kapat
05.09.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )

Avrupa Parlamentosunda Kıbrıs konusu ve T.C.

Avrupa Parlamentosu'nun Strasburg'daki Genel Kurul toplantısında, Avrupa Birliği'ne aday olan 12 ülkenin; tam üyelik için gerekli koşulları ne ölçüde gerçekleştirdikleriyle ilgili "İlerleme raporları" görüşülmeye başlandı. Besbelli ki tümü de onaylanacak...

Türkiye için "tam üyelik" görüşmeleri dahi henüz başlamadığı için, AP'nin gündeminde Türkiye yok.. Türkiye yok, çünkü Türkiye için hazırlanmış bir rapor yok.

Buna karşılık, bir kaç TV kanalından başka Türk medyasının nerdeyse görmezlikten geldiği ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne karşı, bir ölçüde yazgısını belirleyebilecek, çok önemli bir konu var Parlamento'nun gündeminde; Güney Kıbrıs Rum Devleti'nin durumu...

Avrupa Parlamentosu'nun Sosyalist grup üyesi Lüksemburglu parlamenter Jacques Poos üstlenmiş, Güney Kıbrıs Rum Devleti'nin durumunu saptayan raporu hazırlamayı...

Poos, Güney Kıbrıs'daki Rum yönetiminin, gerek ekonomik, gerek siyasal kriterler açısından Avrupa Birliği'ne en uyumlu ülke olduğunu belirterek, Lefkoşe'ye tam not veriyor.

Ve Türkiye'ye karşı "istilacı bir devlet" suçlamasıyla, çok ağır eleştirilerde bulunuyor.

Bendeniz bu yazıyı dün sabah erken saatlerde yazdığım için, akşama dek Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda neler olup biteceğini bilemiyorum.

Bildiğim, Güney Kıbrıs Rum Devleti'nin AB tam üyeliğine en hazır ülke olarak belirlendiği..

Ancak Ankara, Lefkoşe yönetiminin Ada'nın tümünü temsilen Avrupa Birliği'ne katılmasına karşı çıkıyor; biliyorsunuz... Böyle bir oldu bitti karşısında, KKTC'nin de Türkiye'ye ilhak edileceği öne sürülüyor.

Ankara'dan gelen böyle bir dikilmeye karşı, Jacques Poos'un raporundaki yanıtlar da çok keskin:

1- Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, kendisini Kıbrıs'daki tutumundan ötürü suçlu bulan kararlarını kabul etmeli.

2- Kıbrıs sorunu Birleşmiş Milletler'in aldığı kararlar doğrultusunda çözümlenmeli.. (Bu kararlar Kıbrıs'da iki ayrı özerk devlet bulunduğunu kabul etmiyor. Sadece Türkler'in azınlıkta olduğu, iki ayrı ulusal grup ve bir tek devlet bulunduğunu kabul ediyor ve federatif bir sisteme yatkın duruyor.)

3- KKTC'nin Türkiye'ye ilhakı, uluslararası hukuka aykırıdır ve Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinden dışlanmasına neden olur..

Dün Avrupa Parlamentosu'nda neler konuşulmuş olduğunu bugün öğreneceğiz...

Ancak bize göre Türkiye için Kıbrıs konusu, -içeriye tam yansıtılmasa da- Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir konudur.

Bunun da temel nedeni, Güney Kıbrıs Rum Devleti'nde "adam başına düşen ulusal gelir birimi" 16 bin dolarken; bunun KKTC'de -Ankara'nın yılda 300 milyon doları aşan yardımları sayesinde- sadece 3 bin dolar kadar olmasıdır...

Taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışarak; Birleşmiş Milletler gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi, Avrupa Parlamentosu gibi, Türkiye'nin de kabul ettiği evrensel kurumlara, bilemeyiz ne kadar efelik edilebilir..

Şovenist söylemlerle ekonomik güç el sıkışamadığı zaman; alınacak sonuç, yoksul bir kabadayılığın aleyhinde olabilir. Tıpkı İttihatçılar döneminde olduğu gibi..

Üzeyir Garih cinayetiyle ilgili haberlerin TV ekranlarına yansıttığı görüntüler; tam bir döküntü Üçüncü Dünya manzarasıydı.

Radikal gazetesi, "insan hakları ilkeleri"yle de, "T.C. yasaları"yla da uzaktan yakından ilgisi olmayan ve kendiliğinden oluşan bu "spontane barbarizm"i "Fiyasko üstüne fiyasko" başlığıyla veriyordu.

300 değişik faktörün değerlendirilmesiyle belirlenen "yaşam kalitesi" açısından neden Yunanistan'ın, uluslararası sıralamada 23'üncü basamağa tırmandığı; Türkiye'nin ise, neden 82'inci basamağa düştüğü; çok daha net belirginleşiyordu Garih cinayetinin TV ekranlarına yansıyan görüntülerinde..

Her toplum kendi düzeyinin saptadığı kaderi yaşar. Şayet Türkiye'de de gazete tirajlarının toplamı sadece 4 milyon olacağına, 40 milyon olsaydı; Türkiye de dünyadaki en gelişmiş 7 ülke tesbihinin içinde olurdu. Ne yapmalı ki, ilkel şoven söylemler, uygarlık kanatları yerine, sadece yolsuzlukları büyütüyor. 20. Yüzyıl'ı da rezalet bir fiyaskoyla ıskalamış olmanın bedelidir bunlar.

Aklın tutarlılığına angutluk ağır bastığında, toplumun tarihsel sahnesinde her türlü sefalet göbek atmaya başlar.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır