kapat
26.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
İLKER SARIER(isarier@sabah.com.tr )

Sekiz derste sosyal demokrasi

Önce haberi vereyim. Ki, konuyla cidden ilgilenen gençler ve meraklılar istifade etsinler.

Sosyal Demokrasi Vakfı'nın düzenlediği "Sosyal Demokrasi Kursu" önümüzdeki günlerde başlıyor.

Bilgi Üniversitesi'nde üç ay sürecek kursun kayıtları açıldı.

25 milyon liraya gidilebilecek kurs, 8 ders sonunda bitecek ve tamamlayanlara sertifika verilecek.

Yeni kursu başarıyla tamamlayanların kapı gibi Sosyal Demokratlık Sertifikası, olacak.

Az şey değil.

Bilirsiniz, Türkiye'de hiçbir zaman her hangi bir kişinin düşüncelerinin içeriği, yaratıcılığı, sağladığı açılım ve enerji tartışılmaz.

Sadece, kişilerin ne kadar sosyal demokrat, ne kadar aydın, ve dahi ne kadar entellektüel olduğu tartışılır.

Az mı tanık olduk iki entellektüelin, fikir tartışması yapacakları yerde, ben senden daha entellektüelim diye birbirlerinin gırtlağını sıktıklarına.

Hatta ana avrat dümdüz gittiklerine.

O yüzden verilecek bu sertifika, çok önemli.

Farzedin bir tartışmada da size "Hadi oradan asosyal demokrat!" dediler.

Ne yapacaksınız?

Arka cebinizden sertifikayı çıkarıp, söyleyenin burnuna dayayacaksınız.

Aha kapı gibi sertifikam var, ya senin neyin var deyip, tartışmayı kazanacaksınız.

Şaka bir yana, Sosyal Demokrasi Vakfı'nın çabası olumludur..

Hiç yoktan iyidir.

Uslu durun, sertifika ile sosyal demokratlık olur mu, falan demeyin.

Tutun ki oluyor.

O zaman da bendenizin bu değerli vakfa bir önerim alacak:

Bu kursa, en önce sosyal demokrat siyasilerimizi kaydetsinler.

8 ders onlara çok bile.

Sosyal demokratlığın temel ilkelerini hatırlasalar yeter.

Kendini "sosyal demokrat" süsü vermiş kireç beyinlilere ilkeleri nasıl anlatacağız, derseniz orasına karışmam.

Ama para yetiştiremeyiz derseniz, biz Türk milleti olarak karşılayabiliriz parası neyse...

Yeter ki, "temel ilkeleri" hatırlamış olsunlar.

Bu memlekette gerçek bir sosyal demokrasi hiç bir zaman olmadı. Olsaydı vatandaş bu kadar acı çekmez, bu kadar sefalete düşmezdi.

Yapma M. Ali Erbil

Gazeteler çarşaf çarşaf komedyen Mehmet Ali Erbil'in son evliliğini, düğününü yazıyor.

Hatta bu sayede Türk ünlüleri arasına kendisinden 4 yaş küçük kayınvalidesinin de girmiş bulunduğunu ibretle müşahade ediyoruz.

Bunlara hiç bir itirazım yok.

Fakat, Mehmet Ali Erbil'in kumarda kaybettiği 90 bin doları bir türlü içime sindiremiyorum.

Daha doğrusu bu kadar paranın kumarda kaybedilmesini hiç hoş karşılamadım.

Peki!

Para benim mi? Hayır!

Keyif benim mi? Hayır!

Para da Erbil'in, keyif de!

Fakat, memleketin şu günkü halinde ve milyonlarca insanın düğüm üzerine düğüm attığı bir ortamda...

Milyonların üç kuruş kazanmak uğruna paralandığı bir dönemde...

İşsizliğin de çığ gibi büyüdüğü bir ortamda...

Bir gecede 90 bin dolar kaybetmek, en hafif ifadeyle "şımarıklık"tır.

Mehmet Ali Erbil, davranışlarıyla, kendisine bu kadar para kazandıran bir ülkeye ve o ülkenin insanlarına biraz daha saygılı olabilecek yetenekteyken üstelik.

Neden bu ayıbı yapıyor?

Kazanma demiyorum, kazan ama kazandığını yatırıma yönlendir.

Hem örnek ol, hem üç beş kişiye iş imkanı yarat.

Ülke ekonomisine katkıda bulun.

Sana bu kadar kazanç sağlayan ülkene borcunu öde.

Yanlış mıyım?

Ayrıca senin bu büyük ayıbının vesilesiyle ülkenin eğlence sahnelerinde boy gösteren zevat-ı muhtereme de küçük bir ikazda bulunmak istiyorum:

Sıkıntı çeken bir ülkede bu tür düşüncesizlikler devam ettiği müddetçe, şu mazlum millet laiklikten, demokrasiden vazgeçip toptan "Bin Ladinci" olursa sebebi siz olacaksınız.

Donat'ın rozet sorusu
Usta gazeteci Yavuz Donat, dünkü makalesinde çok sayıda milletvekilinin "milletvekilliği rozetini" yakasında taşımadığından yakınmaktaydı.

İronik bir biçimde soruyordu:

"Acaba vekillerimiz neden yakalarında bu rozeti taşımıyorlar?"

Donat, başkent gazetecisi kibarlığı ile sorunun cevabını yazmayıp içinde saklamış. Ben dayanamadım.

Cevabı direkt yazıyorum: Milletvekillerimiz, kimliklerini belli edecek rozeti yakalarında taşımıyorlar.

Çünkü, memleketin altını üstüne getirdikten sonra halk arasında "deşifre olmak" istemiyorlar.

Herhalde tanınmadan dolaşmak daha "güvenli" oluyor.

Ne dersin, Yavuz Donat!

Güzel soruna güzel bir cevap olmadı mı?

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır