|
 |
|
Meclis'ten
Dün öğleye doğru Meclis'e gittik... Hafiften yağmur yağıyordu... Bir grup "İmarzede" Meclis önünde gösteri yapıyordu... TBMM'nin çevresi polis kaynıyordu.
"Polis barajını" aşıp, Meclis'e girdik.
Gördüğümüz manzara "okullarda, yeni öğrenim yılının başlamasında gördüğümüz manzaraya" benziyordu.
Tatilden dönen milletvekilleri "kucaklaşıyor, hasret gideriyordu."
Ve sonra da herkes birbirine "aynı soruyu" soruyordu
- Ne olacak?.. Yüksek Seçim Kurulu ne karar verecek?.. Seçim yenilenecek mi?
Bu sırada "Adalet Partisi ve DYP kökenli" AKP milletvekili Cengiz Kaptanoğlu ile karşılaştık.
Dedi ki
- Görüyorsunuz, değişen bir şey yok.
"Ne gibi" diye sorduk.
Kaptanoğlu
- Ben 1960 öncesini pek bilemiyorum... Ama 1960'tan sonra hep aynı konular, hep aynı tartışmalar... Kısır siyasi çekişmeler... Milletin dediği olacak mı, olmayacak mı?
****
Meclis'te dün "sade vatandaşlar" da vardı.
Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen "dertliler... İşsizler... Tayin bekleyenler... Yerel yöneticiler."
Onlarla da konuştuk.
İçlerinden biri dedi ki
- Biz neyle meşgulüz, Ankara neyle meşgul?.. Gazeteye asıl bunu yazın.
Mehmet Dülger kolumuzdan tuttu
- İşte sağduyunun sesi... Bu sese kulak verin.
****
Meclis'e gitmeden önce "siyasi kulislere" bir göz atmıştık.
Meclis'te de "eski, yeni" pek çok siyasetçiyle konuştuk. Herkesin "farklı bir hukuki yorumu" vardı.
DYP'li "seçim yenilenmesin... Ama DYP Meclis'e girsin" diyordu.
Genç Parti'li ya da MHP'li ise "seçimin yenilenmesini" istiyordu.
AKP'liler ile CHP'lilere göre ise "seçimin yenilenmesine de, DYP'nin Meclis'e girmesine de gerek yoktu."
Ve her konuşan "Anayasa'dan, yasalardan maddeler" sıralıyordu.
Anlaşılan, Türkiye'de "herkes hukukçu."
Ve hukuk da sanki "Fadime'nin donunun lastiği." Herkes "bir ucundan" çekiyor.
Eh bizim hukukumuz da, siyasetimiz de böyle "çekiştirmelere... Tecavüzlere" zaten yabancı değil.
****
Denizli, Niğde, Nevşehir, Bursa, Eskişehir demedik dolaştık... İlleri, ilçeleri... Akdeniz'i, Karadeniz'i.
Gözlemimiz
Bu iktidar "vatandaşın cebine para koymamış, sofrasındaki zeytini, peyniri artırmamış."
Çay üreticisi, fındık üreticisi "beklediğini bulamamış."
Ama "yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet" gibi yakınmalar gündemden düşmüş. Ve halkın "işlerin düzeleceğine dair beklentisi" sürüyor.
"Seçim konusuna" gelince...
Anadolu'nun gündeminde "yapılmış, bitmiş seçimin tartışması" da yok, "yenilenmesi" de. "Özetleyecek" olursak...
Türkiye bir türlü şu "gündem farklılaşması" sorununu aşamıyor.
"Vatandaşın gündemi" farklı.
"Ankara'nın gündemi" farklı.
****
Meclis'te, Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan'ın kahvesini içtik.
Olup, bitenlere "farklı bir yorum" getirdi
- Cumhurbaşkanı'nın görev süresi Mayıs 2007'de bitiyor... Meclis'inki ise, Kasım 2007'de... Adı konmamış bazı korkular var... Bu meclis aritmetiği böyle devam etmesin, AKP tek başına Cumhurbaşkanı seçecek ve Anayasa'yı değiştirecek çoğunlukta kalmasın arzuları var... Parlamentoyu olabildiğince parçalı hale getirme gayretleri var.
****
Meclis'ten çıkarken aklımıza bir fıkra geldi.
Kaplumbağa, hacca gidecekmiş.
Birisi demiş ki "sen bu bacaklarla, hacca zor gidersin."
Kaplumbağa "giderim, gitmesine de" diye yanıt vermiş
- Geçtiğim köylerde biri çıkıp da beni ters çevirmese, geç de olsa hacca giderim.
Türkiye de "demokrasiyi başarmasına, başaracak" ama...
İkide bir "tekere çomak sokma gayretleri" olmasa.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
