kapat
30.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

MEHMET BARLAS


Artık, Yeniçeri Kazanları müzeye kaldırılamaz mı?

Hukukun amacı, toplumlarda istikrar ve güven ortamını korumaktır. Yargı da, adaleti sağlar, çözümsüzlüklere yasalar ışığında çözüm getirir.

Bir de bize bakın..

Her önemli yargı kararı, ülkedeki çeşitli sorunları ya daha büyük çözümsüzlüklere mahkum ediyor.. Ya da yasa boşlukları, yargı kararları ile, sosyo-politik daha büyük boşluklar yaratıyor.

Tabii ki, son DEHAP'la ilgili Yargıtay kararına değineceğiz.

Ama daha öncesini hatırlayın.

Bir Boğaziçi İmar Kanunu vardı. Bununla, yeniden yapılanma oldu bölgede.

Sonra da Anayasa Mahkemesi, bu kanunu iptal etti.

Yeni kanun da çıkmadı.

Veya Saadet Partisi'ni kapatan, DEP'i kapatan kararları hatırlayın.

Nazlı Ilıcak'ın milletvekilliğini düşürüp, yasakladılar onu. Partiyi kapattılar. Ama diğerlerinin milletvekillikleri devam etti. Bunların içinden AK Parti çıktı ve iktidar oldu.

Şu "Ek Vergi"ye ilişkin durumları hatırlayın.

DEP'le başlayan, Kürt sorunu içerikli partilerin kapatılması süreci de, DEHAP'a geldi, dayandı.

Leyla Zana davası, Türkiye ile gelişmiş dünya arasındaki uyumsuzluklarda ana madde.

Ve zorlanarak DEHAP'a bağlanan gelişmeler, şimdi Yargıtay kararıyla tüm demokratik süreci ve 3 Kasım genel seçimlerini, meşruiyet tartışmasına sürükledi.

Bilinen özdeyiş var ya...

- Bir ülkede mahkemelerin varlığı, adaletin var olduğunun kanıtı değildir. Mahkemeler, adalete sadece bir şans tanır!

Bunun böyle olmaması için, yasaların da, yargının da, evrensel üst hukuk normlarını hep gözetmeleri gerekir.

Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının ve Avrupa yasalarının, Türk mahkemelerinin karar gerekçelerinde kaynak olarak gösterilmesi, bizim içtihadımızda yeni bir dönemi başlatabilir.

Son DEHAP yöneticileri ile ilgili, Yargıtay'ın cezaları onaması kararına gelince..

Bu bir ceza kararı.

Ceza hukukunun çok temel ilkelerinden biri de "Şahsilik"tir.

DEHAP'ın eski yöneticileri, sahte belgelerle, seçime girme hakkının var olduğunu beyan etmişler. Bu yüzden de, 1 yıl 11 aylık hapis cezası aldılar.

Şimdi bu karar ile, tüm DEHAP'lı seçmenlerin oylarını yok sayıp, 3 Kasım seçimlerinin sonucunu nasıl değiştirebilirsiniz?

Eğer yüzde 10'a yakın oy almasına rağmen DYP, TBMM dışında kaldıysa, bunun nedeni Seçim Yasası'ndaki "Baraj Sistemi"dir.

Yüksek Seçim Kurulu, 3 Kasım seçimlerinin ne sonucunu değiştirecek, ne de bu seçimi iptal edecek, yasal bir yetkiye sahip değildir.

Ayrıca maşeri vicdan ve akıl, böyle bir şeyi kabul edebilir mi?

Seçim kararı gerekiyorsa, bunu TBMM alacaktır.. Alır da.

Ama eğer, Ankara'da yine Yeniçeri kazanları kaynatılıyorsa ve AK Parti'ye karşı yine birileri bir operasyon düşünüyorsa, hukuk da, yargı da, siyaset de baygın düşebilir.

Fakat unutmayalım.

Böyle olaylar toplumu kısa süre bayıltıyor. Sonra, toplum öyle bir tepki gösteriyor ki..

ŞAKA

Vay canına!
Radikal'de Neşe Düzel'le söyleşi yapan Bahattin Yücel, 28 Şubat'a ilişkin "Cumhurbaşkanı Olma Mücadelesi"ni irdelemiş..

- Karadayı ve Çevik Bir'in ümitlerini Demirel söndürdü.. Kendisi Cumhurbaşkanı olmak isteyen Mesut Yılmaz da, Demirel'in görevini uzatma projesini söndürdü, demiş..

Vay canına sayın seyirciler!

Bu oyundan, Ahmet Necdet Sezer'in galip çıkması ne ilgi çekici değil mi?

28 ŞUBAT MEDYASI

Et lokantası kartelcileri!.
Dünkü Sabah'ta yayınlanan Ergun Babahan'ın yazısında bir paragraf vardı.

Babahan şöyle diyordu

- Türkiye'de artık kartel yok, serbest rekabet var. İki patron ve üst düzey yöneticileri kebapçılarda bir araya gelip, fiyat ve gündem belirlemiyor.

Ben de, 28 Şubat döneminde, her konuda (siyaset dahil) ve her alanda (gazete ve reklam fiyatları dahil) ortak tutum belirleyen gazetelerin sahip ve üst yöneticilerinin, Florya'daki bir et lokantasında, periyodik toplantılar yaptıklarını duymuştum.

Babahan'ın "Artık kartel yok" ifadesi, bu dönemin bittiğinin habercisi.

28 Şubat, başta bankacılık olmak üzere, her mesleği tahrip etti, yozlaştırdı.

Ama en büyük darbeyi, medya yedi.

Kitlelere, pişirilen kötü yemek, "Haber" ve "Yorum" diye sunuldu.

Et lokantasında alınan kararlara uymayan gazeteciler susturuldu, işsiz bırakıldı.

Kartelciler, kuzu pirzolalarını yutarken, okuyuculara kokmuş kıymadan üretilen manşetler ikram edildi.

Şimdi birbirlerini suçlayan medya sermayeleri, 28 Şubat dönemi medya kartelinin ortakları değil mi?

Ve o dönemi özleyen bazıları hala, hiç çekinmeden "28 Şubat ne güzeldi" diye yazılar döktürmüyor mu?

Ama hiç unutmasınlar...

Medyaya kartelciliği, siyasete militarizmi sokan o dönemin kötü anıları, onları sonsuza kadar izleyecektir.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi

Sizinkiler
Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır