|
 |
|
Utanç dönemi bitiyor
Maliye Bakanı Unakıtan'ın "Gelecek yıl TL'den 6 sıfır atacağız" açıklaması, Türkiye'nin enflasyon canavarını yenmek üzere olduğunu müjdeliyor.
Çünkü sıfır operasyonunu yapmak için enflasyonun önce yüzde 20'nin altına, sonra da kalıcı bir şekilde tek haneli rakamlara inmesi gerekiyor. Yoksa atılan sıfırlar misliyle geri dönüyor.
Son 15 yılın tüm Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları, Lira'dan sıfır atmanın hayallerini kurdu.
Örneğin 2000 yılında "Sıfır atmak benim ve Merkez Bankası'nın rüyasıdır" diyen dönemin Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, yıl başında paradan 6 sıfır silmeyi amaçladıklarını açıkladı. Çünkü o zaman da enflasyon gerileme sürecine girmişti ve 2001 başında yüzde 20'ye inmesi, böylece sıfır atma operasyonu için gerekli koşulun sağlanması bekleniyordu.
Olmadı. Önce Kasım 2000 krizi, ardından Şubat 2001 krizi, Türkiye ile birlikte sıfır atma planlarını da darmadağın etti.
Krizin ateşi düşmeye başlayınca ekonominin yeni patronu Kemal Derviş umutları tazeledi. İşte 5 Eylül 2001'de yaptığı açıklama
"30 yıllık enflasyon sonunda paramız bu hale geldi. Enflasyonu mutlaka yenmemiz ve bu para işini halletmemiz lazım. Hatta sanıyorum hepimiz 6 sıfır birden atma gününü özlüyoruz.
Merkez Bankası da bunun hazırlığını yapıyor. Ancak 6 sıfır atma operasyonu, enflasyonun gerçekten yenildiği anda olması gerekir ki, ondan sonra 'Bu süreci yendik, bir daha bu hale düşmeyeceğiz' güveni gelsin insanlara. Ama bence çok da uzak olmayan bir gelecekte sıfırları atmamız gerekiyor."
Derviş'in mimarlığını yaptığı, AK Parti iktidarının da sorumluluk ve titizlikle uyguladığı istikrar programı sayesinde, o "çok uzak olmayan" günler geldi. Ağustos ayı enflasyonu, TEFE'de yüzde 17.4, TÜFE'de de yüzde 20 olarak öngörülen yıl sonu hedefinin yakalanacağını gösteriyor.
Bu da sıfır atma operasyonu için uygun ortamı oluşturacak.
Gözümüz aydın; "Milyoner olmak isteyen Türkiye'ye gitsin" diyen İngiliz basınının alaylarından kurtulacağız.
İstikrarın simgesi olan kuruşlu günlere geri döneceğiz.
Ve en önemlisi tüm dünyanın artık "Bir tür yolsuzluk" kabul ettiği 30 yıllık enflasyon lekesini alnımızdan sileceğiz...
YSK'dan itiraf ve işaret
Türkiye'yi durduk yerde geren DEHAP davası, hukukun siyasallaşmasının hüzün verici bir örneğini oluşturuyor.
3 Kasım seçimlerinde DEHAP'ın bir dönemin tasfiyesinde araç olarak kullanıldığını herkes biliyor. Nitekim Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Tufan Algan'ın çarpıcı itirafı da DEHAP'ın yasal koşullara sahip olmadığı bilinmesine rağmen seçime sokulduğunu ortaya koyuyor. Şöyle diyor Algan
"Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun DEHAP'ın seçimlere katılamayacağı yönündeki ikinci başvurusu çok geç bir aşamada yapıldı. İş işten geçmişti. Matbaalar çalışmaya başlamış, 20 civarında vilayete oy pusulası ulaşmıştı."
Yani "Biz seçimlere hile karıştığını daha o tarihte biliyorduk ama seçim takviminin aksamaması için göz yumduk" demek istiyor.
Şimdi ne olacak? Yargının neden olduğu bu sorunu yine yargı çözmeli. Ama Türkiye'nin 15 yıl sonra binbir güçlükle yakaladığı siyasal istikrara zarar vermeden.
Algan'ın "Seçimler iptal olursa milletvekilleri düşer. Milletvekili olmayan bir kişi Başbakan da olamayacağına göre hükümet de düşer. Bunun nasıl bir kaos yaratacağını düşünün" sözleri, Yüksek Seçim Kurulu'nun da omuzlarındaki ağır sorumluluğun bilincinde olduğunu gösteriyor.
Erdoğan'a başbakanlık yolunu açarken sergilenen sağduyunun, DEHAP rezaletinin temizlenmesinde de tekrarlanacağı anlaşılıyor.
Gerçi milletvekilliği hayalleri kuran DYP'liler "ihsas-ı reyde bulundu", yani "oyunun rengini belli etti" diye kıyameti koparıyorlar ama olsun. Türkiye'de ilk kez mi bir hukukçu rengini gösteriyor? Hele bu renk ülkenin yararınaysa pekala mazur görülebilir.
Herkes işine-gücüne baksın, seçimin iptali olasılığı kesinlikle söz konusu değil...
Mesajlarınız için:
esafak@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
