kapat
22.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ

Fırsatı kaçıran çok sayıklar!

11 Eylül 2001 sonrasında başlayan teröre karşı savaş sürecinde Irak'ın bir askeri harekat hedefi olabileceği hususunda Ankara'nın ciddi endişeleri var. Başbakan Ecevit geçen hafta CNN'de ünlü yorumcu Larry King ile yaptığı mülakatta, bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde "Irak'ın bölüneceğini, bu durumun da Türkiye'nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için problemler yaratacağını" vurguladı.

Sayın Ecevit'in bu ifadeleri şu soruların yanıtlanmasını ve irdelenmesini gerektiriyor:

* Saddam'ın devrilmesi halinde, Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulması kesin midir?

* Bağımsız bir Kürt devletinin kurulması Türkiye'yi nasıl etkiler?

* ABD Kürt devletinin kurulmasını destekliyor mu?

* Türkiye'nin stratejisi ne olmalı?

Saddam devrilirse Irak parçalanır
Ankara'nın birinci soruya ilişkin görüşü açık. Bu görüş, Irak'ın ancak otoriter bir rejimle birarada tutulabileceğine ve Saddam'ı saf dışı bırakan bir harekatın yaratacağı iktidar boşluğunun ülkenin etnik ve dini mezhep bazında üçe bölünmesine yol açarak kuzeyde bir Kürt devletinin kurulmasının kaçınılmaz olacağına dayanıyor.

Osmanlı döneminde Irak, üç ayrı eyalet olarak yönetiliyordu. Basra'da Şii-Araplar, Bağdat'ta Sünni-Araplar, Musul'da ise Kürtler ve Türkmenler yaşıyordu. Özellikle Körfez harekatı sonrası Saddam'ın Şiilere ve Kürtlere karşı giriştiği askeri harekatlarda insafsız davranması halklar arasındaki nefret ve kini pekiştirdi.

Bu bakımdan, Saddam'ın devrilmesi halinde, nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiilerin, İran'ın da desteğiyle, bağımsızlıklarını ilan edeceklerine kesin gözüyle bakmak lazım. Bu durumda, kuzeyde de bir Kürt devletinin ilanı Bağdat tarafından önlenemez bir nitelik kazanacaktır.

Özal'ın gafleti ve Washington'un hatası
Gelelim ikinci soruya... Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasının Türkiye'nin yaşamsal çıkarlarına karşı bir tehdit oluşturacağı kanısında olan Ankara, bu devletin, bazı komşularımız ve PKK ile ittifaka girerek ülkemizden toprak talebinde bulunacağı, büyük Kürdistan davasına sahip çıkacağı ve Kürt milliyetçiliğini körükleyeceği görüşündedir. 1991 sonrasında, ABD politikasının Kürt devletinin kurulmasını benimsediği dikkate alınırsa, bu endişelerin boş evhamdan ibaret olmadığı anlaşılır. Nitekim, Mayıs 1992'de Kuzey Irak'ta parlamento seçimleri yapılması ve bir Kürt hükümeti kurulması Washington'un desteği sayesinde oldu. Barzani ile Talabani'nin Washington ziyaretinin ardından da 4 Ekim'de Kürdistan Federe Devleti'nin kurulduğu ilan edildi.

Bu sırada, ABD Başkanı Bush ile Irak'ın nasıl bölüneceği hususunda dirsek temasında olan Cumhurbaşkanı Özal'ın "vizyonu", önce Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurdurmak, sonra da bunun "Kürt Federe Devleti" statüsü ile Türkiye'ye katılmasını sağlamaktı. Böylece, "Türk-Kürt Federal Devleti" oluşturulacaktı. Bu tehlikeli maceranın önünün kesilmesi, Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın, Özal'ın "Musul ve Kerkük'ün işgali" yolunda kendisine verdiği talimat üzerine istifa etmesi sayesinde sağlandı.

Ne var ki, "Irak Federe Devleti"nin ömrü kısa oldu. Nedeni, bölgede egemen olan aşiret düzeninin bir devlet kurulmasına elverişli olmaması...

Kürt devleti ve ABD çıkarları
Bu bilgiler ışığında üçüncü soruyu yanıtlayabiliriz. Önce şunu belirtelim. ABD'nin Kuzey Irak politikasının bir ara Türkiye için tehlikeli mecralara sürüklenmesinde Özal'ın gaflet ve idraksizliğinin önemli bir rölü olduğu tarihi bir gerçektir.

Bugünün konjonktüründe ise, ABD'nin, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasına yol açacak politikalar izlemesinin çıkarlarına ters düştüğünü bilmesi gerekir.

Öte yandan, ABD'nin, her açıdan kendisine bağımlı, denize çıkışı olmayan ve etrafı tamamen düşman ülkelerle çevrili bir Kürt devletini yaratması halinde, Washington'un Orta Doğu politikası ister istemez bu devletin güvenliğinin sağlanmasına endekslenecektir. Bu durum da, Kürt azınlıklara sahip olan, Irak ve Suriye ile İran'ın aralarındaki ihtilafları hallederek Amerika'ya ve İsrail'e karşı kuvvetli bir blok oluşturmalarına yol açar. Beraberce değerlendirildiği takdirde bu gelişmelerin, bölgedeki ABD çıkarlarını sarsacak sonuçlar yaratabileceğini söylemek yanlış olmaz.

ABD'nin Afganistan'daki hedeflerine nispeten ulaştığına kanaat getirildiği an şahin kanadın Irak'ta ikinci cephenin açılmasını zorlayacağı ve bunda başarılı olacağı çok kuvvetli bir ihtimal.

Türkiye'nin bu gelişmeye hazır olması ve gerçekten yazımızda belirttiğimiz üzere Kuzey Irak'ta meydanı Barzani ile Talabani'ye bırakmaması gerekiyor. Aksi takdirde, Irak'ın Saddam sonrası dönemdeki yapılanmasında Türkiye söz hakkına sahip olamaz.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır