kapat
26.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

EMRE AKÖZ


Ha üniversite, ha halk kütüphanesi

Özel alan, kamusal alan ve mülki alan (devletin alanı) arasındaki farkları ayırt etme çabasındaki dünkü yazımız okurlarımızdan büyük ilgi gördü.

Konuya devam etmeden önce şunu belirtmek isterim. Ben ne siyaset bilimi kuramcısıyım, ne de hukukçu... Yazdıklarım netice olarak bu önemli konuda kafa yoran sosyal bilimcilerin ürettikleri fikirlerin bir sonucu, sadeleştirilmiş hatta basite indirgenmiş bir özetidir.

****

Hatta şunu da belirteyim Bu kategorileştirme çabasının da sorunları var. Örneğin 'ev' ve 'evlilik ilişkisi' özel alana dahildir. Dolayısıyla istediğimiz gibi davranabiliriz. Öyle değil mi? Halbuki bir yandan 'feminist hareket' ve öte yandan 'insan hakları' kavramı bize özel alanın hiç de sanıldığı kadar 'özel' olmadığını ya da olamayacağını gösterdi.

Diyelim ki adam karısını dövdü, kolunu bilerek kırdı. Kadın da kocasını şikayet etmedi. Ama olay bir biçimde ortaya çıktı. Bu durumda adam hakkında 'kamu davası' açılabilir. Adam ve kadın istediği kadar 'Bu bizim özel alanımızdır' desin hukuk olaya müdahale edebilir.

Yani bizim 'özel-kamusal-mülki' sınıflamamız olayı kavrama açısından bir araçtır. Geçişler, çelişkiler, kategori dışı kalan durumlar her zaman olacaktır.

****

Bir örnek daha vereyim... Bir devlet büyüğü ölünce cenaze töreni düzenleniyor. Resmi törende imamı görüyorsunuz. Dualar okunuyor. Hani laiktik, hani devlet işleriyle din işleri ayrıydı?

Aynı şekilde bir ara Aydınlık dergisi cenaze törenine resmi elbiseyle giden subayları eleştirmişti. "Laikliğe uymaları ve oraya üniformayla gitmemeleri gerekir" filan denmişti.

Ancak hayatı bu kadar da sıkı kurallarla dondurmamamız gerekir. Dediğim gibi Özelle kamusalın, kamusalla mülkinin ya da özelle mülkinin iç içe geçtiği, hatta birbirine müdahale ettiği durumlar olabilir.

****

Bunu akılda tutarak devam edelim...

İzmir'den yazan okurumuz Bülent Kayahan güzel bir soru yöneltmiş. Okuyalım

"Dünkü yazınız bu konuyu tekrar düşünmeme neden oldu. Ancak yine de aklıma takılan bir soru var. Bu kavramların tanımına göre ilköğretim okulları, liseler bu okulların öğrencileri için kamusal alan mıdır yoksa mülki alan mıdır? Eğer kamusal alan olarak değerlendirirsek ilkokul dönemindeki kız çocuklarının da başörtüsü ile okula gitmeleri konusunda herhangi bir engel olmamalıdır!"

Sekiz yıllık ilköğretim konusunda bence hiçbir kuşku yok Bu eğitim 'hizmet' değil, 'zorunluluk'tur. Bu da normaldir. Her çağdaş devlet, halkını eğitmek, belli bir birikimi sağlamak üzere çocukları okula alır. Çocuğunu okula göndermemek suçtur. Ve okulda laik devletin kuralları işler.

Örneğin üniforma giymeyi devlet şart koşar. Dolayısıyla sekiz yıllık eğitim sırasında, aile ne derse desin çocuk bu kurala uyar.

Ancak 8 yıldan sonrasını yani liseyi tartışabiliriz. Her ne kadar lise eğitimi bir 'zorunluluk' değil, bir 'hizmet' olsa da... Lise çağındaki gençler henüz reşit olmadıkları için... Bence lisede üniforma ya da belli bir giyim şekli mecburi kılınabilir.

Üniversite ise reşit, kendi kararıyla evlenebilen, cezai ehliyete sahip, oy veren, askere gitme yaşında, sorumluluk sahibi vatandaşların hizmet 'aldığı' bir yerdir. Üniversite eğitiminin 'kategorik' olarak TCDD trenine binmekten ya da halk kütüphasine gidip kitap ödünç almaktan farkı yoktur.

****

Yazı uzadı. Burada keselim. Özel-Kamusal-Mülki ayrımının tartışmasına daha sonra devam ederiz. Çünkü başka sorular da var.

F.Bahçe'nin 'karbüratör' sorunu
F.Bahçe'nin 'karbüratör' sorunu Cuma akşamı Şükrü Saracoğlu Stadı'nda F.Bahçe-Adanaspor maçını izledim. Sonuç güzel. Ancak bizim takımın oyunundan hiç memnun kalmadım.

Maçla ilgili eleştirileri zaten okumuşsunuzdur. Bunları alt alta yazıp toplarsanız şöyle bir sonuç çıkıyor F.Bahçe henüz 'takım' olamadı.

Evet, ortada bir takım var ama 'takım oyunu' oynamıyor. Takım oyununun en önemli noktalarından biri (ki bu sadece futbolda değil başka alanlarda da geçerli) belli bir durumda arkadaşının ne yapacağını sezmek, hatta sezmekten öte bilmektir.

Bir 'takım' haline gelmiş olan futbolcular kimi hareketleri gözleri kapalı dahi olsa yaparlar. Çoğu pozisyon otomatiğe bağlanmıştır. Belli bir anda, arkadaşının oraya koştuğunu görmeden topu, diyelim ki sağdaki boşluğa atarsın... Zaten aynı anda, senin kime pas vereceğini bilmeyen arkadaşın da o boşluğa doğru koşmaya başlamıştır...

Bu otomatikleşmeyi sağlayan en önemli faktör elbette teknik direktördür. Antremanlar sırasında bu tip pozisyonları defalarca çalıştırır.

50'nci yaş gününde, diğer hediyelerin yanına, 3-0'lık Adana galibiyetini de koyan Daum, hiç kuşku yok ki bunun için uğraşıyor. Ancak henüz başaramamış.

F.Bahçe'de Aurelio ve Yusuf gibi iki üç rakibe art arda çalımı basan oyuncular var... Futbolcuların kondisyonu 90 dakikaya rahatlıkla yetiyor... Serhat ve Tuncay gibi 30-40 metreye depar atabilen, fırsatçı, mücadeleci yetenekleri izliyoruz... Müthiş ara paslarla arkadaşlarını gol pozisyonuna sokabilen Pierre frikik atarken tribünler bayram yerine dönüyor...

Ancak F.Bahçe henüz 'takım' değil.

Karbüratörüne pislik girmiş otomobiller gibi... Bir çalışıyor, bir duruyor... Bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor... Böyle devam ederse kaza yapar!

BU FİLMİ YAZMAYACAKMIŞIM!
Bir vakitler hangi filmi bulursak giderdik. Hatta bazı film eleştirmenlerinin 'vakit kaybı' dediği, yerden yere vurduğu kimi filmlere bilhassa giderdik. Çoğunu beğenirdik de! Şimdi ise seçiciyim. Öyküsü ve çekim sanatı konusunda önceden ikna olmadığım bir filme kolay kolay gitmiyorum. Cumartesi günü 'Asmalı Konak-Hayat' filmine götürüldüm. Filmin çıkışında, 'şunu, bunu, falanı, filanı' yazacağımı söyledim. Zevcenur hanım ise kesin bir dille, "Hayır, yazmayacaksın" dedi. Yazamıyorum! (Not Hiç de kılıbık bir koca değilim.)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

sizinkiler
Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır