kapat
06.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

MEHMET BARLAS


Sıkıştırılmış sınav için, yayılmış bir eğitim mi?

Genç bir arkadaşla, karşılıklı oturduk deniz kenarında..

Bu genç arkadaş, bu yıl lise son sınıfta okuyacak. Ama aklı, mezun olup, diploma almakta değil. Üniversiteye giriş sınavında (ÖSS) alacağı sonuç, daha önemli.

Bu nedenle, aynı anda iki eğitim kurumuna birden devam ediyor.

Hem okula, hem "Kurs"a veya "Dershane"ye gidiyor.

Sadece okula gitse ve orada aldığı eğitimle, üniversiteye giriş sınavındaki testleri de cevaplandırabilme yeteneğine sahip olsa, daha doğru olmaz mıydı?

Veya.... Madem, eğitimde ulaşılacak nihai hedef, iyi bir puan alıp, seçkin bir üniversiteye girmektir. O zaman sadece "Dershane"ye gitmesi, üniversiteye giriş sınavına yetse ya..

Bu genç arkadaşla, Türk eğitiminin bu ikilemini konuştuk uzun uzun.

Madem okul, test sınavında başarılı olmak için yeterli eğitim vermiyor, o zaman okula gitmek, sadece vakit kaybı değil mi?

O böyle söyledi.

Ben de kendisine "Eğitim" kavramının içinde, sadece test sınavında başarı kazanacak yeteneğin oluşturulmasının bulunmadığını söyledim.

İspanyol asıllı Amerikalı filozof Santayana'nın (1863-1952), ünlü kuramını hatırlattım.

- Geçmişi hatırlayamayanlar, o geçmişi tekrar etmeye mahkumdur.

Bu "Geçmiş" kavramının içinde, sadece tarih bilgisi yok ki.

İnsanlığın bilgi birikimi, yaşanan deneyler, bilimsel aşamalar, neticede hemen her şey "Geçmiş"tir.

Okul, bunları bir disiplin ve bir sistem içinde verir öğrenciye.

Dershane ise, dar bir sürede, bu bilgileri hızlı şekilde test sorularına cevap olarak kullanabilme yeteneğini geliştirir.

Tabii ki ideal olan, okulun, üniversiteye giriş için de gerekli yeteneklerle öğrencileri donatmasıdır.

Keşke İngiltere'deki gibi "A-Level" benzeri bir derecelendirme, lisenin sonunda yapılmış olsa. Öğrenciler de üniversitelere, aldıkları bu dereceye göre girebilme hakkı elde etseler.

Ama sonuçta, Türk eğitim teknokrasisi, "Dershanesiz üniversiteye giriş" modelini bulamadı.

İlk ve orta eğitime ayrılan 12 yıl, bu nedenle, üniversiteye girme aşamasındaki öğrenciler için, bir nevi "zaman geçirme" gibi algılanıyor.

ÖSS'de geçirilen sıkıştırılmış dakikalarla, okullarda geçen yayılmış yıllar arasındaki uyumsuzluk, genç kafaların, öğrenmek ile sınav kazanmak arasındaki ikilemde bocalamalarına sebep oluyor.

Aslında bu "Sıkıştırılmış Zaman" konusu da, bilginlerin yüzlerce yıldır tartıştıkları bir durum.

Bilinen mektup içeriği vardır ya..

- Vaktim olmadığı için, sana uzun bir mektup yazıyorum!

Bir başka gerçeği de İngiliz tarihçi Cyril N. Parkinson fark edip, kuramlaştırdı.

Parkinson, 1955'te "The Economist"e yazdığı bir makalede, şöyle dedi özetle

- Bir mektup yazmak için önünüzde 10 dakika süre varsa, bu mektubu 10 dakikada yazıp, bitirirsiniz.. Bu mektubu yazmak için 4 saatiniz varsa, aynı mektubu, 4 saatte yazarsınız.

Literatüre "Parkinson Kanunu" olarak giren bu kurama, yaratıcısı, İngiliz Deniz Kuvvetleri'ni gözlemleyerek varmıştı.

Buna göre, İngiliz Deniz Kuvvetleri'nde savaş gemisi sayısı azalıyor, fakat bürokrat sayısı azalmıyordu.

Daha fazla personelle, daha az iş yapılabiliyordu sonuçta.

Acaba "Parkinson Kanunu", bizim Milli Eğitim bürokrasisi için de mi geçerli?

Özel dershanelerin sayısı arttıkça, resmi eğitim sistemindeki bürokratların işi azalıyor ve daha az eğitim, daha geniş zamanda mı veriliyor?

ŞAKA

Aliyev hasta mı?
Bir adam yolda arkadaşına rastlamış. Sormuş,

- Baban nasıl?

- Çok hasta babam, diye cevap vermiş arkadaşı..

Adam, teselli etmiş arkadaşını,

- Aldırma.. Baban iyidir.. Sadece kendini hasta sanıyordur..

Birkaç hafta sonra yine karşılaşmışlar. Adam yine sormuş,

- Baban nasıl?

Arkadaşı boynunu bükmüş,

- Babam kendini öldü sanıyor, demiş.

EK TAŞIT VERGİSİ


Başbakan Erdoğan, buna da şerh koymalı!
Ek Taşıt Vergisi komedisi, iptalden sonra yeniden çıkarılan yasa ile, sahnelenmeye devam ediyor.

İptalden sonraki yasa ile iş tırmandırıldı.. Eski yasada 11 Nisan 2003'e kadar satın alınan araçların sahipleri ek vergiyi ödüyorlardı.

Yeni yasa ile, 31 Aralık'a kadar alınan araçlara da Ek Vergi zorunluluğu getirildi.

Sonuç, bu yıl kimsenin araç satın almaya heves etmemesi olacak.

Böylece, ek vergi bekleyen Maliye, KDV ve Özel Tüketim Vergisi'nden yoksun kalacak.

Hürriyet'te Şükrü Kızılot, durumun adaletsizliğini çok iyi açıklayan tablolar vermiş..

Keşke Başbakan Erdoğan, YAŞ kararlarına şerh koyduğu kadar, Ek Taşıt Vergisi'ndeki haksızlığa da şerh koyabilseydi.

Bakın şu duruma.. 31 Aralık günü araç aldığınızı varsayın..

57 milyarlık Kia Sorrento veya 39 milyarlık Hyundai Galloper satın alan kişi, aynı gün Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Ek Taşıt Vergisi karşılığı, 5 milyar 432 milyon lira ödeyecek. Bu 5 milyar 432 milyonluk vergi, 90 milyarlık Opel Frontera için de, 200 milyarlık BMW-X5 için de aynı.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
kim
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır