kapat
19.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

HINCAL ULUÇ


Cola Turka.. Bir kaşık suda fırtına..

Cola Turka'yı içtim.. Harika.. Cola Turka reklamını seyrettim.. O da harika..

O zaman koparılan bu fırtına, yazılan tonla yazı, hatta başyazı ne?.

Bugüne dek pek çok yerli kola denemesi yapıldı, pek tutmadı. İlk defa Coke ve Pepsi ile başa güreşecek bir kolayı yerli sermaye yapmış. Alkış..

Adını Ala Turka'yı hatırlatan Cola Turka koymaları şirin, sıcak, ince bir düşünce.. Cola küreselliği, Turka bizi anlatıyor.. Dünya pazarlarında bir Türk markası diye özetleyebilirsiniz, bu adı.

Hedefleri içeride yüzde 25 pazar payı..

Dünyanın en ünlü, en yaygın, en eski iki kola markası, dev Amerikan sanayiinin iki uluslararası ürünü ile kafa kafaya savaşı göze alan bir büyük hedef bu.. Ona da alkış..

Çevremde soruşturuyorum. Hemen herkes memnun.. Cola Turka'nın lightını da yaptıktan sonra bu hedefi tutturması kimseyi şaşırtmasın.

Gelelim reklama..

Öküzün altında buzağı aramaya kalktın mı neler buluyorsun neler?..

Bu reklamı hazırlayanların, Hitler'in torunları olduğunu iddia etmediğimiz kaldı bir..

Irkçılık sınırlarında bir milliyetçilik eleştirisidir gidiyor..

Özellikle entellerimiz çok alınmışlar reklamdan..

Niye?..

Colalar bu ülkeye gelirken, daha o yıllarda, emperyalizmin, özellikle de kültür emperyalizminin simgesi ilan edilmemişler miydi?.

"Hi.. Bye.. Hello.. Okey"le başlayan Anglo- Türkçe konuşmaların başlangıcı kolalar değil miydi?.. Bu yüzden solcu üniversite gençliği, kolalara, ardından da McDonalds'a isyan etmemiş miydi?.

Daha geçen yıl ODTÜ öğrencileri McDonalds'ı kampüslerinden kovarak ülkeyi kurtarmamışlar mıydı?.

"Madem kültür emperyalizmi Türkiye'ye kola ile girdi" demiş, reklamı planlayanlar, "Biz de Türk kültürünü Amerika'ya kola ile sokalım.."

Bu bir şaka.. Bir hiciv.. Bir ironi..

Amerika önce kolayı, sonra dilini ve kültürünü nasıl soktuysa Türkiye'ye, Türkiye de Amerika'yı kola ile vuruyor..

Harika bir espri.. İnce ince düşündüren, her iki tarafa da vuran bir espri..

Anlarsanız eğer güler ve düşünürsünüz.

Anlamazsanız, sadece gülersiniz.. Çünkü iyi yazılmış, iyi çekilmiş, iyi oynanmış, güldürüyor..

Aklın ermiyorsa gül geç..

Eriyorsa, o zaman, kola ile emperyalizm ihraç edildiğini iddia edenlere gül geç..

Her hal ve kârda gül geç..

Halk kolayı da, reklamı da beğendi..

Entelin sıkıntısı aslında burada..

Halkın beğendiğini beğenirse entelliği nerde kalır?.

Bu defa alkış!..
Dün sabah, günlerdir yazdığım sorunlu bölge pırıl pırıldı. Balmumcu'ya iniş milim milim ilerleyen bir tıkanıklık içindeyken, en sağdaki köprü çıkışı şeridi hızla akıyordu. Çünkü bu şeridi artık sırasını bekleyenleri eşek yerine koyan uyanıklar işgal etmiyordu.

Çünkü dün orada, görev bilinci içinde bir ekip vardı.

Kendisine, üniformasına ve kurallara uyan, uygar vatandaşlara saygılı, uyanıklara zerre ödün vermeyen ve göz açtırmayan bir ekip..

İstanbul'u dağ başı sanan trafik teröristleri, uyanıkların bir bölümü polisi görünce yola geliyordu zaten. Polise rağmen, bildiğini okuyanlara da bu gençler, gayet kesin bir tavırla köprü yolunu gösteriyorlardı..

"Girdiğin şeritte devam et.."

İki saniye kazanmak için kuralları hiçe sayan birini Beylerbeyi'nden dolaşıp getirmekten daha etkili bir ceza düşünebiliyor musunuz?. Sabah sabah hem ağzı, hem cebi bir kere yanar, bir daha tövbe billah uyanıklık yapmaz.

Dün sabah orada görevli ekibi yürekten kutluyorum.

Demek istenirse oluyor.

O zaman hep isteyeceğiz.

İstanbul'u ancak böyle düzeltebiliriz.

Eğitimsizlik ve iki can!..
Bir delikanlı öldü.. Onu vuran bir başka delikanlının da hayatı kaydı. Canları yanan iki geniş aile de cabası..

Niye?..

Çünkü Türkiye'de polis en basit polis eğitiminden yoksun.. Televizyonda iki Amerikan dizisi izleyenin bileceğini onlar bilmiyor. Öğretilmiyor, emredilmiyor.

Ölüm nasıl olmuş?.

Polis tabancasını çekip şüpheliye dayamış. Boğuşma başlayınca tabanca patlamış. Öldüren "Kaza" diyor.. Ölenin yakınları "Cinayet.."

Biri mezarda, öbürü hapiste..

Bu sütunlarda kaç defa yazdık.

Sokak kabadayısı gibi aptalca şüphelinin üzerine gidersen böyle şeyler hep olur.

Niye uygar ülkelerin polisleri ikişer ikişer dolaşır..

Çünkü biri koruma görevi yapar öteki işini yaparken..

Şüphelinin üzerine tek başına, selamsız sabahsız gitmezler..

"Kıpırdama" diye bağırırlar.. Sonra birisi tabancasını çeker, mermiyi sürer, iki eliyle tutar ve şüphelinin beynine doğrultur, uzaktan..

Hadi kıpırdasın bakalım şüpheli.. Kaçarsa, saldırırsa, uzakta, emniyette, rahatça nişan alan polisin kendisini vuracağını bilir.

Şüpheli durunca ikinci emir gelir..

"Ellerini başının üzerine kaldır. Yüzü koyun yaslan.. Arabaya, ya da duvara.. İkisi de yoksa yere.."

Şüpheli emri yerine getirir. Çünkü teslim olmuştur. Aksine kıpırdasa, tam kafasına nişan almış tabancanın patlayacağını bilir.

Elleri başının üzerinde yaslandığı zaman artık hiçbir şey yapamayacak haldedir. İkinci polis o zaman rahatça ve güven içinde yaklaşır. Şüpheliyi hızla kontrol eder ve kelepçeyi vurur.

Ben bu sahneye sadece televizyonda, filmlerde değil, Avrupa'da stadyum kapılarında, Amerika'da sokaklarda defalarca şahit oldum.

Polis bir arkadaşı tarafından korunmadan ve şüpheli tamamen teslim alınmadan, adama yaklaşmıyor bile..

O zaman ne kendi kazaya uğruyor, ne şüpheli pisi pisine vuruluyor.

Bunu bizim "Kabadayı" ruhlu gençlere öğretmek ve mutlak uygulanması gereken bir kural haline getirmek çok mu zor?.

İşte iki can daha fena halde yandı..

Daha kaç can yanmalı, böyle aptalca kazaların/ cinayetlerin önüne geçmek için?.

TED Journal!..
TED Journal bir gazete.. İngilizce.. Zonguldak'tan yollamışlar bana.. Kentin TED Koleji öğrencileri çıkarmışlar. Meraklandım ve başından sonuna ilgi ile baktım.. Hem İngilizceleri güzel, hem gazetecilikleri..

Bu sayı, genelde bu yılın mezunlarına ayrılmış. Hayat boyu saklanacak bir anı dergisi.. Ne güzel..

9/A öğrencilerinden Dilara Papila'nın "Uyuyan Yakışıklı Delikanlı" masalına bayıldım.

Dilara kendi uyarlamasını yazmış.

Uyuyan bu defa prenses değil yakışıklı prens.. Kötü kalpli cadının verdiği elmayı yiyince uykuya dalmış. Kral ve kraliçe öldü sanıp cam bir tabuta koymuşlar ve nehre bırakmışlar. Nehre su içmeye gelen bir köylü kız tabutu ve prensi görmüş. Delikanlı o kadar yakışıklıymış ki, dayanamamış kapağı açıp öpmüş. Öpünce prens uyanmış.

Amma velakin Prens kızı sevmemiş. Buna karşılık babası kral fena halde bayılmış. Prensin annesi kraliçeyi boşayıp, kızla evlenmiş.

Sürprize bakın. Bin yıllık masallar bugüne gelince böyle oluyor demek.

Son sayfada da beni bir sürpriz bekliyordu.

Öğrenciler arasında bir anket yapılmış, onun sonuçları..

Best of 2002!..

En iyi şarkı Her şeyi yak!. (Duman)

En iyi tv reklamı Arçelik.

En iyi stand-up komedyen Cem Yılmaz.

En iyi sporcu Süreyya Ayhan.

En iyi haber spikeri Defne Samyeli.

En iyi pop şarkıcısı Tarkan.

En iyi TV dizisi Çocuklar Duymasın.

..ve sıkı durun..

En iyi gazeteci Hıncal Uluç!..

Gençler,

Siz bu işi biliyorsunuz!.

TEBESSÜM
Fıkra Cem İşmen'den

Doktor muayene saatinin sonuna doğru kapıyı açıp, salonda sohbet eden bir hanımla bir bey gördü.

Buyurun ikiniz de dedi. İkisi de muayene odasına girdiler.

Doktor, "Soyunun," dedi.

Adam soyunmaya başladı, biraz tereddütten sonra kadın da kızara bozara ve sinirlenerek soyundu.

Soyunmaları bittikten sonra doktor adama, "Bayan hep böyle sinirli midir?" diye sordu.

"Vallahi bilmem" diye cevap verdi adam. "Ben de ilk defa görüyorum kendisini.."

BİZİM DUVAR
Asmalı Konak iyice Türk filmine benzemesin diye mi Amerika'da çekiliyor?

Ünal Turgut

SEVDİĞİM LAFLAR
Hayal ettiğiniz insan olmaya çalışmak içinizdeki insanı harcamaktır

Kurt Cobain

(Teşekkürler Tuğçe)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler



Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır