kapat
22.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
İLKER SARIER(isarier@sabah.com.tr )

Hukuk bekleniyor!

Ali İhsan Karacan'ın, BDDK'nın kuruluşundan bu yana yürüttüğü icraatlarla ilgili olarak ortaya attığı ciddi iddia ve tespitlerinin bir kısmını dün yorumlamıştık.

BDDK'nın eski başkanı Zekeriya Temizel'e yönelen suçlamaları şöyle özetlemek mümkün:

BDDK, daha baştan kurulurken iyi niyetle kurulmadı.

Yasal olarak Bankalar Kanunu'na dayandırıldı ama yapılan Teşkilat Yönetmeliği, bilinçli olarak, kafaları karıştıracak biçimde kaleme alındı.

Bu suretle de, BDDK Başkanı'nın, yetkili organ olan 'Kurul'dan daha 'yetkiliymiş gibi' davranmasının yolu açıldı.

Bir miktar daha "türkçeye" tercüme edilirse, Ali İhsan Karacan şunu söylüyor:

Zekeriya Temizel, BDDK'nın daha kuruluş aşamasından itibaren, ele geçirdiği kamusal cezalandırma gücünü, birilerini suçlamak, cezalandırmak ve baskı altına almak için bilinçli olarak kullanmıştır. Ve Bankacılık dünyasının altını üstüne getirmiştir.

Suç duyuruları
Ali İhsan Karacan, "Bankalar Kanunu yetkiyi açık olarak Kurul'a verdiğine göre, Başkan ne yapmak isterse istesin, kurul buna izin vermeyebilir, BDDK da başkanın siyasi veya ideolojik hırslarına alet olmayabilirdi" diye de düşünebiliriz "ama" diyor ve devam ediyor:

"Ama uygulamanın her zaman böyle olmadığı duyumlarını alıyorum. Yönetmeliğin gerekli ayrıntıları içermemesi, tereddüt, karmaşa ve duraksama yaratacak nitelikle olması nedeniyle ya da bundan yararlanarak, duruma ve kişilere göre farklı yorumlar yapılıyor imiş..."

Çok ağır bir itham değil mi sizce de?

Yasal kargaşadan istifade edilerek, duruma ve kişilere göre farklı yorumlar yapmak...

Şimdi bu iddiayı biraz daha somutlaştırmak gerekiyor.

Devletin, BDDK diye özerk ve tabii ki yasal bir kurumu var.

Siyasi irade bu kurumu niye kuruyor?

Bankaları düzenlesin ve denetlesin diye...

Niçin?

Bankaların en güçlü aktörler olduğu sermaye yapısının daha sağlam hale gelmesi, hem vatandaş hem yatırımcı açısından hayal kırıklıklarının yaşanmaması için...

Zaten bu istek, Avrupa Birliği'nin en temel isteklerinden de biri Türkiye'den...

Hukuksuzluk nerede?

Karacan, şöyle devam ediyor:

"Bankalar Kanunu madde 21'deki para cezası verme ile ilgili kararlar Kurul'un önüne gelirken, daha ağır bir yaptırım olan madde 24'e göre yapılan suç duyuruları ve diğer kanunların (Ceza Kanunu, örgütlü suçlar yasası gibi) kapsamı içindeki suç duyurularının yapılmasına, hem eski hem de yeni başkanlık döneminde, kurul başkanı karar veriyormuş... Halbuki suç duyurusu, mutlaka ve mutlaka kurul tarafından karara bağlanması gereken bir konu. Bu yetki devredilemez. Başkan, kurulun kararını ancak icra edebilir."

Evet, hukuksuzluğun yattığı nokta işte burası...

Ali İhsan Karacan, bu noktaya ilişkin olarak çok daha somut bir iddia da bulunuyor, dinleyelim:

"Yine benzer bir konu, bir banka ile ilgili olarak ilk başkan (Temizel) DGM'ye ileride göndereceği raporlar ve yapacağı suç duyuruları ile ilgili bir takvim vermiş...

Raporlar kurul önüne gelmeden ve içeriği tartışılmadan ve suç duyurusu kararı alınmadan ve hatta raporun kendisi bile yazılmadan BDDK nasıl böylesi bir yük altına konulabilir?"

Böyle mi düzenlenir?

Fakat, iddialardan öyle anlaşılıyor ki... Kurulan BDDK, yine "Türk usulü" çalışıyor.

Düzenleme ve denetleme maksadıyla değil...

Kişilere ve duruma göre, baskı ve cezalandırma aracı olarak çalışıyor.

Mesut Yılmaz "kurunun yanında yaş da yandı" derken bunu mu kast ediyordu acaba?

Kimbilir, kimleri kast etti.

Ama ortaya çıkan tablo, neredeyse Karacan'ın iddialarını kanıtlıyor.

BDDK'nın uygulamaları sonunda, Türk Bankacılık sisteminin içine sürüklendiği vaziyeti görüyoruz.

Bugün Türk Bankacıları, hayatlarının en korkulu dönemini yaşıyorlar.

Sanki "İkinci Bolşevik İhtilali" olmuş da, herhangi bir gece kapıları çalınacak, falancaya verdikleri birkaç bin dolarlık kredi yüzünden, idam sehpasına götürüleceklermiş, psikolojisi içinde bankacılar...

Bu korku ortamını yaratan da bizzat Zekeriya Temizel'in uygulamalarıdır. Düzensiz bir piyasa böyle mi düzenlenir?

Hayır!

Bir piyasa ancak böyle bozulur!

Kurul kararı var mı?

Ali İhsan Karacan, hukuki sorular sormaya devam ediyor:

"Eğer suç duyurularının ardında, kurul kararı yok ise, bunun sonuçları nelerdir?

Birincisi, bu, haklarında suç duyurusunda bulunulmuş sanıklar hakkında önemli bir savunma savı yaratır. Bu ise, bu şekilde açılmış davaların, yetkisiz talep nedeniyle düşme ve zaman aşımına uğrama riskini beraberinde getirir.

İleride doğacak sorunları önlemek açısından gerek savcıların gerekse sanıkların davayla ilgili kurul kararının suretini mahkemeye getirtmelerinde yarar olabilir.

Eğer karar yoksa, o dava düşmelidir.

Suç duyurusu tarihinden sonraki tarihli bir kurul kararı da davayı ayakta tutmaya yetmez. Dava düşmeli ve karar göre yeni bir dava açılmalıdır.

İkincisi, kurul kararı olmadan yapılan suç duyuruları, bunu yapan kişinin yani BDDK başkanının hem cezai hem de hukuki sorumluluğunu doğurur.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır