kapat
05.09.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ERDAL BİLALLAR(ebilallar@sabah.com.tr )

Hilal'e ikinci yazı!

Köprüde gözlerimin önünde intihar eden Mehmet Ragıp Bayraktar'ın kızı Hilal'den gelen e-posta üzerine dün yayınladığım yazımı okumuşsunuzdur...

Hilal, babasına neden mani olmadığımı soruyor ve ekliyordu: "Babamı intihara götürecek bir maddi sorunu yoktu!"

Haklıymışsın Hilal; baban varlıklı bir insanmış... Hatta Ata-2 sitesinde, Doktorlar Sitesi'nde ve Şile'de birer villası varmış... Kısacası; onu ölüme götürecek parasal bir sıkıntısı yokmuş... Ama bir başka sorunu varmış Hilal... Ona 2 yıldır hayatı zehir eden ve sonunda intihara götüren bir sağlık sorunu...

***
Bilmiyorum farkında mıydın?

Babanın 2 yıl önce yüzünde bir tik belirmiş... Zaman içinde giderek yüzündeki bazı kasları hareket ettiremez hale gelmiş... Birçok doktora gitmiş... İyileşebilmek için milyarlar sarfetmiş... Hatta bazı doktorcuklar yüzünden 5 kez dişlerini çektirip, yeniletmiş...

Ama bir türlü iyileşmemiş...

***
Bütün bunları nereden mi biliyorum?

Babanın 20 yıllık yakın arkadaşı, aile dostunuz Dr. Adnan Gökdoğan'dan dinledim...

Adnan Bey'in anlattığına göre baban en son Anadolu yakasındaki bir hastanede görev yapan N.U. adındaki bir doktora gitmiş... Ve Adnan Gökdoğan'ın iddiasına göre bu doktorun bir tek cümlesi yüzünden ölümü seçmiş:

"İki yıl içinde bu felç her tarafınıza yayılacak. Sadece göz kapaklarınızı oynatabileceksiniz..."

***
Adnan Gökdoğan, "İşte; bu sözler Mehmet Bey'i yıktı... Kendisini köprüden attığı o sabah Cerrahpaşa'daki G.K. adındaki profesöre muayene olmaya gidiyordu... Herhalde çektiklerine dayanamadı" dedi...

Eminim ki; doğruları söyledi...

Bu arada bir şeyi daha ekledi Hilal; babanın seni çok, ama çok sevdiğini... Bir dediğini iki etmediğini... Hatta senin küçücük yaşta araba istemen üzerine bir motosiklet alıp getirdiğini...

Bu sevgiyi içinde büyüt Hilal... Hep babanı hatırla, an, ona dua et...

Gözlerinden öperim..

Mataracı borçlu değil!
25 Yıllık su borcu ortaya çıkan Tuncay Mataracı dün telefonla arayarak, "O evde ben değil, kardeşim oturmuştu... Ben borçlu değilim" dedi... İSKİ ise gönderdiği açıklamada, söz konusu su borcunun Tuncay Mataracı'dan sonra eve taşınan bir başka kişiye ait olduğunu belirterek, "Sözleşmesi iptal edilmeyen fakat sayacı iptal edilen, herhangi bir sarfiyatı bulunmayan Tuncay Mataracı'ya sözleşmesine binaen fatura tahakkuk ettirilmiştir" dedi... Anlaşılan o ki: Tuncay Mataracı'yı İSKİ'nin yanlışlığı borçlu olarak gösterdi...

TL'YE İTİBAR KAMPANYASI HUTBEYLE; DUAYLA OLMUYOR!

İsterseniz büyü yapın!
Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün üzerinde "Türk Lirası'yla ÖĞÜN! Türk Lirası'yla ÇALIŞ! Türk Lirası'na GÜVEN!" yazılı afişle Başbakan Ecevit'i ziyaret etmesinden ve birlikte gazetecilere poz verilmesinden 12 saat sonra dolar 1 milyon 400 bin lirayı solladı... Yani; bu işin hutbeyle, duayla, pankartla olmayacağı, ekonomiye hurafelerin karışamayacağı bir kez daha anlaşıldı...

* Çarkların stop ettiği...

* Ekonominin yüzde 12 küçüldüğü...

* Talebin durmasına rağmen enflasyonun yüzde 70'lerde gezindiği...

* Yüz binlerce insanın işini kaybettiği...

* Nüfusun yarısının açlık sınırında yaşama mücadelesi verdiği...

* Vergi gelirlerinin yüzde 80'inin borç faizine gittiği...

* Umudun IMF'in göndereceği yardımlara endekslendiği...

Ve en önemlisi;

* Ülkeyi yöneten iktidara güvenin yitirildiği bir ülkede, kalkıp da halka "Dolarını bozdur, Türk Lirası'na dön" çağrısı yapmak, en azından geleceklerini karartmak, paranın durduğu yerde eridiği bu ülkede insanların birikimlerini tehlikeye atmak değil mi?

Görünen o ki; bir gecede yüzde 70 fakirleşen halk artık bu yalanlara kanmıyor... Eğer halkı kandırmak istiyorsanız bence yapılacak tek şey kaldı; o da büyü!...

İsterseniz son çare olarak onu deneyin!

MİLLİ EĞİTİM'DE YENİ SORUN

Liselere kayıtta ölçü diploma derecesi!
İstanbul'daki bazı liseler velinin yapacağı bağışın dışında öğrencinin mezuniyet derecesine bakıyor... Eğer öğrenci "orta" derece ile mezun olmuşsa kaydetmemek için binbir dereden su getiriyor... Eğer mezuniyet derecesi "pekiyi" ise hemen kaydediyor... Sebep mi?

İleride okulun üniversite sınavlarında başarılı olması... Müdür Bey'in de bundan rant sağlaması...

Örnek mi? Suadiye Lisesi...

Milli Eğitim Müdürü Balıbey'in dikkatine...

Ankara'da rezalet halkta sefalet!
Şu siyasi manzaraya bakın... Halkı temsil eden liderler birbirlerini yiyor...

İktidar ortakları partilerini kurtarmak için ayak oyununda... Siyasi nezaket bitmiş; milletvekilleri, bakanlar bile Tophane bitirimi pozunda... Bunlara oy veren vatandaş da ellerini kırma hazırlığında...

Kısacası; Ankara'da rezalet, halkta sefalet dizboyu!

Türkiye'de bir yönetim boşluğu sergileniyor...

Hatırlayın; 27 Mayıs, 12 Eylül ihtilallerinin yapıldığı gecenin bir gün öncesinde bile ülkenin sahipleri, sorunların takipçileri vardı...

Peki bugün?

Bugün sorun çok, sorumlu yok!

Türkiye'de politika sanki Hayali Küçük Ali'nin perdesine dönüştü... O perdede kuklaların ipleri Ali'nin elindeydi? Şimdi kimin elinde?

***
Ankara'da birbirlerini yiyenler, iktidar için düelloyu değil pusuyu tercih edenler bilsinler ki; kavganız halkı ilgilendirmiyor beyler! Millet sizlerin hizmetinizle ilgileniyor... Birbirinize çelme takmanızı değil, temel atmanızı bekliyor...

Çünkü artık enflasyona ezilmek, işini kaybetmek, açlıkla mücadele etmek istemiyor... Hele koltuk uğruna ülkenin maceraya itilmesini kabul edemiyor...

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır