kapat
28.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

banner
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

www.euronet-tr.com
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

banner
 

Spekülasyona ortak fren


Fischer, Merkez Bankası'nın spekülatif ataklara piyasa yapıcı bankalar aracılığıyla müdahale etmesini önerdi. Fischer, TÜSİAD'ın istediği bant sistemi için de son makalesindeki yanıtın aynısını verdi: 'Başka alternatif yok. Geçiş döneminde böyle şikayetler olması normal'
Ekonomik programdaki revizyon beklentileri ve dalgalı kur tartışmaları nedeniyle Türkiye'ye gelişi ilgiyle beklenen IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, dün Ankara'ya geldi. Ayağının tozuyla zorlu programına başlayan Fischer, koalisyon ortağı liderlerle biraraya geldi. Başbakanlık'tan çıkışında konuşan Fischer, dalgalı kurdan dönüş olmadığını söyledi. Fischer'ın bu sözlerini, Başbakan Bülent Ecevit de doğruladı ve "Kur söylentileri herkesi olumsuz etkiliyor" dedi. Ancak, Fischer, dalgalı kura yönelik itirazların, Türkiye özelindeki gerekçelerini de dinleme kararı aldı.

ORTAK ÇALIŞMA
Bu çerçevede, Merkez Bankası'nın, "öngörülebilir dalgalı kur" için piyasa ile ortak çalışma yapması ilke olarak benimsendi. Siyasi güven tazeleme "Liderler ya dalgalı kurun alternatifinin olmadığının farkındalar ya da ikna olmuşlar" diyen Fischer, siyasi temaslarını teknik heyete şöyle özetledi:

"Liderlerdeki kararlılık, programın uygulanması gerektiğine ilişkin irade son derece önemli. Türkiye, son dönemde gerçekten önemli işler yaptı. Ancak, bu yapısal adımların gerek kur gerekse faiz alanındaki olumlu sonuçlarını beklendiği gibi yaşayamadı. Programın gerekleri yerine getirilirken yaratılan tereddüt, yapılan işleri gölgeledi. Bu nedenle hem içeriye hem de dışarıya daha güçlü güven mesajı verilmesi gerekiyor."

BANT SİSTEMİNE HAYIR
Fischer, dalgalı kurun devamından yana olduğunu kesin bir dille vurguladıktan sonra gerekçesini şu şekilde açıkladı: "Bu konudaki tartışmaları anlıyorum. Kur çıpasından dalgalı kura geçilirken, geçiş döneminde şikayetler olması doğaldır. Ancak kur politikasında radikal değişikliğe gidilmesini gerektirecek bir durum yok. Türkiye için başka bir alternatif yok. Toplumda duyulan rahatsızlık daha çok sonuçla ilgilidir. Bu da güven ortamının sağlanmasına paralel olarak azalacaktır."

Kamuoyunda Merkez Bankası'nın çok döviz sattığına ilişkin inanışa dikkati çeken yetkililer, Merkez Bankası'nın küçük çaplı döviz ihaleleri yerine, ani ataklara aktif müdahale edeceğini vurguladılar ve "Merkez Bankası'nın tek başına döviz satması ile bu bir yerde durmaz. Bir haftadır istikrarlı bir gidiş varsa bankalar az çok satıcı olduğu için. Satıcının olduğu yerde alıcı da varsa döviz istikrarlı gidebilir. Büyük bankalar başta olmak üzere mali kesimin önde gelen aktörleri ile öngörülebilir dalgalı kur için piyasa düzenleyicisi bir sistem işletilebilir" dediler.

Cari fazla, sigorta olacak
IMF ile yapılan toplantılarda 9. Gözden Geçirme kapsamında hazırlanan Ek Niyet Mektubu'nun ele alındığı ve programın genelinde düzeltmeler yapıldığı öğrenildi. Bu kararların ağırlıklı olarak iç borçlanma ihalelerindeki enstrümanlar ve kur politikası günlük uygulamaları ile ilgili olduğu belirlendi. Cari işlemler dengesinin fazla verecek olmasının bir avantaj yarattığı, rezerv iyileşmesinin spekülatif ataklara karşı bir sigorta olduğu ifade edildi. "Para ve kur politikasına ilişkin ufak düzeltmeler var ama işin esası aynı" mesajı verilirken, kurdaki istikrarın anahtarı olarak "Güven ortamının sağlanması ile programa inanç" gösterildi.

TÜSİAD'ın bant isteğini makalesinde yanıtlıyor
Günlerdir süren dalgalı kur tartışmasında finale yaklaşılıyor. Bu sabah akademisyenlerle kahvaltı yapacak olan IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, saat 11:00'de de bankacılarla bir araya gelecek. Fischer, öğle yemeğinde de TÜSİAD temsilcilerinin dalgalı kurla ilgili şikayetlerini dinleyecek. Fischer ile yapılacak görüşme için hazırlanan TÜSİAD, programla ilgili eleştirilerini bir rapor halinde sunarak dalgalı kurun reel sektöre olumsuz etkilerini anlatacak.

TÜSİAD üyelerinin kaç kişiyi işten çıkardığını tespit etmek için başlatılan anketin erken sonuçları telefonla alınarak, rapora konuldu.

TÜSİAD Başkan Vekili Aldo Kaslowski, Fischer'a 'Program amaca yönelik yürüyor mu" diye soracaklarını söyledi. Kaslowski, "Bu programın sürmesini istediğimizi, kurmayların yeteneklerine inandığımızı belirteceğiz. Reel sektörün durumunun feci olduğunu, büyümesiz bir krizin sorunları kabul edilemez boyutlara çıkacağını hatırlatacağız" dedi.

Ancak 1998'deki Brezilya krizinden bu yana dalgalı kurun en ateşli savunucularından biri olan Fischer, TÜSİAD'ın kurla ilgili eleştirileri ve bant sistemi talebine olumlu yanıt vermeyeceğini dün açıkladı. Fischer, bunun gerekçelerini daha önce dalgalı kur üzerine IMF'nin "Finansal Gelişmeler" dergisinde yazdığı makalede de açıklamış ve bugün vereceği yanıtla ilgili olarak şu ipuçlarını ortaya koymuştu:

Dalgalı kurdan çıkış yok

TÜSİAD
Türkiye 1995'ten 2001 başına kadar bir çeşit 'kontrollü' kur sistemi uyguluyordu. Şubat'tan itibaren dalgalı kur sistemine geçtik. Bu, hem reel kesim hem mali kesim hem de halk açısından büyük belirsizlik yaratıyor. Dalgalı kur sistemi gerçekten gerekli miydi?

FISCHER
Dünya dalgalı kur sistemine doğru yöne kayıyor. Son 10 yılda pek çok ülke yarı sabit, kontrollü (soft peg) kur sistemlerinden, "iki kutuplu" olarak adlandırılan sabit kur (hard peg) veya dalgalı kur (floating) rejimlerine geçti. 33 gelişmekte olan ülke arasında, bu iki kutup arasında kalan kur sistemlerini kullananların oranı yüzde 64'ten yüzde 42'ye indi. Artık çok sayıda ekonomi bürokratı, sermaye akışına açık olan ülkeleri soft peg rejimlerine karşı uyarıyor. Çünkü çıpa sistemi çok katı şekilde uygulanmazsa başarılı olamıyor. Türkiye'de 2000'de uygulanan kur sistemi de bu nedenle yanlıştı.

TÜSİAD
Kurların belli bir bant içinde dalgalanmasını sağlayacak bir rejim uygulanamaz mı?

FISCHER
Globalleşmekte olan ülkeler için soft peg kur rejimini sürdürmek çok uzun süre mümkün olamıyor. Bu durum 1970'lerden bu yana pek çok döviz krizini de beraberinde getirdi.

Bir ülke aynı zamanda hem sabit bir kur politikasını sürdürmeyi, hem sermaye hareketlerini sağlamayı, hem de ekonominin ihtiyaçlarına yönelik para politikasını uygulamayı başaramaz. Bu "mümkün olmayan" bir üçlüdür.

Peki neden ekonomi yönetimleri para politikalarını sadece kurun sabit tutulmasını sağlamak için kullanmıyor? Çünkü bazı istisnalar dışında siyasiler kısa vadeli politik kazançların, ekonomik maliyetin üzerine çıktığını gördükleri anda, kur sistemini değiştirmekte hiç tereddüt etmiyor. İç ve dış finans çevreleri bunu çok iyi biliyor. İçerden ve dışardan gelebilecek şoklar, olması gereken kur seviyesini, resmi kurun çok üzerine bir noktaya taşıyabiliyor. O zaman merkez bankaları resmi kur seviyesini savunmak, cari açığı düşürmek ve sermaye kaçışını engellemek için sıkı para ve mali politikalar uygulamak zorunda kalıyor. Resmi ve olması gereken kur seviyeleri arasındaki fark küçükse bu tip önemler genelde yeterli oluyor. Ama fark çok büyükse gerekli tedbirler yeterli olmuyor ve sabit kura yapılan bir saldırı başarılı oluyor.

TÜSİAD
Kurda istikrar sağlanmazsa üretim düşecek, istihdam kayıpları olacak. Sosyal huzursuzluk artacak. Bu nasıl önlenecek?

FISCHER
Nominal kurlardaki değişim, enflasyonu etkiliyor. Reel kurlardaki değişim, halkın gelir düzeyini ve kaynak dağılımını olumsuz etkileyebilir. Bu durum olağan karşılanmalıdır. Dalgalı kur uygulayan ülkelerdeki para programları, kurdaki hareketlere göre şekillenmeli. Merkez Bankası para politikasını kurun seyrine göre belirlenmelidir.

Fischer'dan Türkbank'a nazikçe ret
Türkbank Munzam Sosyal Güvenlik Emekli ve Yardım Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Celal Balabanlı tarafından IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'a gönderilen görüşme talebi içeren yazıya yanıt geldi. Fischer adına asistanı William E. Holder tarafından kaleme alınan yanıtta, "IMF'in Türkiye'deki rolü" hatırlatıldı. Hem faks, hem postayla gönderilen mektupta şöyle denildi: "IMF'nin Türkiye'deki rolü; otoritelerin ekonomik reformlarına, istikrar ve büyüme sağlayabilmek için, ekonomik önerilerde bulunmaktan ibarettir. Yoksa IMF'nin misyonu; iç hukukla ilgili bir davaya taraf olmak, ya da yardımcı olmak değildir."

Zambia'dan IMF'nin zirvesine
Dünyanın en ünlü iktisatçılarından olan biri olan Stanley Fischer, 1943 yılında Zambia'da doğdu. Aslen Litvanyalı Musevi bir aileden olan Fischer, ekonomi eğitimine Kemal Derviş'in okulu London School of Economics'de başladı. Fischer, daha sonra sırasıyla University of Chicago ve MIT'de eğitimine devam etti. 1988-90 arasında Dünya Bankası'nda Şef Ekonomist olan Fischer, MIT'ye Ekonomi Bölüm Başkanı olarak geri döndü. Fischer'in yıldızı, 1994'te IMF'ye girer gitmez krizdeki Meksika ekonomisini düzlüğe çıkarınca parladı.

IMF'de birçok krizle boğuşan Fischer, Uzak Doğu krizinde 'ağır davrandığı' gerekçesiyle eleştiriler aldı. Ancak, iki yıllık mücadele ve 130 milyar dolarlık yardımla bölge krizi atlattı. Fischer, Rusya ve Brezilya krizlerinde de etkin rol oynadıktan sonra Arjantin ve Türkiye'de başarıya ulaşamadı. Görevinden sonbaharda ayrılacak Fischer'ın yerine Harvard'lı Anne Krueger atanacak.


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır