kapat
01.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Jordan geri döndü

Zirvede bırakmak! İsteriz ki, başarılı ünlüler zirvedeyken bıraksınlar...

Çıkışını gördüklerimizin inişini görmeyelim isteriz.

Nasıl olsa "iniş" hepimiz için kader gibidir ya... Bari onlar... Ünlü sporcular, ünlü sanatçılar, ünlü şovmenler, büyük siyasetçiler, toplumsal kahramanlar bundan uzak olsunlar isteriz.

Onları zirveden alkışlarımızın helikopterleriyle alıp dağlardan uzak bir yere "sürgün"e göndeririz...

Sanki "Kolay mı oğlum başarılı olmak! Çek git ki, seni alkışlayan ellerimizi sonra düşüşüne patlattığımız kahkahaları örtmek için kullanmayalım" deriz.

Oysa bir yandan da kendimize karşı bile ikiyüzlü ve nankörüzdür: Hâlâ keyif veren, hâlâ bizi heyecanlandıran, hâlâ hayallerimizi kışkırtan, hâlâ değerli birinin aramızdan ayrılmasını isteriz.

Çünkü kavgamız gelecek zamanladır; korkarız zamanın acımasız akışından...

Kahramanlarımızın yorgun, sarsak, ihtiyar kalabalığımıza karışması tadımızı kaçırır. Bu yüzden "tadında bırakmalarını" isteriz ki, geriye sadece güzel anılar kalsın...

Bu yüzden de, "benden paso!" deyip yarıştıkları ve başardıkları kulvardan havai fişeklerin pırıltıları altında gidenlerin fikir değiştirip geri dönmeleri moralimizi bozar.

Güzel anıların üzerine eklenecek tatsızlıkların endişesi keyfimizi kaçırır.

Peki, her zaman böyle mi?

Michael Jordan...

Amerikan basketbolunun "23 uçuş numaralı" harika adamı sahalara yeniden dönme kararını geçen hafta resmen açıklayınca bütün bu düşünceler kafama üşüştü.

Mike'a "dönme!" demek öyle zor ki...

Mike'ın geri dönüşünün keyfimizi kaçıracağını; gidip gidip geri dönmesinin (üç etti!) kabak tadı verdiğini söylemek öylesine yalan olur ki!

Çünkü bırakın ABD'yi, Malezya'dan Türkiye'ye birçok insan "Michael Jordan gitti, basketbolun tadı kaçtı" diye düşünüyor ve öyle hissediyordu!

Fakat profesyonel sporun dünyası "gitme, kalma, dönme" üçgeninde değerlendirilemeyecek kadar endüstriyel bir dünya...

Hani sizlere www.batug.com sitesini tanıtmıştım. O sitede bugünlerde M. Jordan'ın geri dönüşü üzerine çok hoş, çok dolgun yazılar var. Meraklılarına tavsiye ederim. Bu yazılardan biri de Batuğ Evcimen'in "Vay Mike?" adlı analizi...

Batuğ diyor ki, "Jordan sayesinde para kazanan ve kazanmış milyonlarca insan için bu dönüş 1995'ten beri başlarına gelen en güzel hadise! Yani onun ilk dönüşünden beri... Çünkü adam,1990'dan beri sektöre hükmediyor. Bilet satışlarından TV yayınlarına, reklamını yaptığı onlarca ürünün satışından, kulüplerin hisse fiyatlarına kadar aklınıza gelen her şeye... Salonda satılan bira ve sosisliden reklamlara; Nike'ın pazar payından karaborsa bilet fiyatlarına... Daha spesifik olalım, nba.com tv'nin aylık abone ücretindeki olası artışa dahi hükmediyor Jordan!"

Profesyonel spor böyle bir şey! Ne o senin yakanı bırakıyor ne de sen onu terkedebiliyorsun. Top kadar parayla da oynuyorsun çünkü...

Jordan ise "Ben oyun aşkına dönüyorum" diyor.

Michael Jordan...

Bir ankette Çinli gençler arasında Mao'dan bile daha popüler olduğu ortaya çıkan bir büyük sporcu, müthiş yetenek ve gösteri dünyasının eşsiz kahramanı Michael Jordan...

Ve endüstri "çabuk dön, sana ihtiyacımız var!" dediğinde 400 milyon dolarlık servetine karşın ayaklarını uzatıp keyfine bakamayacak kadar çarkların mahkumu bir Michael Jordan.

İkisi de gerçek.

ALT YAZI
Yargıç: Sana neden kara adam diyorlar ki? Tenin kahverengi...

Steve Biko: Size neden beyaz dediklerini hiç düşündünüz mü? Çünkü beyazdan çok, pembe tenlisiniz.

(G. Afrika'da siyahlara özgürlük hareketi eylemcisi Steve Biko'nun hayatını anlatan R. Attenborough'un 1987 yapımı "Cry Freedom" adlı filminden)

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır