kapat
19.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Medya kime sesleniyor

Eskiden büyük şehirlerde sık sık 'Basın Siteleri' oluşurdu. Böylelikle, gazetecilerin üç beş kuruş biriktirerek kurdukları kooperatifler sayesinde, birer ev sahibi olmaları sağlanırdı.

Sokaklarına ünlü gazetecilerin ve ediplerin adları verilen bu mahalleler, alçakgönüllü bir yaşam anlayışını yansıtırdı.

O mahalleler halktan kopmamıştı, çünkü basın da halkın içindeydi.

Zamanla basını, özellikle de gazeteleri destekleyen kaynaklar değişti. Geniş halk kitleleri, daha çok ekonomik koşullar nedeniyle gazete alamaz oldular.

Bugün bir gazete okumak için ayda 9 milyon, iki gazete okumak için 18 milyon, üç gazete okumak için ise 27 milyon lirayı gözden çıkarmak gerekiyor.

Türkiye'nin içinde bulunduğu ücret fiyat dengesinde, geniş kitlelerin böyle paralar harcayarak gazete alabilmeleri mümkün değil. (Hem de gazeteler dünya ölçeğinde çok ucuz olmasına rağmen.)

Bu yüzden, bir bölümü ucuz gazetelere yönelse de halkın büyük kesimi gazete almayı bıraktı; televizyon izlemeye başladı.

Ücretsiz izlenen televizyonlar ister istemez çıtayı toplum piramidinin en altında yer alan, en kalabalık kesime göre ayarlama yoluna gittiler.

Deyim yerindeyse "gecekondu yayıncılığı"na başladılar.

Gazeteler de yayın politikalarını, kendilerini satın alan okurların profiline göre oluşturmaya başladılar.

Peki gazeteleri kimler alıyordu?

Genel çizgileriyle bakılırsa; hali vakti yerinde, dil bilen, yurt dışına çıkan, iyi eğitim görmüş kitleler.

Okur profili bu olan gazeteler de giderek geniş halk kitlelerinin sesi olmaktan çıkıp, Türkiye'nin elit kesimine seslenen yayın organları haline geldiler.

Gazeteler entelektüel sohbetlerle süslendi, gusto ve yaşam zevki bölümleri arttı, puro içme kurallarından iyi şaraba, Miami lokantalarından New York müzikallerine uzanan bir yaşam çizgisinin izleri egemen olmaya başladı.

Bugün kitle gazetesi olarak adlandırılacak yayın organlarındaki pek çok köşe yazısını, kullanılan referansları ve yabancı kelimeleri geniş kitlenin anlaması mümkün değildir.

Amaç da bu değildi zaten.

Gazeteler kendilerini, yeni okur kitlesinin içine kilitlediler.

Bir çeşit gönüllü getto yarattılar.

Hani İstanbul'da kalın duvarlar ardında ve bekçilerle korunan villa yaşamı var ya; onun gibi bir basın doğdu.

Eğer bazı yayın organlarında hâlâ halkın derdini konu edinen hatta zaman zaman popülizme kayan yayınlar görüyorsanız, bu durum gazetecilerin eski alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır.

Yeni gazeteci kuşağı bireysellikle, cinsellikle, iyi yemek, iyi şarap, aşk ve meşkle ilgileniyor sadece.

Çünkü kendilerine internetle erişen okur kitleleri de bunu istiyor.

Bu okur aynı zamanda reklamcıların da hedef kitlesi.

Eskiden halkı burjuva, küçük burjuva, proletarya diye sınıflayan aydınlar şimdi A, B, C, D grubu bölümlemesini tercih ediyorlar.

Birinci sınıflama hakları, ikincisi ise mal satma esaslarını belirliyor.

Kısacası yeni bir dönemdeyiz artık.

İyi ya da kötü demiyor, sadece saptama yapıyorum.

Televizyonlar gittikçe çıtayı düşürürken, gazetelerin birer yüksek tüketim kılavuzuna dönmesinin nedenlerini araştırıyorum.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır