kapat
15.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Orada bir sanat var, uzakta!

"Sanat lüks değil, ihtiyaçtır!" Haluk Bilginer günümüzde sanata genel yaklaşımdan yakınırken böyle diyor.

Haksız mı?

Şimdi "ihtiyaç" tarafına girmek istemiyorum; o ayrı, uzun ve zor bir konu! (Üstelik bazı çokbilmişler yazacaklarım karşısında "yahu popüler gazetede bu kadar ağır yazı olur mu?" diye laf edip asabımı da bozabilirler. Bugün hiç istemiyorum bunu...

Okuyucunun "ahmaklığı"; ve "anlayış kıtlığı" konusunda öylesine kararlıdır ki bu beyler; akıllarına uysanız köşenizi günlük döviz kuru hesapları üzerine yorumlar ve yazın seks fıkraları, kışın Temel fıkraları, Ramazan aylarında da Bektaşi fıkralarıyla doldurup keyfinize bakabilirsiniz. Neyse... Yine de konunun "Sanat ihtiyaçtır" tarafını başka zamana bırakalım!)

Beni şimdi ilgilendiren konu "toplumumuzda sanatın neden lüks haline geldiği" sorusu ve bu noktada bizzat medya ve sanat çevrelerinin hataları...

Sanat, sanat yapan açısından bakıldığında "çok pahalıya çıkabilir!"

Daha da basitleştirelim mi? Küçücük bir şiir dergisi çok ucuza mal olabilir ama birinci sınıf bir plastik sanatlar dergisi altından kalkması zor, ancak sponsorların katkısıyla altından kalkılabilecek bir maliyet taşıyabilir...

İyi bir metin ve iyi oyuncularla bir mahalle kahvesinde "sahnelenen" tiyatro oyunu emek ve zihin değerini bir yana bırakıp parasal değerle ölçülürse çok ucuz, konforlu bir salonda büyük bir müzikal sahnelemek çok pahalı olabilir.

Ama bunlar sanatın üretim sürecine ilişkin maliyetlerdir. Bunlar sanatı kendi başına lüks filan yapmazlar.

Sanatı gereksiz yere "lüks" kılan bir şey varsa, o da sanatı tüketecek, sanatı sevecek, sanatla beslenecek olanların sanata yaklaşım biçimidir!

Tiyatro seven tiyatroya kırk yılda bir gidiyorsa...

Sinema seven herkesin hakkında şamata yaptığı filmler hariç televizyonun karşısından kalkmıyorsa...

Şiir seven babadan kalma şairler ve ezberindekilerle yıllardır idare ediyor, genç şairlerin kitapları piyasaya çıktıktan hemen sonra işportaya düşüyorsa...

Sanat zaten hayatımızdan çıkıp gitmek üzere demektir.

O zaman da kırk yılda bir tiyatroya, sinemaya, kitapçıya ve sergiye "lüks" kaleminden gidilir; bunlar "lüks" olup çıkar!

Bir de henüz tiyatro sevememiş; karanlık bir salonda film izlemenin keyfini yeterince ayırd edememiş, iç dökmelerini şiir sanan geniş kitlelerin halini düşünün!

Peki burada sanatçıların, sanat çevrelerinin hiç mi günahı yok!

Ne oldu, ne yapıldı da sanatın ve sanatçının yeri hayatın "olmazsa olmazları"ndan biri olamadı da; evlere alınan dev ekranlı televizyon aygıtlarının değerinden bile geriye düştü?..

***
Biz... Yani medya! Her sıkıştığımızda önce sanat sayfalarını, sanat programlarını, sanat haberlerini meydandan (medyadan) dışarı doğru itmedik mi?

Biz... Eğlence kültürüyle sanat kültürünü birbirine karıştırıp ikisinin de içine etmedik mi?

Sonra devlet! Görünürde kendi yüceliğini pohpohlamak için sanatı da pohpohluyor gibi gözüken devlet; arkaplanda sanattan korkup çekinmedi mi? Sanatçının mümkünse bir, iki, hatta birkaç yüz yıl önce ölmüş olanını tercih edip, yaşayanlarını elinin tersiyle itmedi mi devlet?

Bu liste bitmez!

Ama şimdi tiyatro, şiir, resim onları sevenlere bile çok "uzak" geliyorsa, bunda en büyük pay yıllardır sanat çevresini "ahbap çavuşlar" sananlar; sanat eleştirisini de"ahbap övgüsü veya düşman sövgüsü" haline getirenler değil mi?

Az okuyup çok yazanların elli yıldır aynı teraneleri tekrarlamaları değil mi, edebiyatı edebiyatseverden bile uzaklaştıran?

Sırf duyguları "sel gibi" diye; sırf başka dikiş tutturamadı diye; sırf "bizim çocuk" diye şair, öykücü, romancı yapılanlar yüzünden şiirin, öykünün, romanın yavaş yavaş solduğunu hiç mi düşünmediniz?

Her lafını, her hareketini, her fırça darbesini, her seslenişini "boncuk" sananların dünyasında, sanat severlerin git gide azalışı, sanat dünyasının git gide tenhalaşması neden garip olsun?

Haluk Bilginer haklı: Sanat lüks değildir...

Fakat bizim gündelik hayatımızda ne yazık ki, sanat artık lüks bile değil.

Orada bir sanat var uzakta...

Ve artık benim sanatım mı değil mi, ondan bile emin değilim.

AYNA
Belli bir yaştan sonra her insan yüzünden sorumludur.

A. CAMUS

ALTYAZI
Lola: Çok hoş görünüyorsun şekerim. Işıklar loş ondan mı, bilmem, gözlerin karanlıkta köpek gözü gibi parlıyor.

Marina: Ah, hiç almayayım. Sen de iyisin! Bu perukla Lassie'yi canlandırabilirsin, benden söylemesi.

Lola: Hayran olunacak bir mizah duygusu. Görüyorum ki, harika bedeninin yanına başka özellikler de eklemişsin.

Marina: Tatlım, bunların sırası değil! Estetik Cerrahi Kongresi burada değil İsviçre'de yapılacak.

(G. Hamilton'ın 1980'de çektiği Agatha Christie uyarlaması Miror Cracked'dan iki Hollywood aktristinin karşılaşmasını aktaran sahne)

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır