ben bu çukura daha evvel de düşmüştüm ve nasıl çıkılacağını biliyorum.."

****

Dünyanın öbür ucundan yollanmış bir öykü bu bana..

Enis Bibioğlu gönderen.. Purdue Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden..

Nasrettin Hocayı hatırlattı bana.. Hani "bana çabuk daha önce damdan düşen birini bulun" diye haykırmıştı ya bir defasında..

Deneyimlerle kazanılmış pratik bilgilerin bazen uzman çözümlerinden daha yararlı olabileceğini anlatıyor öykü..

Daha doğrusu ilk bakışta öyle görünüyor..

Biraz daha düşününce, bir minik dostluk destanı olduğunu görüyorsunuz..

Arkadaşını çukurda görür görmez, hemen yanına atlamak..

Kaçımız acaba kaç arkadaşımız için çukura atladık hayatta..

Nasihat edip geçmesi kolay.. Ama sadece akıl öğretmek, dostluk için yeterli mi?..

Çukura atlamak.. Hem de tereddüt etmeden, düşünmeden atlamak..

****

Öykü beni niye bu kadar fazla etkiledi, düşündürdü diye düşündüm..

Böyle arkadaşlıklar giderek azalıyor belki de ondan..

Uygarlaştıkça uzaklaşıyoruz birbirimizden..

Bugünün arkadaşlıkları birlikte eğlenmek için daha çok..

Birlikte terlemek, birlikte savaşmak, sırt vermek, omuz vermek gerekince bakıyorsunuz pek bir yalnızsınız..

Toplum geliştikçe toplumsal bağların gevşemesi ne acı bir çelişki..

****

Mutlu olmanın vazgeçilmez şartı sevgi..

İnsan sevgiye doyamıyor..

Peki, beni çukura atlayacak kadar seven kaç kişi var dünyada?..

Bu sorunun yanıtı, dünyada niye bu kadar mutsuz insan olduğunu ortaya koymuyor mu?.

Sevgi sadece hoş bir duygu değil.. Birlikte güven getiriyor.. Moral getiriyor, güç getiriyor.. Başarı getiriyor..

Sevgi romantizm değil, hayatın ta kendisi..

Sevgi yaşıyor.. Yaşatıyor!..

Tecelli'den Abuzittin'e Mektuplar
AbuzittinciÄŸim,

Bu Petrol Ofisi meselesi neden bu kadar büyütüldü ben bi anlam veremiyorum sen verebiliyor musun? Biliyorsun Petrol Ofisi eskiden devletindi sonra özelleştirildi.. Yıllık cirosu 5 milyar doları bulan dev bi şirket. Pek tabii böyle muazzam işletmeler trink parayla alınmaz.. Kaldı ki artık gömlek pantolon bile taksitle alınıyor. Petrol Ofisi için de bi kısım para peşin verilmiş bi kısmı da taksite bağlanmış. Derken efendim Petrol Ofisin yeni sahipleri (ekonomik şartlardan dolayı ve de diğer pek çok şirket gibi) biraz sıkıntıya düşmüşler ve kalan 1 milyar 300 milyon dolar kadar olan borçlarının yeniden, daha uzun bi süreye yayılarak, taksitlendirilmesini istemişler. Devlet baba da "Peki" demiş. Demiş ama neredeyse kıyamet koptu.

Yok efendim bu özel bi muameleymiş de, daha önce de bilmem ne kadarlık "Devlet hissesi" de sessizce bunlara devredilmiş de filan falan.. Bi sürü laf!

Bence gayet normal bi işlem.. İstanbul Yaklaşımı mı ne hani bi şey var.. E, o kapsamda da bi sürü şirketin borçları ertelenip yeniden taksitlere bağlanmadı mı? Bu da öyle bi şey olsa gerek.

Bi tarihte (on yılı aşmıştır) balıkçı sandalıma Pancar motor almıştım. Banka kredisiyle.. Unuttum, diyelim ki 75 milyon. Bu Pancar motor, Erbakan'ın memlekete yaptığı tek iyi hizmetti. Fabrikasını o kurmuştu.. Mazotu, yağını koy pat pat pat çalışsın. Bozulmaz. Hatta tekne batar o durmaz. Denizaltı gibi gidersin! Uzatmayayım, Petrol Ofisini alan şirket misali ben de kendi çapımda sıkıştım, o ay taksiti veremeyecem. Gittim bankaya. Derdimi anlatınca müdür beyin önce kaşı gözü seyirtmeye başladı. Ardından güzel bi düstur çekti. "Ödeyemeyeceğim borcun altına niye girmişim, eğer herkes benim gibi borcunu savsaklarsa bankanın hali n'olurmuş,.. Zaten benim gibiler yüzünden memleket bi türlü düze çıkamıyormuş..."

Müdür aldı beni yerin dibine soktu..

"Aman beyefendi dedim ben söylediğimden pişman oldum.. Bi yerlerden bulup hemen taksitimi yatırırım.." Bi iki gün sonra taksiti ödedim.. Aradan üç yıl geçti baktım, resmi plakalı bi arabadan dört adam çıktı. "Biz İcra Dairesinden geliyoruz senin kredi borcun varmış, sandalı götürecez" dediler.

"Bre aman! Benim borcum biteli yıllar oldu!"

Meğer o hadiseli taksiti iki gün geç yatırdım ya faiz binmiş. Haberim yok. 1 milyon mu, 2 milyon mu ne? Yani 2 milyona sandalı götürecekler!? Neyse, memurlar da insaflı çıktı, işi uzatmadılar, faizi de ödeyip sandalı kurtardık..

Diyeceğim Abuzittinciğim bu Petrol Ofisi meselesini niye bu kadar büyütüyorlar? Alt tarafı 1 milyar 300 milyon dolarlık bi borç ertelemesi.. Bu Tecelli Efendi'nin balıkcı sandalı mı ki ortalık böylesine toz-duman!

Münasip yerlerinden öperim.

Kardeşin Güneş

Kim daha zengin?..
Günlerden bir gün zengin baba oğlunu köye götürdü. Çocuğa insanların ne kadar fakir olabileceklerini göstererek bir ders vermek istiyordu.

Çok fakir bir ailenin kerpiç evinde hafta sonunu geçirdiler.

Şehre döndüklerinde baba oğluna sordu..

"İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü"

"Evet!"

"Ne öğrendin peki?" dedi baba.. Oğlu yanıt verdi..

"Şunu gördüm.. Bizim evde bir köpeğimiz var, onların dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onların sonu olmayan bir deresi. Bizim bahçemizde üç dört ampul var, onların milyonla yıldızı. Biz balkondan sadece ön avluyu görüyoruz. Onların manzarası tüm bir ufuk.."

Babası yutkunurken, oğlu sözünü bağladı

"Teşekkürler, baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!"

(Olcay Taşdemir'e teşekkürlerimle.)

Pazar neÅŸesi
Pazar neşemiz Los Angeles'tan.. Kazım'dan tabii..

Saçları iyice azalan adam, traş olurken berberine sordu..

"Kelliğe karşı bir tedavi biliyor musun?.."

"Biliyorum ama alışılagelmiş bir yöntem değil bu" dedi, berber.

"Saçlarıma kavuşmak için ne lazımsa yaparım. Sen yeterki söyle" dedi adam.

"Peki öyleyse.. Dinle o zaman.. Tahrik olan kadın ıslanır ya.. İşte o suyu her gün başına süreceksin. Saçların eskisi gibi bol ve gür çıkacaktır."

"İşe yarıyor öyle mi?.."

"Yaramaz olur mu?.. Bana baksana" dedi berber..

"Ama sen kelsin" dedi adam..

"Tepeme değil, çeneme doğru bak.. Sen hiç böyle tarak batmaz sakal gördün mü?.."

SEVDİĞİM LAFLAR
Yüceliğin yüksekliğine çıkan yol engebelidir.

Seneca

SEVGİLİYE ÖĞÜTLER
Her zaman daha fazla para yapabilirsiniz. Ama asla daha fazla zaman yapamazsınız. Sevdiklerinize zaman ayırın.

Hele hele sevgiliye..


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

sizinkiler
Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır