kapat
28.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

banner
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

www.euronet-tr.com
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )

21. yüzyıl liderimiz kim?

Şu anda "ülkesel dizi filmimizin" kriz bölümündeyiz. Kriz bitsin diye bekliyoruz.

Hepimiz de biliyoruz ki...

Şu anda sivrilmekte olan "bazı karakterler", dizinin ilerleyen bölümlerinde daha da önemli rollere soyunacaklar.

"Oralarda ne olur" diye "henüz çekilmeyen" bölümlerin "senaryolarına" bir göz atalım...

Senaryo sayfalarını hızla çeviriyorum...

Bir sayfanın üzerinde "Yeni Milliyetçilik" yazıyor:

"Devletin hedefi halkın refahıdır. Bir ülkenin maddesel açıdan ilerleyip refaha ermesi, bütün yurttaşlara manevi ve maddi refah getireceği için istenmektedir. Ortalama erkek ile kadının dürüstlüğüne, sağlam yargılarda bulunup, yüksek idealler besleme yeteneğine göre, ama her şeyden önce de ne ölçüde sağlam bir aile hayatı sürdürdüklerine, çocuklarını iyi ve sağlıklı yetiştiren birer ana baba olmaları ölçüsüne göre; işte tam bu ölçülerde, daha fazlasıyla değil, uygarlığın başarısına güvenebiliriz.

Gerçek ve kalıcı bir manevi uyanış gerektiğine ve zaten bunu gerçekleştirmeye başladığımıza inanıyorum; bu uyanış olmadan, yasalar ya da yönetim ne kadar akıllıca olursa olsun, işe yaramaz. Ama bir yandan da sosyal ve ekonomik yasaları sağlama almaya çalışmalıyız; çünkü sırf manevi canlanışa bağlı olarak gerçekleşecek bir ilerleme de yavaş yavaş sönüp gitmeye mahkumdur... Özel hayatımızda ne kadar dürüst ve onurlu olursak olalım, eğer doğru yasalarımız yoksa ve bunlar doğru biçimde uygulanmıyorsa, millet olarak ileri gidemeyiz. (...)

Her şeyden önce karakter, insanı iyi bir adam, iyi bir baba, iyi bir koca yapan, onu iyi bir komşu yapan karakter, doğru dürüst olmalıdır. Öncelikle bu gerekiyor; ek olarak da, her bir yurttaşta bu özelliklerin olabilecek en iyi şekilde gelişmesine imkân sağlayan yasaların çıkarılıp uygulanması gerekir.

Ülkemizin temel sorunu, doğru ve iyi yurttaşlar olmasıdır; bunu sağlamak için de ilerlememiz gerekir ve devlet adamlarımızın gerçekten ilerlemeci olması gerekir."

Allah Allah! Enteresan ve güzel bir konuşma...

İçi dolu, boş laf yok.

Hangi kahramanımız yapıyor ki bu konuşmayı acaba?

Tayyip olmasın?

Daha geçen gün "Komşu komşuya merhaba demiyor" diye yakınmıştı.

Bu düşünceyi, dizinin ilerleyen bölümlerinde geliştirip, bu seviyelere mi çıkartıyor acaba?

Yapıyorsa helal olsun!

Durun bir saniye, burada bir dip not gördüm...

Ne yazıyor bakalım...

"Yeni Milliyetçilik, Theodore Roosevelt. Osawatomie, Kansas, 1910"

Vay canına, konuşmayı yapan Roosevelt'miş, hem de 1910'da yapmış!

Bak şimdi de... Derviş'ten şüphelenmeye başladım.

Derviş, ABD başkanlarının konuşmalarını okuyup okuyup kendine metin çıkartıyor olmasın?

Gerçi Tayyip de olabilir, herşeye rağmen...

İngilizce dersleri alıyormuş baksanıza!

Vallahi senaryoda bu kadarını görebildim...

Herkes yeni diye bir şeylerle çıkacak -bütün eskiler dahil- ama sonra ne olacak bilemiyorum.

Aslında, yarışmacı arkadaşlarda, şunlar olsun isterdim...

Tayyip Erdoğan dünyayı dolaşsın...

Amerika'yı, Avrupa'yı, Malezya'yı, Rusya'yı, İran'ı, Japonya'yı çok iyi bilsin.

Neticede bir gün ABD Başkanı'nın karşısına bizi temsilen çıkacak olursa, dünyayı bilen ve global görüşebilen bir liderimiz olsun.

Kemal Derviş de Türkiye'yi dolaşsın...

Neticede bir gün yerelması üreticisinin karşına başbakan olarak çıkan bir liderimiz, köylüsüne "O da nedir, yenilir mi?" demesin.

Yerelması örneğinden sonra, izninize sığınarak...

Mesut Bey, Tansu Hanım ve Devlet Bahçeli'nin de bu sırada elinin armut toplamayacağını belirtmek isterim!

Bizi kim yönetecek derken...

Siyasi yelpazede...

Herkes ortaya geliyor, ortada yer kalmadı!

O zaman belki de bizlerin Batı Avrupa demokrasileri yerine, Japon modeli üzerine kafa yormamızda fayda var.

Batı Avrupa ikili parti sistemine dayanıyor, ortanın sağı ve solu rakkas gibi birbiri arkasına iktidara geliyor, tek parti yönetimi...

Bizde hep koalisyon, sonuç malum...

Japonya'daysa...

Bir partinin fraksiyonlarının başları başbakan oluyor, ülke sürekli konsensüs arayışıyla yönetiliyor.

Ve bizdeki -halihazır- sisteme çok benziyor.

Örneğin ANAP-DYP-Derviş'in kuracağı X partisi, birleşiyor.

Hepsinin özel görevi var...

ANAP ağırlıklı olarak Türkiye'nin Avrupa normlarını yakalamasına bakıyor ve işi bizi AB'ye sokmak. Görevi içeriyi toparlamak... İçişleri. Avrupa normlarıyla içişleri!

Derviş'in işi ekonomi!

DYP'nin işi dış politika! Sonuçta bütün dünya liderleri -nezaketen de olsa- parti başkanının elini öpüyor!

Bizde bu sistem tutar da...

Liderlerin egoları izin vermiyor.

Japon modelinde o sorunu çözmüşler, Japon sisteminde kavga edip küsmek yok, ikna etmek var.

Son tahlilde herkesin...

"Yenilikçiği"nin lafta kalmaması için...

Kafasını kaldırıp, dünyada ne oluyor diye, bakmasında fayda var.

"Yeni" dediğin aslında...

"Eskiden kullanılmış çok iyi bir fikri, günün koşullarına göre adapte etmek"ten ibaret...

Liderlerimiz ilk önce "içi dolu" konuşmalar yaparak başlayabilirler...

Kaynak çok.

Başta Atatürk!

Gerisi için -içinde Roosevelt'in yukarıda anılan konuşması da olan- "Tarihe yön veren 20. Yüzyıl Konuşmaları. Derleyen: Brian MacArthur (Çeviri: Özden Arıkan), Sabah Kitapları".

Çünkü bütün Türkiye, 21. yüzyılda kendine layık olan hayatı ve yönetim sistemini, liderini arıyor!

Bunu da laf olsun diye istemediğinden...

Söylemde... "İçerik"

Vaatlerde... "Kaynak"

Liderde... "Vasıf"

Eylemde... "Bilgi"

Sistemde... "Güven"

Arıyor!


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır