kapat
29.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Katilleri bulun!


Maktülü polis olan bir dosya için, meslektaşlarının nasıl çalıştığını iyi bilirim. İstanbul Emniyeti, Küçükçekmece'de şehit olan 2 polisin katilini 14 gündür neden bulamadı?
Küçükçekmece'de, bir Pazar sabahı, çok erken... İçinde 3 sivil polisin bulunduğu araca, "yeşil" renkli, Kartal marka bir otomobille yaklaşan saldırganlar, tetiklerini çekti. Peşpeşe kurşun yağdırdıktan sonra, arkalarında 2 ölü, bir de yaralı polis bırakıp, hiçbir şey olmamış gibi çekip gittiler.

O sırada, silah seslerinin yankılandığı sokakta temizlik yapan bir belediye görevlisinin telsizinden aynı anons tam 2 kez yankılandı; "Polisler vuruldu..." Bir anda yakındaki, uzaktaki tüm ekipler olay yerine koştu. Kavşaklar tutuldu, görgü tanıklarının verdiği eşkale göre şüpheliler aranmaya başladı, ama çok geç...

Her ikisi de 9 yıllık polis olan Mustafa Koşal ve Köksal Bulut, o gün şehit oldu; aynı ekipteki Mustafa Biricik ise, ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgideydi artık. Aynı gün, saldırının faillerinin yakalanmasında büyük rol oynayacak bir bilgi geldi Polis Kriminal Laboratuarı'ndan. Polisleri öldüren Takarof marka silah, daha önce de 2 kişiyi öldürmüştü. Esenler'de, 25 Ağustos 2001 tarihinde... Hizbullah'ın askeri kanat yapılanmasında yer alan, Hüseyin Velioğlu'nun şoförlüğünü yapan ve 1998 yılında yakalanınca itirafçı olan Şaban Elaltunteri ile askerden yeni gelen oğlu Mehmet'i...

C BLOK SUSKUN
Hal böyle olunca, daha ilk günden faillerin Hizbullah tetikçisi olduğu anlaşılınca, "kendinden emin" açıklamalar geldi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan Caddesi'ndeki binasında, ertesi gün düzenlenen cenaze töreninde katillerin yakalanacağına dair yemin edildi, resmi ağızdan. Ve, gözü yaşlı aileler beklemeye koyuldu...

Ancak, aradan geçen 14 güne rağmen, emniyet teşkilatı, üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gibi suskun, kıpırtısız. Hain pusunun kurbanı 3 polisin, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli 27 bin 500 mesai arkadaşından "çıt" çıkmıyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün olayı soruşturmakla görevli birimlerinin konuşlandığı Vatan Caddesi Kompleksi'ndeki "C Blok" suskun...

"Vali-Emniyet Müdürü Kavgası'nın yarattığı derin yaralar, hala tam olarak sarılamadığı için belki... Ya da darmadağın olan kadrolar bir türlü toparlanamadığından... Polis müdürleri, "birinin adamı" olarak adlandırılma korkusunu atlatıp kendini işine veremediğinden...

Yıllardan bu yana emniyet teşkilatının en alt kademesindeki memurundan, en üst düzey yöneticisine kadar yüzlerce polisi tanıdım. Hangi şartlar altında nasıl çalıştıklarını gördüm. Hiyerarşik yapılarını anladıkça onlara hangi kapıların açık, hangi sokakların çıkmaz olduğunu anladım. Ve olaylar karşısındaki tepkilerini, "ruh halleri"ni de çözmeye çalıştım, onları gözlemleyerek...

ARTIK KOŞALIM
İşte bu yüzden, birşeyi çok iyi biliyorum. Emniyet teşkilatı, "maktul" hanesinde, bir polisin adının yer aldığı dosyayı "ağırdan almaz". Polis kanının yerde kalmaması için herkes canını dişine takarak çalışır. İlgili ilgisiz, görevli ya da değil, herkes soruşturmanın bir ucundan tutar. Olayla ilgili en ufak delillerin peşinden gidilir, tanıklarla defalarca konuşulur. Ve yine bu yüzden, Esenler'de ve Küçükçekmece'de güpegündüz, insanların gözü önünde yaşanan bu iki olayın ardından, gelen bilgileri de tartarak polis katillerinin yakalanmasının an meselesi olduğunu zannetmiştim. Hizbullah'ı İstanbul'da "bitirmiş" olmakla övünen bir teşkilatın bu işi fazla uzatmayacağını düşünmüştüm. Yanılmışım...

Polislerin uğradığı bu saldırıda faillere ulaşma yolunda çok büyük bir şans olduğu halde, bağlantılı iki olay; iki kat delil, iki kat tanık, iki kat "veri" anlamına geldiği halde bu kez durum farklı. Ne yazık ki...

Yine de, İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen 'Az kaldı' diyor... Bense Hizbullah konusunda bu kadar uzman ekip varken, başka polislerin öldürülmesinin beklenilmemesi gerektiğini söylüyorum. 'Daha fazla gecikmemeli' diyorum... 'Artık yürümeyelim, koşalım' diyorum...

Melis'e artık ağabeyi Can babalık yapacak
Küçükçekmece'de yasadışı Hizbullah örgütü militanlarının açtığı çapraz ateş sonucu şehit olan 28 yaşındaki polis memuru Mustafa Koşal iki çocuk babasıydı. Ardından hala gözyaşı döken eşi Sevim Koşal, "Onsuz yaşamaya çalışmak her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor. Ani ölümü büyük yıkım oldu" diyerek ağlıyor. Çocuklarının daha çok küçük olduklarını söyleyen anne Koşal, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Kızım Melis henüz hiç birşeyin farkında değil, çünkü 6 aylık. Ama babasının geldiği saatlerde sürekli ağlıyor, huysuzlanıyor. Can ise olayların farkında. Babasının bir daha asla dönmeyeceğini biliyor. Sürekli onun kıyafetlerine sarılıp oturmak istiyor. Hergün babamı rüyamda gördüm. Benimle oyun oynadı. Beni çok sevdi şeklinde konuşuyor. Ağlama anne ben Melis'in babası olurum diyor.

Şimdi biz ne olacağız
Şehit polislerden Köksal Bulut'un ailesi kan ağlıyor. Köksal Bulut'un 7 aylık hamile eşi Yükselen Bulut, polislerin hiçbir şekilde can güvenliklerinin olmadığını ifade ederek şöyle haykırıyor: Bugün bizimkini vurdular, yarın başkasını vuracaklar. Polislerin kullanımına verdikleri asırlık arabalar bir yana benzin bile vermiyorlar. Eşim bu devlet için 9 yıl boyunca canla başla çalıştı. Oturduğum ev kira. Aldığı 370 milyon lira gibi komik bir para ile iki çocuğumuza ve kendi anne-babasına da bakıyordu. Biz ne olacağız şimdi? Devlet ortada kalan yetimlerine ve bana bakmak zorunda...

TAYFUN HOPALI

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır