|
 |
|
İLKER SARIER
Otomobile değil merkebe binin!
Türkiye'ye turistik amaçla giren 60 bin otomobil buharlaşmış!.. 1.2 milyar euro değerindeki bu arabalar yüzünden devlet 500 milyon Euro vergi kaybına uğramış.
Gazeteler ağlıyor
"Vah vah sevgili devletimiz şu kadar para vergi alamadı.."
Türkiye'de kimin neye güldüğü belli olmadığı gibi kimin niye ağladığı belli değil...
Basit bir hesap yapalım
Yıllarca çalışıp, 30 milyar lira biriktirdiniz. Yaklaşık 20 bin dolar değerinde bir otomobil almak istiyorsunuz. Bir kere, otomobili "yerli" veya "yabancı" markadan seçme özgürlüğünüz olmalı. Ama yüksek gümrük vergileri yüzünden bu zaten imkansız.
Şirketin biri, binlerce kişiyi istihdam ederek, ticari ve yatırım riski alarak, tam istediğiniz gibi bir otomobil yapmış, pazara arzetmiş.
Şimdi sizinle o otomotiv şirketi arasında kurulacak "akdi ilişki", tamamen "özel hukuka" dair bir ilişki değil mi? Öyle... Öyle olduğu için ilişkide devlete gerek yok.
Ama bizde, hemen devlet araya giriyor ve "bir dakika hemşerim" diyor, "bana sormadan alış veriş yapamazsınız! Şu kadar vergi vereceksiniz!"
O kadar "vergi" (kusura bakmayın ben buna haraç diyorum) istiyor ki, siz 30 milyarlık otomobilden vazgeçip ancak 20 milyar civarında bir (B) grubu otomobil almak zorunda kalıyorsunuz.
Nerede kaldı sizin anayasal özgürlükleriniz?
Niye kendi paranızsa istediğiniz bir otomobili alamıyorsunuz?
Vergi oranları, kişisel özgürlüğü "kısıtlayacak" ölçüde olmamalı.
Demokrasilerde "vergi zihniyeti", tayin edici değil, talidir.
Ev alırken bile bu oranda vergi ödemeyen insanların, otomobil alırken bu kadar "yüksek vergi" ödemesinde bir sakillik yok mu sizce de?
Demek istiyorum ki; insanları yolsuzluğa ve yasadışılığa sevkeden şartlar varoldukça, yasadışılık sürecek. Türkiye'de pazar ekonomisi değil, devlet ekonomisi hakim. Bu yüzden vatandaş da fırsatını buldu mu, "devlet payı"nı devredışı bırakmaya çalışıyor.
Otomotiv ihracatı, bu yılın ilk 7 ayında 4 milyar doların üzerine çıktı.
Tebrik ederiz. 159 ülke içinde en fazla ihracat da, otomotiv devleri Almanya, İtalya, Fransa, İspanya ve İngiltere gibi ülkelere gerçekleştirildi.
Ama bu "başarı"nın altında saklı acı gerçeklerden biri, bizim yurttaşımıza dayatılan yüksek vergi oranları değil mi?
Türkçesi, devletimiz bize diyor ki
"Siz Türkler otomobile binecek düzeye gelemediniz. Binseniz binseniz eşşeğe binersiniz!"
"İttihatçılık", sadece siyasette değil, ekonomide de sulta yürütüyor, velhasıl...
Aliyev ve Türk basını!
Azerbaycan'ın hasta yatağındaki başkanı Haydar Aliyev, oğlu İlham'ı bir oldu bitti ile başbakanlığa atadı. Haber bomba gibi patladı.
Dünkü gazetelere baktım, bizim matbuatın "demokrasi nosyonunu" biraz olsun keşfedebilmek için...
Bir tek SABAH, hadiseyi hem manşetten hem de hakettiği "tepki ile" değerlendirmişti
Aliyev Hanedanı!..
Çoğu gazetede, haber birinci sayfada birkaç sütunda ezilip gitmişti. Kendilerine "referans gazetesi" süsü verenler dahil...
Niyetim, rakipleri kötülemek değil.
Evinize aldığınız gazete, size sadece "haber ve yorum" değil, "özgürlük ve demokrasi" düşüncesi de taşıyabilmeli...
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
