kapat
10.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

ABD'de üç Türk dekan

Selçuk Güneri, Nihat Aydın ve Banu Onaral. Ünlü Dexel Üniversitesi'nde dekan ve kürsü başkanlığı yapan üç profesör. "Hep dönmeyi düşündük ama şartlar bizi bırakmadı" diyorlar

Amerika'nın önde gelen üniversitelerinden Drexel'in üç ana bölümü Türk profesörlere emanet. Profesör Doktor Selçuk Güneri, Drexel Üniversitesi'nin Mühendislik Fakültesi Dekanlığı'nı sürdürürken, Profesör Doktor Nihat Aydın da, Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanlığı'nı yapıyor. Türkiye'nin sahip çıkamadığı beyinlerden Profesör Doktor Banu Onaral ise aynı üniversitenin Bio-Medical Mühendisliği Fakültesi'nde Bilim Sağlık Sistemleri Bölüm Başkanlığı'nı yürütüyor.

Philadelphia'daki Drexel Üniversitesi'nde yolları kesişen üç Türk bilim adamı, başarılarını dişlerini tırnaklarına takarak çalışmalarına borçlu olduklarını söylüyor. "Her zaman dönmeyi düşünüyoruz" dedikleri Türkiye'deki sistemi eleştirseler de ana vatanlarıyla bağlarını hiç kesmemişler. Yöneticisi oldukları üniversitede de, Amerika'da da Türkiye için birer gönüllü elçi olarak çalışmaya devam etmişler. Drexel Üniversitesi'nde bölüm başkanlıklarına yükseleme başarısını gösteren üç Türk Profesör, birbirinden farklı ilginç hayat hikayelerini ve yaşadıklarını SABAH'a anlattı.

MADENDE DOĞDU
Prof. Selçuk Güneri, kendi deyimiyle, Zonguldak kömür madenlerinde dünyaya gelmiş. Şimdi Drexel Üniversitesi'nin dünyaya bilim ve teknoloji dağıtan Mühendislik Fakültesi'nin dekanlığını yapıyor. Philadelphia'daki Drexel Üniversitesi Dekanlık binasında Türkiye rüzgarı esiyor. Dekanlık Sekreterinin masasından her gün hiç eksilmeyen taze cevizli baklava ve bir kase içindeki taze fıstıklarla karşılanıyorsunuz. Ayrıca, duvarlara asılı Türkiye motifli Kütahya tabakları ile güney sahillerimizin büyük boy posterlerini de unutmamalıyım.

4 bine yakın öğrencisi, 125 oğretim üyesiyle mühendislik alanında sayılı Fakülteler arasında yer alan Drexel Üniversitesi Dekanı Profesör Selçuk Güneri, mühendis bir anne ve babanın çocuğu. Türkiye'nin ilk kadın mühendisi olan annesinin görevi nedeniyle Zonguldak'daki maden ocağında dünyaya gelen Selçuk Bey, 89 yaşındaki babasının "Türkiye Ekonomik Yapılanma Meseleleri ve Çözüm modelleri" konulu en son yazdığı kitabı gururla gösteriyor.

ANNEM DE MÜHENDİSTİ
Prof. Güheri, "Ben Zonguldak'da, kömür madenlerinin içinde bir yerde doğdum" diyerek söze başlıyor "Annem madenlerde bakım mühendisi olarak çalışıyordu. Başında lambasıyla bizzat madenleri kontrol ederdi. Biliyorsunuz, madenlerin içine su, gaz dolardı. Herkes madenler çıkarılırdı. Annem, tulumuyla, atıyla içeri girerek kontrol ederdi. 15 yıl kadınlar için çok beklenmedik boyutlarda hizmet verdi. Sonra, Ankara'ya taşındık. Ben devlet okullarında, sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesinden mezun oldum"

Prof. Selcuk Güneri, yabancı ülkelerde, ileride söz sahibi olacak, 'etkin Türk dostu' kazanma fikrine Türkiye'deki kuruluşların destek vermemesinden yakınıyor

DESTEKLENMİYORUZ
"Bu ve benzeri programlar bütün ülkelerde var. Amerika bunun şampiyonluğunu yapan bir ülke. Bu sistemi oturtmuşlar. Amerika'da özel bir Master Programı var. Amerika'ya ileride yönetici kadrolarını yetiştiren bir programdır. Harvard, Michigan, Chicago, Carnegie-Melon, George Washington üniversitelerindeki iki yıllık bu programlar çok önemlidir. Her yıl somestir tatilinde bu programdaki çocuklar dünyanın çeşitli ülkelerinde staj görürler. Geçen yıl Michigan üniversitesi 12 kişiyi Fas'a gönderdi. Gittekleri ülkelerin parlemento ve üst düzey kişileriyle konuşuyorlar. Türkiye'ye de gönderin dedim,. Türkiye'de kimse yok dediler. Bunlar, o ülkenin dillerini öğrenip de geliyorlar. Türkiye'de bu tür insanlara sahip çıksa. Her yıl Harvard'dan bir düzine insan davet etse. Bu insanlar En fazla 5-6 yıl sonra hayatın içinde olacaklar. Birleşmiş Milletlerde, Beyaz Sarayda, Amerikan Parlementosunda olacaklar. Türkiye'nin haklarını savunacaklar. Bizde, kimsenin elini kıpırdattığı yok."

TÜSİAD gibi işadamları örgütlerinin biraraya gelerek yapılacak çalışmalara kaynak yaratmalarını öneren Prof. Güneri, şöyle konuşuyor "Sözönü ettiğimiz yılda 100 bin dolarlık bir rakkam. Onların bir gece düğünde harcadıkları para. Bir Koç, Sabancı veya Bilkent gibi üniversiteler örneğin bir 6 kişi üstlenseler, bir 6 kişiyi de diğer bir kuruluş üstlense. Ama, ne yazık ki, kimsenin pek ilgilendiği yok. Proje güzel diyorlar ama sonra ses soluk çıkmıyor."

Olaylardan kaçıp geldim
Üniversite yıllarının Türkiye'nin 'olaylı yıllar'a rastlaması, Selçuk Bey'in yolunun Amerika'ya uzanmasına neden oluyor "O sıralarda Türkiye'de günde 30-40 kişi ölüyordu. Ben de, ODTÜ'den sonra master'ımı aldım. Ve, North Karoline Üniversitesi'ne geldim. 33 yıldır Amerika'da bulunuyorum."

Selçuk bey, 30 yılı aşkın Amerika'da yaşamasına rağmen ülkesiyle bağlarını hiç koparmamış. Amerika gibi ülkelerde Türk dostu yeni nesiller kazandırmak için uğraşıyor ama bu konuda çok dertli "Türkiye'ye gittiğimiz zaman bazen çok düş kırıklığına uğruyorum. Çünkü, insanlar dünyada olup bitenlerin hiç farkında değilmiş gibi davranıyorlar. Örneğin, Türkiye'de, başka ülkelerde üst düzeye gelmiş insanları kendilerine çekme düşüncesi var. Halbuki, yapılacak doğru şey ileride bu pozisyonlara gelebilecek kişileri getirmek, şu veya bu şekilde Türkiye'nin adeta bir çeşit sözcüleri olmalarını sağlamak."

"TÜRKİYE'DE YAŞASAYDIM AYNI YERDE OLAMAZDIM"

Sistem çalışmaya zorluyor
Prof. Nihat Aydın, Amerika'da söz sahibi beyinlerimizden biri. Drexel Üniversitesi Elektrik ve Computer Mühendisliği Bölüm Başkanı. Arkadaşının kuzeni Amerikalı Cathy ile evli ve üç çocuk babası. Cathy Aydın, bizden biri olmuş artık ve zaten Türk yemekleri konusunda da çok iddialı. Eşinin tipik bir Türk kadını olduğunu söyleyen Nihat Bey, Türkiye'den geliş hikayesini de anlatmaya başlıyor. Doktor babasının işi nedeniyle ailesiyle birlikte 1960 yılında Amerika'ya geldiğini söylüyor. Amerika'da sistemin 7'den 70'e herkesi çalışmaya zorladığını ve bu nedenle büyük bir güç haline geldiğini kendi çocukluğundan bir örnekle şöyle anlatıyor

"Babam 1958 yılında bizden önce geldi. Sonra, beni ve annemi aldırdı. O sıralarda ben ufaktım. Arkadaşlarım sabahları okuldan önce gazete dağıtırdı. Küçük çocuklar. Babama ben de gazete dağıtmak istiyorum dedim. Babam, kaşlarını kaldırarak, 'Niye, verdiğim harçlık yetmiyor mu?' dedi. Ondan sonra çalışma faslını kapattım. Ancak, Amerika'da çocuklar paraya ihtiyacı olmasa da, küçük yaşlarda çalışma sorumluluğu alıyor. Kendi ayakları üzerinde durmayı, müteşebbis olmayı öğreniyor."

SEKİZ YILDIR BAŞKAN
Prof. Nihat Aydın, kendisinin başında bulunduğu Elektrik ve Komputer Mühendisliği'nin üniversitenin en büyük bölümü olduğunu ve yaklaşık 40 öğretim üyesinin bulunduğunu belirtiyor.

Prof. Nihat Aydın, Amerika'daki üniversitede kariyer yaparken 'yabancı' olması nedeniyle herhangi bir sorunla karşılaşmadığını anlatıyor "Türkiye'de kalsaydım bu kadar genç bir yaşta aynı yerde olmazdım. Amerika'da sistemin çalışanı mükafatlandırıyor. Örneğin üniversitedeki maaş durumu bunun kanıtı. Burada herkes başarısına göre para alır. Herkesin başarı oranına göre maaşları kararlaştırılır. Sen profesörsün, veya sen doçentsin, bu kadar maaş alacaksın diye bir kural yok. Bizim bazı doçentler , profesörlerden daha fazla para alır."

Nuri Demirağ'ın profesör torunu
Prof. Banu Onaral, Drexel Üniversitesi Bio-Medical Mühendisliği Bilim ve Sağlık Sistemleri Bölüm Başkanlığını yapıyor. Ünlü işadamı Nuri Demirağ'ın torunu olan Prof. Onaral'ın başkanlığını yaptığı kürsü, suni kalpler, damarlar tomografisi sistemleri, genetik kodlar gibi insan sağlığıyla ilgili yeni buluşların üretilip izlendiği bir bölüm. Prof. Banu Onaral, İstanbul doğumlu genç bir bilim kadını. Teknik ve bilimle uğraşacağını hiçbir zaman düşünmediğini söyleyen Prof. Banu Onaral, "Pozitif bilimlere ilgim olsaydı Dame de Sion'nun edebiyat bölümünden mezun olmazdım" diyor. Banu Hanım, Fransız lisesinden sonra Amerikan Robert Koleje giriyor.

Prof. Onaral, İstanbul'dan Amerika'ya uzanan hayatınının dönüm noktalarını şöyle anlatıyor. "Annem benim doktor olmamı çok isterdi. Ancak, ben Tıpla bir ilgimin olamayacağını düşürdüm. Ve, elektrik mühendisliğini arzu ettim. Ancak, Robert Kolejdeki hocalarımdan Yorgo Istefanopulos, hayatımı şekillendiren hocalardan biri oldu. Bio-Medical mühendisliğinin önemi konusunda bizi bilgilendirdi."

Meltem PUSAT


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır