Önümüzdeki 10-15 gün içinde kimbilir kaç bin insan, yine insan eliyle ölecek... Önümüzdeki 10 yıl içindeyse, kimbilir kaç 100 bin insan, yine insan eliyle ölecek...
21. Yüzyılın başında da, bu henüz böyle...
Şimdi 50 yıl ileriye dönük değişimler sürecinin analitik değerlendirmelerini bir yana bırakıp; güncel ve pratik açıdan Türkiye'nin durumuna bakalım.
Dünkü Radikal'den de öğrendiğimize göre, Nobel Ödüllü ekonomist Robert Solow da, Financial Times de; ABD'nin, -salt "Şeriat'çı siyaset" kökenli görünen, yahut gösterilen- çok uluslu terörle çatışmaya girişmesini, Türkiye açısından yararlı bir fırsat olarak görüyorlar.
Bana kalırsa da, çok haklılar bu görüşlerinde...
Bakın neden haklılar...
6 milyar nüfuslu yeryüzündeki, "çağdaş vitrin mozaik'i"ne bir göz atalım:
1- Budist Japonya bu mozaik'in içinde...
2- Yahudi İsrail bu mozaik'in içinde...
3- Ortodoks Rusya, Yunanistan bu mozaik'in içinde...
4- Protestan Almanya, İsveç, Hollanda, ABD v.s... Bu mozaik'in içinde...
5- Katolik Fransa, İspanya, İtalya, Belçika, Portekiz v.s... Bu mozaik'in içinde...
Tepeden bakıldığında, sadece hangi "kutsal inanç" yok bu mozaik'in içinde?
1 milyar 300 milyonu aşkın nüfuslu İslam kesimi...
İslam'ın da "çağdaş vitrin mozaik'i"ne katılması gerekiyor.
NATO'nun da tek Müslüman üyesi olan Türkiye, en yatkın ve yakın aday "çağdaş vitrin"e girmeye...
Genç kızlarından bazılarının iki elinin baş parmağıyla bikinisini hemen indirmeye hazır olduğu, bazısının da başörtüsüyle gezmeyi yeğlediği; değişik tüm inançlarla aynı dostluk ilişkileri içinde bulunan, kalkınmış laik bir Türkiye...
1 milyar 300 milyonu aşkın nüfuslu İslam aleminin, zamanla özeneceği bir modeli oluşturması gerekiyor Türkiye'nin.
Şimdiye dek, çeşitli nedenlerden ötürü Türkiye; kendi iç dinamikleriyle ne köylülüğü aşabildi, ne yeterince çağdaşlaşabildi, ne de evrenselleşme de yeni boyutlar kazanabildi.
Soğuk savaş döneminde Washington'un; Sovyet sınırında, kendisinden yana ucuz bir insan deposu olarak gördüğü Türkiye, yine Washington'un gözünde birden konum değiştiriyor.
Türkiye "çağdaş vitrin mozaik'i"nde, hem İslam'ı temsil eden bir ülke, hem de tüm İslam aleminin, zamanla imreneceği bir model olmalı...
Bunun da bir tek yolu var, Türkiye'ye yılda 20 milyar doları aşkın global sermayenin girmesi ve Cumhuriyet dönemi boyunca azgınlaştıkça azgınlaşan yolsuzlukların sona ermesi...
Çok uzaklardan, "ölü evinde yas, imam evinde aş" deyimini azıcık anımsatsa da; ABD'nin ĞŞeriat kökenli görünen, yahut gösterilen- uluslararası teröre karşı açtığı savaş; Türkiye'nin yararına yeni fırsatlar doğuracak gibi...
Tabii bu arada bir de, gelişmemiş ülkelere yılda 850 milyar dolarlık silah satan, silah fabrikatörlerinin çıkarlarıyla; Microsoft benzeri, modern teknolojilere dayalı yeni bir sektörün çıkarları çatışmada... Silaha yatırılan paralardan ötürü, bir türlü kalkınamayan; ve cep telefonları gibi, Internet gibi modern teknolojinin ürünlerini yeterince alamayan ülkeler, modern teknolojilerin pazarlarını daraltıyor.
Silah fabrikatörleri, "ulus-devlet" modelinin aşılmasına dönük, globalleşme sürecini frenlemek istiyor; buna yerel politikacılar da dahil...
Yeni teknolojilerin yaratıcıları ise, yoksul yığınların hızla zenginleşmesinden ve güngünden artan modern üretimleri emmesinden yana...
"Statükocu"lar ile "değişimciler"in yeni bir çatışma alanı... Hiç kuşkusuz ikinciler galip gelecek yine...
Ve 21. Yüzyıl da geçilirken; "insanın insanı öldürme dönemi", tıpkı bir zamanların "yamyamlık" dönemi gibi, geçmişte kalmaya başlayacak.
Kozmoz sürekli bir değişim içindedir, onun bir parçası olan İnsanoğlu alemi de... "Statükocular" ne kadar frenleseler de, "değişim" durdurulamaz ki...
Magazin
