kapat
02.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

BDDK camdaki sineği tabancayla vurdu!

Yıllarını banka murakıbı olarak geçiren Karacan, her raporun savcılığa gönderilmesini eleştirerek BDDK'nın yanlışı düzeltme adına tüm sistemi krize sokan bir anlayışla hareket ettiğini öne sürdü
Evin içine bir sinek girse ve gidip salonunuzun camına konsa ve siz de bu sinekten kurtulmak isteseniz ne yaparsınız? Birkaç seçenek var. Pencereyi açıp elinizdeki gazete ile ya da başka bir şeyle sineği dışarıya kovmayı deneyebilirsiniz. Elinize spreyli zehirli böcek öldürücü dolu bir ilaç kutusunu alırsınız ve üzerine sıkarak sineği öldürebilirsiniz.

Üçüncü seçenek sinek raketi denilen bir alet ya da gazete ile camdaki sineği kanlı bir biçimde öldürebilirsiniz. Bir başka seçenek terliği ya da başka bir şeyi, sözgelimi bir taşı, camdaki sineğe fırlatmaktır. Sineği çok zayıf bir olasılık da olsa belki öldürebilirsiniz ama kesin olan bir şey var o da salonunuzun camını kırarsınız. Son bir seçenek de tıpkı takımlarının galibiyetini kutlayan futbol fanatiği ya da düğünde eğlenen lumpenlerin yaptığı gibi belinizdeki silahı çekersiniz ve camdaki sineğe ateş edersiniz. Sonuç ise bir felakettir. Sineği öldürme olasılığı hemen hemen hiç yoktur. Ama salonunuzun camının kırılma olasılığı yüzde yüzdür. Durun felaketler bitmedi. Karşı apartmanın balkonunda oturan komşunuz da silahınızdan çıkan kurşunlarla sizlere ömür.

BDDK BAŞARAMADI
Sermaye Piyasası Kurulu'nun üç yıl başkanlığını yapan Ali İhsan Karacan Dünya Gazetesi'nin sitesinde yayınlanan makalesine bu hikaye ile başlıyor ve sözü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na (BDDK) getirerek şu eleştiriyi yapıyor: "Bankacılık sistemine ne oldu? BDDK ne yaptı? Bu sorular sorulduğunda bu hikayeyi anlatıyor ve (BDDK) 'camdaki sineği tabanca ile vurmaya kalktı' diye özetliyorum. Silahınızdan çıkan kurşunlarla sinek ölmediği (bankacılık sisteminin sorunları çözülmediği ve sisteme sorun yaratan nedenler olduğu gibi yerinde durduğu hatta sorunların boyutu daha da büyüdüğü) gibi camınızı kırmış ve komşunuzu da öldürmüş (mali sektördeki sorunların ekonominin diğer kesimlerine yönelik yayılmacı etkisi nedeniyle yaymış ve bir krizi tetiklemiş) oluyorsunuz.

BDDK'nın göreve başladığı 1 Eylül 2000 itibariyle bankacılık sistemindeki birikmiş sorunlar yumağının sorumlusu elbetteki BDDK değil ve kimse de bunlardan onu sorumlu tutmuyor. BDDK'nın sistemin sorunlarını bankacılık sistemine, ekonomiye ve kamu maliyesine en az maliyetli bir biçimde çözmesi ve bütün bunları yaparken de sistemin istikrarını bozmadan yapması gerekirdi. BDDK, bunu başarabildi mi? Sonuçlar ortadadır. Gerisi boş laftır.

Banka murakıp raporları tartışmasız doğru mu?

Karacan, kamuoyunda banka murakıplarının hazırladığı her raporun savcılara suç duyurusu olması gerektiği yolundaki anlayışı da eleştirdiği makalesinde şunları anlattı: "İbretle izlediğim bu konulardan birisi de sanki her murakıp raporunun mutlak doğru olduğu ve bu raporların mürekkepleri bile kurumadan savcılıklara (hatta DGM'lere) suç duyurusu olarak, gönderilmelerinin zorunlu olduğu şeklinde kamuoyunda bir yıldır yaratılan düşüncedir.

Bu noktaya gelişimizde tarihsel olarak bankacılık sisteminin geldiği yanlış ve sorunlu yapının etkilerini yadsımıyorum. Ancak gerek hukuksal olarak gerekse sistemin yönetim politikası açısından bankacıları DGM kapılarına getiren bu nokta doğal akışı içinde tesadüfen de ortaya çıkmadı. Bunun temel nedenlerinden birisini BDDK'nın kuruluşu ve bu kuruluşa hakim olan anlayışta ve bu anlayışın medyayı da kullanarak kamuoyu oluşturmasında aramak gerek. Ünlü Arşimet'in "Bana bir dayanak noktası bulun kaldıraçla dünyayı kaldırayım" dediği söylenir. Bazı kişiler BDDK'yı sadece bankacılık sistemini değil, Türkiye'yi yönetmek amacıyla tıpkı bir dayanak noktası ve kaldıraç gibi düşünmüşlerdir. "Bankacılık sisteminin düzenleme ve denetimini politikanın dışına çıkaralım" diye uğraşırken tersi oldu. Hikayenin temel özü bence burada.

Şimdi de hiç kral olan krallığını bırakır mı diyor. Biz arkadaşımızı (Zekeriya Temizel'i kastediyor) mali sektör ve bankacılığa biraz yabancı sanırdık, meğer tarih bilgisi de böyleymiş.

Tarih krallıklarını bırakan, bırakmak zorunda kalan krallarla dolu.

Bugün yasaların kendilerine verdiği insiyatif ve yetki seçeneğini kullanmayanlar/kullanamayanlar yarın işler tersine döndüğünde yine dönüp "ne yapalım biz sadece murakıp raporlarını yargıya gönderebilirdik, bir hata yapan varsa raporu yazan murakıplardır" diyerek gelecekteki mazeretleri ve potansiyel sorumluları yaratmanın alt yapısını da şimdiden hazırlıyor olabilirler. BDDK'nın tasarruflarının gerek hukuksal olarak gerekse etik olarak sorumlusu rapor yazanlar değil o raporlar üzerine işlem yapan kurumun karar organında yer alanlardır."

İslamcı gazeteye bir soru
Karacan yazısında şu örneği de verdi: Cadı avı günlerinde her gün murakıp raporları tefrika eden; murakıp raporlarını sanki kesin yargı hükmüymüş gibi insanları mahkum etmek amacıyla kullanan siyasal İslamcı bir gazete söz konusu olan kendi finansörleri ile ilgili olarak düzenlenen mülkiye müfettişi raporu olunca, hemen bu raporları siyasi etkilerle hazırlanan, düzmece ve yanlı raporlar olarak ilan etmiştir."

Karacan, düzenlenen murakıp raporlarının neden yargıya gönderildiğini ise yazısında şöyle vurguluyor:

* Raporların, hatasız, adil, eksiksiz, kusursuz ve doğru olduğu kabul ediliyor,

* Makamın raporda tespit edilen teknik eksiklik ve yanlışlıkların düzeltilmesini isteyemeyeceği sanılıyor,

* Makamın raporunu değerlendirerek karar alamayacağı, inisiyatif kullanamayacağı, görevinin raporu bir suç duyurusu ve dava açılması talebi yazısı eşliğinde savcılığa iletmek olduğu sanılıyor,

* Raporları yargıya göndermenin bankacılık sistemini yönetmenin en doğru, etkin ve çözüm sağlayıcı yöntemi olduğu sanılıyor.

Karacan, son söz olarak da şunu vurguluyor: Bu varsayımların her zaman ve her olayda doğru olamayabileceğini göstermek gerekiyor.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır