kapat
03.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

'Tarkan Doğu'dan girip Batı'dan çıkacak'


"İyi ki Varsın"la beklenen Nazan Öncel, iki şarkı verdiği Tarkan'ın menajeri Michael Lange'den prodüksiyon teklifi de aldı
"İyi ki Varsın"ı ne zaman dinleyeceğiz?

Ben her şeyimi tamamladım. Hiçbir zaman tam olarak içime sinmeden dinleyicilerime sunmamışımdır. Bunun bende tam olarak olgunlaşması gerekiyordu. En geç sonbaharda çıkar.

Madem albüm olgunlaştı, neden sonbaharı bekliyorsunuz?

Tarkan'ın isteği üzerine ona iki şarkı yazdım. Önce bir onu görelim çünkü 60 ülkede çıkacak onunkisi. Bir şarkımız İspanyolca'ya çevrilecek single olarak.

Şarkıların her ikisinin ismini de şu ana kadar hiçbir yerde hiç kimseye söylemedim. Ağır olan şarkımız derin ve güzel; "Samanyolu" gibi klasik olacak bir şarkı. Hareketli olan şarkımızla da Tarkan doğudan girecek batıdan çıkacak. Farklı, şu ana kadar yapılanların dışında bir şarkı bu. Bizim müziğimizden uzaklaşmadan bu yeni tadı batıyla kucaklaştırmak istiyoruz. Bu, gerçek anlamda bir sentez.

Neden sizden istedi?

Bizim Tarkan'la sekiz yıla dayanan bir dostluğumuz var. Nedenini Tarkan'a sormak lazım ama silik ve sönük söylemden uzaklaşmak, yeni bir şeyleri insanlara sunmak olabilir amacı. Demek ki benim kalemimi de seviyor. Hiçbir değişiklik yapmadan söylemesi güzel.

Sizin albümünüzü konuşalım...

Kendi içime çok dönüp her şeyi kendi süzgecimden geçirdiğim bir döneme denk gelen çalışmalar oldu. "Küçük Gemiler" diye bir şarkım oldu. Tamamen arka sokaklarda yaşanan yalnızlıkları, gözardı edilmişlikleri anlattım. "Gül Pansiyon"da bir kasabada bıraktığım bir aşkı anlatan bir şarkı oldu. "Otomobil" diye bir şarkım var. Çok şeker, çok eğlenceli, insanlarda piknik yapma, arabasına atlayıp tıngır mıngır bir yerlere gitme arzusunu uyandıracak bir şarkı.

Nasıl bir Nazansınız bugün?

Her şeyden önce kendine yalan söylemeyen bir Nazanım. Son iki senede 17 şarkı yaptım Tarkan'ın şarkıları dışında. 12'sini koyacağım albüme.

Şarkılarınızı üretme sürecinizi bana canlandırır mısınız?

"Sokak Kızı" şarkımı yazdığım zaman denize bakan pencerenin önünde oturuyor, pantolonuma sürfile yapıyordum. O an çocukluğuma gittiğim bir andı. Dokuz yaşında falandım. Annem bize lazım olacak diye dikiş dikmeyi öğretirdi. Ben iğneyi tutarken "ellerin çolak gibi" der vururdu. Ya, ben hiç çocuk olmadım, dokuz yaşında erkek kardeşime anne oldum. Annem çalışıyordu, öğretmendi... Derken şarkı geldi aklıma. Önce taslağını hazırlıyorum. Gitar elime yapışıyor, ondan uzak duramıyorum. Gitar benim arkadaşım gibi bir şey. Ondan destek alıyorum.

YAŞAMA MÜDAHİL
Sizin kendinizi yaşsız hissedip hissetmediğinizi düşünüyorum?

Tabii ki yaşsızlık donup kalmak değil. Son şarkılarımdan birinde yazdığım gibi, son giden ben olmayacağım, ilk gelen de ben değilim. Doğumla ölüm arasında bir insanın ne yaptığı önemli. Önemli olan düşündüğünü söyleyebilmek ki o da bu topraklarda çok zor. Ben kendimi hangi yaşta olursa olsun olduğum gibi ifade etmeye çalıştım. Sözlerim ne kadar açıksa, ben o açıklığın içerisinde kaybolmamaya, sadece kendimi korumaya çalıştım. Yaşama müdahil oldum.

Ben neysem, tam içim neyse, aynada onu görebiliyorsam, o ne olursa olsun mutluyum.

Demir Leblebi'yi yazmak üzerinizdeki o ağırlığı hafifletebildi mi?

Ben onu silkelenmek için yazdım, bu manada evet hafifledim ama şarkının üzerine gidilmesi ve ulu orta konuşulması en az yaşadıklarım kadar ağır geldi bana. Kemal Sunal gibi 'okuyorum'

Başka planlarınız var mı?

Öyle büyük hedefler peşinde değilim. Tarkan'a verdiğim şarkıların 60 tane ülkede dinlenmesi çok güzel, daha ne olsun! Bunun dışında da Tarkan'ın menajeri Michael Lange, bütün dünya starlarıyla çalışmış biri, Nazan Öncel'i dışarıya pazarlamayı arzu ediyor. Olabilirse ne mutlu.

Başka bir hedefim var. Ben şimdi liseyi bitirmeye çalışıyorum. 12 dersten de 12'sini verdim. Hem de 85- 90 gibi notlarla. Çocukken benim abaküs arzum vardı. Bir gün Sinan Çetin'in Plato'sunda, çekim sırasında rahmetli Kemal Sunal'la karşılaştık. "Üniversiteyi bitirdim, profesör olacağım. Sen de git" dedi. "Neden olmasın" falan dedim. Ben de ömrümün son dönemlerini profesör olarak bitireyim.

Ne okuyacaksınız?

Edebiyat, iletişim olabilir.

Açıköğretim'de bunlar yok.

Tabii devam mecburiyeti olan okullarda var bu bölümler. Bunu da göze aldım.

Kendimi son iki yılda özümsedim

Dört sene oldu değil mi, Cem Özer Show'da evlendiniz. İyi bir iş yaptığınızı düşünüyor musunuz şimdi?

Neden hatırlattınız onu bana, ne kadar utanıyorum şimdi. Hiç kimseye yapılmayacak bir haksızlığı yaptım eşime diye düşünüyorum.

Hâlâ aşk var mı aranızda, yoksa alışkanlığa mı dönüştü?

Hayattan nasıl tasarruf edilmezse, aşktan da tasarruf edilmez. Tasarruf etme noktasına gelmişseniz onu yaşamayın daha iyi. Aşkı, sevgi tamamlıyor, dostluk tamamlıyor. Bir an geliyor sizin her şeyiniz oluyor, anneniz oluyor, babanız...

Neden bir başkası değil de Akşit Bey kocanız?

O olması gerekiyordu. Benim için en önemli olan şey güven duygusu. Siz çocukluğunuzu yaşarken, çok fazla "seni seviyorum" lafı duymamışsanız ve bunu duyduğunuz zaman bu, güveni beraberinde getirmişse, "İşte hayatımı paylaşabileceğim insan bu" diyorsunuz.

Nasıl bir annesiniz?

Serkan dokuz yaşına gelinceye kadar korumacı bir anneydim. Bir gün karşıdan karşıya geçiyoruz, elini tuttum çocuğun, elimi ittirdi. "Tamam Nazan buraya kadar. Bundan bir adım öne atamazsın, çizmeyi geçmemen lazım" dedim. Ondan sonra hakikaten her konuda serbest bıraktım. Çünkü yaşam onun yaşamı. Serkan 26 yaşına girdi, New York'ta yaşıyor. İşletme okuyordu, bıraktı. Şimdi ticaretle uğraşıyor. Para kazanmanın tadına varmış. Ne okumaktan mutlu oluyor ne de başka bir şeyden. Tipik bir Özal çocuğu gibi geliyor bana.

O sizi nasıl değerlendiriyor?

Şu sıralar uzağız. Beş senedir orada. Burada yaşarken, birbirimize fazla değmiyorduk. Ben Serkan'ın beni çok fazla tanıdığını zannetmiyorum. Ben bile kendimi şu son iki senedir daha yeni özümseyebildim. Serkan çok algılayabilecek bir yaşta değildi gittiği zaman. Gitmeye karar verdiğinde ben sana burada bir ev tutayım tek başına yaşa ve hayatı öğren ki orada bocalamayasın dediğimde bana tepki gösterdi, "Sen beni başından atıyorsun" dedi. Dedim ki, "Sen oraya gidip yaşayınca gelip beni yanaklarımdan öpeceksin". Şimdi mutlu. "İyi ki de yapmışsın anne" diyor. Şimdi mail'ler geliyor bana. Altına da "Sevgili oğlun Serkan" diyor. Bunu benim ona söylemem lazım ama o kendisi söylüyor bunu.

Nuriye Akman nuriyeakman@hotmail.com

 
Yeni dış kaynağın doğru bir şekilde kullanılacağını düşünüyor musunuz?

Evet
Hayır

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır