kapat
22.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Hayatımızda tasarımın yeri

Eski zaman... Büyükbaba mal varlıklarını, zenginliklerini Uzak Rumeli'de bırakıp İstanbul'un kıyısına göçmüş. Biraz buruk, biraz yorgun ve yoksul ama bütün incelikleriyle soylu bir hayat sürdürüyor ailesiyle.

Bayramlar gelince torununu ağırlamak başlıbaşına ayrı bir bayram oluyor büyükbaba için...

Bütün ev ahalisi küçük kızı şımartıyor, evdeki eşyalar bile suskunluklarını bırakıp dile geliyorlar sanki.

Yakınlarda panayır - lunapark bozması bir yer var. Büyükbaba torununa her gün sadece bir kez salıncağa binebileceği kadar para veriyor. Kız koşa oynaya lunaparka gidiyor. Ertesi gün yine aynı şekilde geçiyor.

Neden sadece bir salıncaklık harçlık?

Neden doyasıya tadını çıkartacak kadar para vermiyor torununa büyükbaba?

Çünkü o kadar parası yok, sınırlı...

Büyükbaba canını verecek kadar sevdiği torununu bir gün çok eğlendirip ertesi günlerde hem kendisini hem de onu üzecek bir duruma yol açmaktansa, verdiği harçlığı günlere bölüyor.

Sessizce zarif ve amaca ulaşan bir tercih yapıyor büyükbaba...

Bu gerçek öyküyü dinlediğimde (sanırım çağdaş edebiyatımızın önde gelen öykücülerinden Füruzan anlatmıştı) önce boğazımda bir düğüm oluşmuştu. Sonra çocuksu bir neşe sardı içimi!..

Ve dedim ki; işte tasarım dediğimiz şeyin güzelliği, hoşluğu, yararı!

Tasarım, tasarım, tasarım deyip duruyoruz son yirmi yıldır!

Peki nedir tasarım?

Tasarım "şuraya güzel bir sehpa koyalım!"dan, "bu bina olmamış canım, çok çirkin!"den, "kardeşim benim göz zevkim var!"dan çok fazla bir şeydir...

İpini koparmış gibi yaşamakla güzel yaşamak arasına kalın bir duvar örmektir tasarım...

Hayatı har vurup harman savurmak değil, kısıtlı olanaklardan uçsuz bucaksız ferahlıklar çıkartabilmektir tasarım...

"Al parayı! Bana ev yap, araba yap, gönlümü yap, hoplat, zıplat" demek değildir tasarım; büyükbabanın yaptığı gibi zarif bir hayat geometrisi kurabilmektir...

"Nasıl bir hayat istiyoruz?" sorusuna emek harcayarak hem içerik, hem de bir BİÇİM verebilmektir. (İşte o "biçim"in ta kendisidir tasarım, yoksa marka filan değil!)

***
Şimdi bütün bunları anlatınca, XXI Mimarlık Kültürü Dergisi'nden söz etmemek olmaz.

Öyle kazulet meslek dergilerinden sanmayın sakın XXI'i. Yavuz Turgul, Nazlı Eray gibi yapıtlarıyla öne çıkmış kişilerle yapılmış hacimli söyleşilerden modern tasarım teknolojisine; içine zeytin ağaçları yerleştirilmiş binaların etkisinden Samatya - Yedikule'nin geçmişine ve geleceğine kadar uzanan geniş bir ilgi skalası var derginin.

Kapaklarına bakmak, şöyle bir karıştırmak bile insanın beynindeki hem estetik hem de kinetik düşünce noktalarını harekete geçirmeye yetiyor. Okumaya başlayınca, hiç abartmadan söylüyorum, zenginleşiyorsunuz. Tasarımın engin dünyası sizi içine çekiveriyor...

XXI Mimarlık Kültürü Merkezi adlı oluşumun dergisi bu. Atilla Aksoy'dan Bülent Korman'a, Nuri Çolakoğlu'ndan Ahmet Turhan Altıner'e; yapıp ettikleriyle değerlerini kanıtlamış mimar veya mimar olmayıp da mimarlık sevdasına tutulmuş birçok dost, bir süredir bu oluşuma destek veriyorlar ve çok da iyi yapıyorlar.

Nasıl bir hayat yaşamak istiyoruz?

Sadece yaşamak var...

Bir de iyi, doğru ve GÜZEL yaşamak var.

İkincisini önemli bulanların değer verecekleri bir dergi XXI Mimarlık Kültürü Dergisi. Benden söylemesi... (Bu kadar söz edince derginin e-posta adresini vermemek olmaz: derg21@superonline.com)

AYNA
Bize Amerika'ya yolculuğunu en kısa zamanda yapmakla yetinen insanlar değil, denizciler gerek! Bize her türlü sınavı başarıyla atlatmakla yetinmeyip aynı zamanda öğretmen olanlar gerek! Traktörleriyle övünenler değil, ruhen de ekim yapan çiftçiler gerek bize!..

KAREN BLIXEN

ALTYAZI
BOBBY: Taraftarlar kadınlara benzerler; performansın iyiyse severler seni, kötüyse de terkederler.

GIL: Neden?

BOBBY: Çünkü iyiyken de, kötüyken de aynı adam olduğunu görmezler.

(Tony Scott'ın 1996 yapımı; De Niro ve W. Snipes'lı filmi The Fan'dan bir diyalog. Gönderen okurum İsmail Annıkızıl'a teşekkürler)

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır