kapat
10.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

İstanbul'un geleceğe açılan gözleri


Koca bir kentin dününü, bugününü yarınlara aktaran fotoğraf ustaları, saraylı şehzadelerin, sultanların gizemli hayatını da gözler önüne sermişti
Eğer onlar sehpalarını kurup objektifleri ile Dersaadet'e ve insanlarına bakmasalardı günümüze ne İstanbul, ne de buna bağlı bir hayat kalacaktı.

Onlar gitmiş, fotoğrafları kalmış yadigar...

Pera'da giderek çoğalan fotoğraf stüdyoları, İstanbul hayatı kadar gizemli sarayın mensuplarını da topluma sunuyordu. Halk genellikle padişah ve ailesi hakkında bilgi sahibiydi. Ancak çeşitli makamlardaki asker, siyasi ve edebi muhterem zevat ile büyük enginlik taşıyan diğer şehzade ve sultanları belki bilebiliyor ama görmüyordu. Daha çok stüdyo çalışmalarına dayanan fotoğraflar İstanbul'un ünlü fotoğrafhanelerdeki vitrinlerde yer bulmaya başlamıştı. Büyük bir özenle basılan çeşitli boylardaki portre ve erkan fotoğrafları sarayı merak eden halk için oldukça cezbediciydi. Halk daha çok kendisine yakın bulduğu isimlerin resimleri ile ilgilenirdi. Küçük ya da yakışıklığı ile nam salmış şehzadeler, aşkları fısıltı ile İstanbul'un kulağına ulaşmış sultanlar elbette daha çok alakaya mazhar olmuştu.

Saray fotoğrafçılarının sarayla iç içe olması sadece sarayın hem manevi hem de maddi desteğini almakla kalmıyor, bu rahatsızlık içinde objektiflere sanatlarını ekliyorlardı.

FİLM ŞERİDİ GİBİ
Şüphesiz fotoğrafçılık adına Avrupalılar'dan geri değildiler. Fotoğrafçılığın yaygınlaştığı dönemlerde Avrupa ve Osmanlı Devleti de siyasal ve askeri yönden aynı hareketi yaşıyordu. Ancak bu hareketlerin önce cam negatiflere, ardından kartlara girmesi dolayısı ile basın yayında yer alarak halkı "haber"dar etmesi kolay olmadı.

Ama bu negatiflerde bir Osmanlı balozu, meyhanesi ya da "tatlı hayat"ın pozları yoktu. Çünkü saray desteği ile mesleği icra etmek ve büyük usta olmak objektife özgür bakmayı sağlamıyordu. Özellikle II. Abdülhamid'e dönük rejim besleme fikir hayatını doruğa çıkarmış, risale veya kitaplar baskı ve tehdit unsuru olarak kullanılmıştı. Kopyalar önce saraya gönderiliyor, daha çok Kahire, Paris ve Londra'da karargah kuran yazarların kalemlerinden mürekkep yerine övgü ve sövgü, dolayısı ile para damlıyordu.Fotoğraflar bu dünyanın dışında kaldı ve rezil hayatı resmedemedi. Avrupa'nın ilk büyük savaşı kabul edilen Plevne'yi kalemle resmeden onlarca gözlemci vardı. Resneli Niyazi "hürriyet kahramanı" olmuş, ama tarihe sadece meşhur geyiği ile poz verebilmişti. Resimleri toplasanız on kareyi geçmiyordu. Saltanatın yakışıklı şehzadeleri ile ılımlı sultanlarının verdiği pozlar "saray adabı"na uygun fotoğraflardı.

Paşa üniforması giymiş şehzadelerin saray içinde neler yaptığını hem merak etmişimdir. Doğrusu bu ya onların "saray terbiyesi"nin dışına çıkarak "çelik çomak", "zıpzıp", "sek sek", "mendil kapmaca" ve tabii ki "uzun eşek" gibi haşarat oyunlarının görüntülerini isterdim. Saray fotoğrafçılarının çok özele inerek saray vakanuistlerinin dışında kalabileceğini söyleyemem. Ama Vasilaki Kargapulo geçmişi yansıtan en değerli fotoğraf ustasıdır. (Vasilaki Kargapulo, Bahattin Öztunca, BOS Yayınları)

Saray objektifinden
Bahattin Öztuncay uzun yıllar alan çalışmasında sarayın gözü olarak nitelenen fotoğrafçı Kargapulos'un hayatına şu satırları düşüyor:

Osmanlı Devleti fotoğraf tarihinin en büyük isimlerinden biriydi. Kargapulos'un fotoğraf stüdyosu Beyoğlu'nun simgesi haline gelmişti. Vasilaki Kargapulos'a önemli çalışmalarından dolayı padişah tarafından verilen "Mabeyn-i Hümayun Fotoğraçılığı" unvanını ölümüne dek korumuştu. (1886)

Kargapulos'un ölümünden sonra görevi oğlu devralacak ve sonrasında Muğla'ya yerleşecekti.

Ergun Hiçyılmaz (0 212) 251 11 77

www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır