kapat
19.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

EMRE AKÖZ


Bağcıyı dövmek gerekebilir

Olayı Sabah'tan takip ediyorsunuz... Tarih 2001'in Şubat ayı. Türkiye büyük bir krizin içine yuvarlanıyor. Sabit kurdan, dalgalı kura geçiliyor. Dolar bir anda fırlıyor. Elinde bol miktarda dolar olanlar haricinde herkes fakirleşiyor.

Peki kim zenginleşiyor? Yani bu operasyondan kim karlı çıkıyor?

Bir Gelirini zaten dolarda tutanlar. İki Yakın tarihe kadar lirada olup da, krizden yani kur değişiminden hemen önce bu liralarla dolar alanlar.

Sabah'ın günlerdir yayınlamakta olduğu verilere bakıyorsunuz. O da ne? Bazı bankalar müneccim gibi davranmış. Krizi adeta dakikası dakikasına bilip liradan dolara geçmişlar. Voliyi vurmuşlar.

Birçok kişi bu mekanizmaya itiraz edebilir. Halbuki buraya kadar ve bu haliyle hiçbir sorun yok.

Ama devam edelim...

****

Bazı bankaların yaptığı bu spekülasyonu Sabah yazınca perşembe günü bir köşe yazarı özetle şöyle dedi

1)"Bankalar bizde vatandaşa 'tukaka' kuruluşlar olarak lanse ediliyor. Halbuki bu son derece yanlıştır. Bankalar sistemin çalışması için gereklidir." Ben de bu hatırlatmaya katılıyorum.

2)"Döviz alım satımı 1980'li yıllardan beri serbesttir. Kimseyi döviz aldı ya da sattı diye suçlayamazsınız." Doğru söylüyor; oyunu kuralına göre oynamak şart.

3)"Mali piyasalardaki işlemlerde mahremiyet vardır. Öyle zırt pırt açıklanmaz." Evet, haklı. Yoksa güven olmaz. Sermaye kaçar.

Bu ve benzeri saptamaları yaptıktan sonra ekonomi uzmanı köşe yazarı soruyor "Amacımız nedir? Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?"

****

İlk bakışta son derece haklı bir soru. Ancak bazen bağcıyı dövmek gerekir. Peki piyasa şartlarında bağcı (yani bu olayda spekülatör bankalar) ne zaman dövülür?

Bu sistemde spekülasyonun kendisi kabahat değildir. Kimseyi sadece ve sadece spekülasyon yaptı diye suçlayamazsınız. Para adamın. İster dolara yatırır, ister liraya. İster arazi alır, ister borç verir. Ancak spekülasyon yapan kişi ya da kuruluş içeriden bilgi sızdırmışsa... Ki buna frenkler 'insider trading' adını verir... O zaman bunun adı spekülasyon değil suçtur!

Serbest piyasa ekonomisinin en iyi, en verimli çalıştığı ülkelerden biri, hatta birincisi ABD'dir. Ve bu ülkenin ekonomi tarihi 'insider trading' yaptığı için dev para cezalarına çarptırılan ve hapis yatan işadamları ve bankacılarla doludur. Yani piyasa ekonomisinin hukuk sistemi 'haksız kazanç'ı cezalandırır.

Üstelik olay sadece içeriden bilgi sızdırmaktan ibaret de değildir. Örneğin bir hisse senedinin yükseleceğine dair dedikodu yapmak... Hisselerin değeri yapay bir biçimde yükselince de elindekileri satıp kar etmek de ciddi suçtur...

Peki bu olayda ne görüyoruz Türkiye'ye sabit kurdan dalgalı kura geçmesini empoze eden IMF yetkilisi Stanley Fischer daha sonra, adeta ödüllendirilircesine, bu geçişte en büyük spekülasyonu yapan bankaya yönetici oluyor.

O halde sopayı ele almanın zamanı geldi. Çünkü bazen iyi üzüm yiyebilmek için bağcıyı dövmek gerekir. (Tabii ince eleyip sık dokuyarak yapılmış bir araştırmadan sonra...)

Ah şu 'keyifli' mekanlar
Geçenlerde bir tatil yöresindeyiz... Yavaş yavaş akşam olmakta. Dünyayı ışıtan o koca ateş küresi tepelerin ardından batmakta. Biz de hem manzarayı seyrediyoruz, hem de bira içiyoruz. Yanımıza gelen birisi, "Ooo, güneş ne kadar romantik" dedi. Ukalalığıma maruz kalmayı hak etmişti "Yoo," dedim, "Romantik olan güneş değil, biziz."

Farkında mısınız? İnsanlara ilişkin duyguları, nesnelere atfediyoruz. Güneş niye romantik olsun? Gün batımından hoşlanan, onu hoş duygularla izleyen ve bu arada birlikte oturmaktan mutlu olan... Özetle 'romantik' olan bizleriz. Biz; yani insanlar. Doğa ise sağır, kör ve dilsiz. Çünkü anlam doğada yer almıyor. Anlam bizim zihnimizde, dilimizde.

O güzel manzaraya bakarak haz da alabilirsin, onun önünde kavga da edebilirsin.

****

Gazetelerin hafta sonu eklerini çok seviyorum. Cumadan başlıyor şenlik Lokantalar, plajlar, geziler, sergiler, konserler... Gitmesek de, görmesek de bunları okumak hoşuma gidiyor.

Ancak bazı söz klişeleri tepemi attırıyor. Bunların başında geleni de 'keyifli mekan'. Yeni bir yer açılmış Efendim burası çok keyifli bir lokantaymış.

Yahu bir nesne, doğa ya da insan yapısı bir 'şey' hiç keyifli olur mu? Keyif alan, keyif hissini duyumsayan insandır. (Öte yandan bin türlü söz var o lokantayı, o eğlence yerini anlatmak için. Sözlükler sıfat dolu. Kullan kullan bitmez.)

****

Peki niye böyle yapıyoruz?

Sanırım dil sosyologlarının, anlam bilimcilerin bunu açıklaması gerekiyor. Nasıl oldu da, insana dair sıfatları, nesneler için de kullanır olduk?

Ve bir soru daha Acaba bu yer değiştirme operasyonunun reklam diliyle bir alakası var mı? Çünkü, biliyoruz, reklamcılar bunu hep yapar. Ürünleri bir duygu ile özdeşleştirmeye çalışırlar. Örneğin zafer sarhoşluğu ile bir çikolata, huzur ile bir otomobil, güven duyma hissiyle bir sigorta poliçesi eşleştirirler.

Acaba farkında olmadan basında da bu mu yapılıyor? Reklamlardan mı etkileniliyor? Yani... "Şu lokantada yemekten..." ya da "Şu barda dans etmekten keyif alacaksınız" demek yerine... Bir reklamcının dilini kullanarak keyifli lokantalardan, keyifli barlardan söz ediliyor.

Şimdilik aklıma gelen bu kadar. Dili niye bu hale getirdiğimize ilişkin başka bir fikri olan varsa söylesin.

Ya Çin zenginleşirse?
Büyük, ulvi fikirler bazen ne de çabuk duvara tosluyor! Örneğin sınırların kalkacağı, herkesin 'eşit' olacağı bir dünyanın hayali... Her gün bundan bahsedenler var. Ama bakın Birleşmiş Milletler Çevre Programı Başkanı Klaus Toepfer ne demiş "Çin bu hızla büyürse yandık demektir. Örneğin Almanya'daki otomobilleşme oranını Çin'e uyarlarsanız 650 milyon araç eder. Ve mevcut kaynaklar buna kesinlikle yetmez." Hadi buyrun bakalım! Çin'in gelişmesi, herkesin birbirine 'düşman' olacağı bir dünyanın değilse, neyin habercisidir?


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler



Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır