Bu konu size sýkýcý gelebilir, aslýna bakarsanýz bana da gelebilir, ama öyle çok kimseyi, özellikle de hastayý yakýndan ilgilendiriyor (ve günün birinde sizi de ilgilendirebilir) ki sýkýcý da olsa elimizden geldiði kadar çözüme katkýda bulunmamýz gerekiyor.
Yeni baþlatýlacak ve Türkiye'de de ilk kez denenecek "Managed Health Organisation" (HMO) adlý bir sistem nedeniyle ülkenin en iyi, en prestijli hastanelerinden olan Amerikan Hastanesi'nde yapýlan yönetim deðiþikliðinden ve bu deðiþikliðin yarattýðý huzursuzluktan Cuma günkü yazýmda söz etmiþtim.
Hastane'deki doktorlarýn büyük bir çoðunluðuyla konuþarak yazdýðým bu yazý, konunun ve deðiþim üslubunun doktorlar cephesinde yarattýðý psikolojiyi yansýtmaktaydý. Bugün, Vehbi Koç Vakfý Yönetim Kurulu Bþk. Semahat Arsel ve Vakýf Müdürü Erdal Yýldýrým'la yaptýðým uzun bir sohbet toplantýsýndan sonra karþýt görüþü, yönetimin açýklamalarýný yansýtmaya çalýþacaðým.
Vakýf, getirilecek sistemin Türkiye'de ve birçok dýþ ülkedeki uygulamalarla çeliþmeyen, aksine örtüþen bir uygulama olduðunu ve böylesi radikal bir deðiþikliðin dirençle karþýlaþmasýnýn, bu süreçte ortaya çýkacak yanlýþ anlama ve deðerlendirmelerin beklenen bir geliþme olduðuna inanýyor.
VKB tarafýndan yapýlan yazýlý ve sözlü açýklamada "Hastanelerimizdeki doktorlarýmýz çok deðerlidir ve bir çoðuyla da Koç Ailesi'nin çok eskilere dayanan dostluklarý vardýr. Bu nedenle Amerikan ve Ýtalyan Hastaneleri'nde bir 'doktor kýyýmý' olmasý söz konusu deðildir ve böyle bir uygulama da yoktur" deniyor ve yeni sistemde doktorlara sunulan iki seçenek açýklanýyor:
1) Muayenehanelerinde çalýþmaya devam edecek hekimler "anlaþmalý doktor" sýfatýyla ve en iyi koþullarda cerrahi müdahale ve (poliklinik hariç) diðer týbbi iþlemlerini Hastanelerimizde yapmaya devam edecekler.
2) Muayenehanesi olmayan, ya da kapatmak isteyen hekimler ise Hastane'nin "kadrolu" (yalnýzca maaþlý deðil) hekimleri olarak çalýþacaklar. Bu ikinci seçenekte kadrolu çalýþacak üniversite öðretim görevlilerinin de olmasý düþünülüyor.
"Haklý yakýnda anlaþýlacak"
Vakfýn Müdürü Erdal Yýldýrým'a göre HMO sistemi Amerikan ve Ýtalyan Hastaneleri'ni "Avrupa'nýn en iyileri" arasýna taþýyacak. Bu görüþmeden sonra Ðen az 10'uyla- tekrar konuþtuðum, aralarýnda dünya çapýnda baþarý kazanmýþ, buluþlarýyla Dünya Týp Literatürü'ne girmiþ çok deðerli isimler bulunan (ki yeni yönetici Serdar Savaþ bunlarý "star doktorlar" olarak adlandýrýyor ve Hastane'nin onlarsýz da yürüyeceðini söylüyor. Doktorlarýn bu konuda, toplantýlarda yaptýklarý konuþmalar var) Ve çoðu Amerikan Hastanesi Yönetim Komitesi'nden olan doktorlar ise bunun tam aksini iddia ediyorlar. Onlara göre HMO Amerika'da denenmiþ, hasta açýsýndan sakýnca yaratan ve Amerika'nýn da býrakmak istediði bir sistem.
"Kaliteli saðlýk hizmeti daha pahalý olmak zorunda. A.H sigorta hastanesine çevrilemez, bu sistem yanlýþtýr ve kimin haklý olduðu kýsa süre sonra anlaþýlacaktýr" diyen doktorlar buna raðmen Koç Ailesi'ne ve deðiþime saygý duyduklarýný, amaçlarýnýn ise Hastane'nin yanlýþ bir uygulamaya götürülmesini engellemek olduðunu belirtiyorlar.
Onlarý asýl rahatsýz eden "kendisi ve proje" hakkýnda yanýltýcý bilgiler verdiðine inandýklarý Dr. Serdar Savaþ'ýn "saygýdan uzak, onur kýrýcý" dedikleri üslubu ile "dürüstlükten uzak" dedikleri yönetime geliþ biçimi.. Onun yönetimden alýnarak yerine bir baþkasýnýn getirilmesi durumunda özveriye hazýr olduklarýný, çözüme kendilerinin de katkýda bulunacaðýný belirtiyorlar. Bu yapýlmadýðý takdirde ise uzlaþma uzak bir ihtimal gibi görünüyor.
Ýþin ilginç yaný, bu arada ben de Cuma günkü yazým için, altýnda "Tüm Amerikan Hastanesi Personeli" yazan ama hiçbir isim, imza bulunmayan öfkeli bir mektup almýþ bulunuyorum. Ýmzasýz mektuplarý lâyýk olduklarý yere, yani çöpe gönderdiðim için önemi yok. Ben, görevimi yaptým..
Sonuç; HMO, kimine göre devrim yaratacak bir giriþim, kimine göre baþarýsýzlýða mahkžm bir macera...
Bakalým kim haklý çýkacak?
Çaðdaþ Yaþamý Destekleme Derneði (ÇYDD) ile Turkcell'in birlikte yürüttükleri ve birçok ilimizde, eðitim imkâný bulunmayan genç kýzlara bu olanaðý saðlayan "Çaðdaþ Türkiye'nin Çaðdaþ Kýzlarý" projesi, "IPR Excellence Award" (Uluslararasý Halkla Ýliþkiler Mükemmellik Ödülü) yarýþmasýnda "Kurumsal Sosyal Sorumluluk" kategorisinde birincilik ödülü aldý.
Türkiye'de en büyük sosyal eksiklerden biri olan kýz çocuklarýn eðitimi konusunda böylesine önemli bir projeyi baþlatan, uluslararasý platforma taþýyabilen ve Ýngiltere'nin en saygýn meslek kuruluþlarýndan birinin ödülünü kazanmasýna neden olan ÇYDD ve Turkcell'e teþekkür borçluyuz.
Çok önemli bir baþka nedenle ikinci bir teþekkürü daha hakediyor proje bence; sivil toplum kuruluþlarý ile özel sektör iþbirliði yaptýðý zaman, kýsa sürede ne kadar olumlu sonuç alýnabileceðini göstermesi açýsýndan.
Herþeyi devletten bekleyip elimiz boþ bakýnacaðýmýza, þimdiye kadar diðer kuruluþlar da elele verseler kimbilir bugün nerelerde olurduk.
Hiç deðilse bundan sonrasý için bu proje bize örnek olmalý!
Milletin þeffaf yönetim isteðini bilen siyasiler öyle þeffaflaþtýlar ki üzerinize afiyet neredeyse iç organlarýný göreceðiz..
Bir Tayyip Erdoðan kaldý konuþmayan, þeffaflaþmayan.. Parti kurma çalýþmalarýna devam ediyor, orada yasaklý deðil. Ama konuþmuyor, sorularý cevaplamýyor, orada yasaklý.
Neyse ki onun yerine þeffaflýk modasýna Abdullah Gül uymuþ ve "Yenilikçiler"in þeffaf politikalarýný anlatmýþ.
"Kuracaklarý parti din partisi olmayacak"mýþ... Laik demokrasilerde din partisi olmayacaðý açýk zaten. Bunda yeni bir þey yok.
Yenilik "Dinle iliþkilerinin temel hak ve özgürlükler çerçevesinde olacaðý.." Bugüne kadar gördüðümüz kadarýyla, onlar için bu cümle "kamu kuruluþlarýnda türbana özgürlük" anlamýna geliyor. Kýsacasý galiba "yenilikçiler"in de en önemli argümaný "türban" olacak.. Mý acaba?
Keþke biraz daha transparanlaþýp bunu da açýklasalar..
Magazin
