kapat
19.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

MEHMET BARLAS


Türkiye için Avrupalı olmak, çıkış yoludur!

Hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlükleri açısından, devletler iki farklı yaklaşım sergiliyor.

Bunlardan birincisini, Amerika Birleşik Devletleri'nde görebiliriz.

ABD sınırları içinde yaşayan Amerikan vatandaşları, dünyanın en ileri hukuk ve özgürlük anlayışından yararlanıyorlar.

Amerikan anayasal demokrasi, farklılıkları zenginlik olarak görüyor.

Yüksek Mahkeme içtihatları, özgürlüğün içeriğini hergün daha derinleştiriyor.

Ancak aynı Amerika için, sınırları dışındaki dünyada, ne hukuk, ne de insan hak ve özgürlükleri çok önemli.

Amerika'nın güvenliği için, hukuk yerine güç kullanımı seçiliyor.

Afganistan ve Irak'taki insanların, hiçbir hukuki güvencesi yok.

Esir mi, tutuklu mu oldukları anlaşılamayan terörizm zanlıları, insanlık dışı şartlarda, Guantanamo'daki toplama kampında tutuluyor. Savunma hakkı tanınmıyor onlara.

Bu bir model.. Amerikan modeli bu.

Gündüz külahlı, gece silahlı bir yapı.

Amerikan vatandaşları için dünya bir hukuk cenneti.

Amerikan düşmanı olarak görülenler için, yeryüzü cehennemi bir yaşam var.

Bazı ülkeler içinse, devlet sınırları içinde ne hukuk ve ne de temel haklar, özgürlükler geçerli.

Despotik oligarşiler, kendi vatandaşlarını ezmeyi ve devlet karşısında bireyi karınca gibi görmeyi, meşruiyet ve egemenlik kavramlarının mütemmim cüzü haline getirmiş.

"Bu halk, bu demokrasiye layık değil. O zaman bu halkı feshedelim" anlayışı, resmi ideoloji haline gelmiş..

Bu ikinci tür ülkeler, hukuku ve temel hakların varlığını, uluslararası ilişkilerde geçerli kılmaya çalışıyor.

İç hukukta ve yönetimde güçlünün güçsüzü yok edebilmesini doğal görenler, uluslararası ilişkilerde, güçlü devletlerle güçsüz devletlerin eşit haklara sahip olmaları gerektiğini söylüyorlar.

Birleşmiş Milletler'de, 150 bin nüfuslu devletle, ABD'nin eşit oy hakkına sahip olmasını, doğal buluyorlar.

Türkiye, bu iki modeli de kendisine örnek alamaz, almamalı.

İçeride de, dış ilişkilerde de, hukukun, eşit haklara sahip olmanın, kalıcı bir barışın ve istikrarın güvencesi kabul edilmesi gerekiyor.

Bunun yolu ise, Türkiye'nin Avrupa Birliği normlarına uymasıdır.

Avrupalılar da, yakın tarihte Amerika gibiydiler..

Yüzlerce yıl hem birbirlerini ve kendi halklarını boğazlayıp, ezdiler.

Hem de emperyalist yapılarıyla, Asya'yı, Afrika'yı, Latin Amerika'yı sömürdüler.

Avrupalılar'ın bugünkü Amerika'dan farkları, hukuk ve insan hakları gibi olguların, kendi vatandaşları için de bir anlam taşımamasıydı geçmişte.

Şimdi Avrupa farklı.

Nasıl her İngiliz vatandaşı veya diğer Avrupalı vatandaşlar, kanunlar önünde devletle eşitseler, Lüksemburg veya Belçika da, Fransa ya da Almanya ile eşit AB içinde.

Türkiye, tarihin yeniden kurgulandığı bu dönemeçte, temel tercihini yapmış durumda.

İçeride de, dışarıda da aynı anlayışa, aynı söyleme sahip bir devlet ve toplum yapısına sahip olmak istiyoruz.

Bir döneme kadar sürdürdüğümüz Amerikan derin ittifakı, bizi yanılttı.

Devlet, kendisini Amerika kadar güçlü zannetti.

Ve bu fiktif güç, özellikle içeride, vatandaşlara karşı devlet ve oligarşiler tarafından kullanıldı.

Ama artık, hukuk ve demokratik siyaset, gücün yerine geçmek zorunda.

Bunun yolu da Avrupa Birliği ile tam uyumdur.

Bunu engelleyenler, Türkiye'yi müthiş bir yalnızlığa ve güçsüzlükten doğan bunalımlara sürükleyebilir.

ŞAKA

Ş. Urfa-G. Antep ve fıstık!
Şanlıurfa Köy Hizmetleri Enstitüsü Müdürü Dr. Abdülkadir Sürücü, "Antepfıstığı üretiminde, Şanlıurfa Gaziantep'i geçti" demiş.

Buna göre Urfa'da 25 bin ton, Antep'te 15 bin ton fıstık üretiliyormuş..

Eğer Urfa, baklava üretiminde de Antep'i geçerse olay ciddileşebilir.

ÇANDAR HABUR'DA

Gerçekten JİTEM var mı?
Cengiz Çandar Irak'ta gördüklerini, Tercüman'da yazıyor.

Irak toprakları (veya Amerikan toprakları) içinde olup bitenleri, Süleymaniye Krizi'nin içyüzünü, hep birlikte anlamaya çalışıyoruz.

Ancak Cengiz Çandar'ın, Türk toprakları üzerinde gözlemi daha çarpıcı..

Diyor ki

"Habur Sınır Kapısı'nda, resmen olmadığı ilan edilen, ama varlığını herkesin bildiği JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) sivil giyimli ve telefonla konuşmalarından astsubay olduklarını öğrendiğim mensuplarının önünde beklerken.."

Veya diyor ki

"Acaba Kuzey Irak'ın şartları, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emir-kumanda mekanizmalarının bilinen işleyişinde, istisna teşkil edecek özellikler mi taşıyordu?"

Hepimiz, Süleymaniye'de Türk askerlerini gözaltına alan ABD askerlerinin yaptıklarını Washington'dakiler biliyor muydu sorusunu soruyoruz ya?.

Acaba, Kuzey Irak'taki bizim kuvvetlerimizin tüm yaptıklarını Ankara'dakiler biliyor mu?

Veya JİTEM, gerçekten var mı?

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler



Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır