kapat
03.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )

Siyasete dair

Kemal Derviş'in bakan oluş biçimi ne denli bir siyasi acz göstergesi idiyse, Derviş merkezli tartışmalar da aşılamayan derin bir "yönetim krizi"nin göstergesi.

Bugün siyasete ilişkin hareketlenmeler bu krizin içinden ürüyor; dahası bu krize bağımlı bir şekilde gelişiyor.

Dün, ertelenmiş "globalleşme-yerelleşme" çatışmasının yeniden canlanmasından, "egemenlik ve millilik" fikrini merkez alan bir siyasi tavır oluşumundan söz etmiştim.

Bu tavır, ülkenin Batı'yla yaşadığı ikinci büyük sıcak temasın yarattığı travmadan kaynaklanıyor. Bu travmanın, Batı karşısında "öteki" olmaya endeksleyen ve bu çerçevede içe kapanmacı bir eğilimi ifade eden milliyetçi tepkileri beslemesinden ileri geliyor.

Belki bu gelişme, Türk siyasi yapısı ve toplumsal zihniyeti açısından şaşırtıcı değildir.

Ancak burada ilginç olan, bugün bu çatışma ekseninin topluma ve toplumsal taleplere değil; siyasete ve devlete endeksli olmasıdır. Dikkatli bir gözle bakılırsa görülür ki, son dönemlerde yaşanan siyasallaşma, "siyasetin içine hapsedilmiş toplum ile devletin içine sıkıştırılmış siyaset denklemi" içinden üremektedir. Nitekim bugün "globalleşme-yerelleşme" gerginliğinde taraflar da, tarafların taşıyacıları da; toplum değil siyaset, çevre değil merkez fikrinden beslenmektedir.

Bu durum bir tür kaosa işaret eder.

Örneğin kentli kamuoyunda, toplumun iktisadi ve kültürel merkezlerinde destek bulan "globalleşme projesi"ni bugün Derviş ismi ve medya dışında hangi siyasi partinin benimsediği bile belli değildir. ANAP gibi siyasi partiler ise bu projeyi geleneksel rant yapısı ve popülist politikalarla bağlantılı hale getirmeye çalıştıkça, hem yerel kesim hem globalci kesim açısından güç kaybetmektedirler.

Yerelleşme eğilimi ise MHP, RP gibi siyasi partilerde bir proje şeklinde değil, "salt bir tepki" biçiminde ortaya çıkmaktadır.

Bu tepkiselliğinin kaynağı da ortadadır: Yerel aktörlerin demokrasi ve globallik düzenine çıkarları açısından muhtaç olmalarına karşın, bu düzene ilkeleri ve kaynakları açısından ters düşmeleri. Ve bu çerçevede "yerel siyasi partilerin çıkarları ve fikirleri" arasında, "yerel kesimlerin ise siyasi çıkar ve kültürel kimlikleri" arasında mesafeler meydana gelmesi...

Evet, ülkenin izlediği hat, "globalleşmede aktörsüzlük" ile "yerel siyasallaşmada tepkisellik", insanın içini ısıtmıyor. Ve bu hattın "28 Şubat neşter darbesi"nin yarattığı karmaşadan beslendiği, siyasi alanı hem fiili olarak hem de prestij açısından daraltan "depolitizasyon şemsiyesi" altında oluştuğu da insanın aklından çıkmıyor.

Peki bu ortam Türkiye'yi nereye götürür? En azından ilk genel seçimlerde nasıl bir yelpaze ortaya çıkarır?

Bu konuda şu varsayımlarda bulunmak mümkün:

Ortaya çıkacak yelpaze kanımca "siyasi bölünmüşlüğü biraz daha artıracak", yerel kesim temsilini iyice MHP'ye ve "milliyetçiliğe" emanet edecektir. Nitekim bugün MHP ve FP uzun bir aradan sonra tekrar aynı cephede buluşmaya doğru gidiyorlar. Ancak FP'nin kapatılma ve bölünme ihtimali ve bölünme halinde her iki parçanın da baraj altında kalma riski, MHP'yi daha şimdiden öne çıkarıyor.

Tayyip Erdoğan'a gelince... İçinde yer almasa da, bir parti kurması halinde, Erdoğan'ın kriz faktörünü ve tepkiselliği unutarak cepheler dışı bağımsız bir siyasetle başarılı olması mümkün değildir. Yapabileceği tek şey, bu cephelerden birinde yer almak olacaktır ve bu durumda etkisi RP, DYP, MHP ile aynı hatta düşerek parti sayısının artırmaktan öteye gitmeyecektir.

Aynı akıbet diğer cepheyi de beklemektedir. CHP, CHP'den doğması beklenen yeni parti, Derviş ve DSP, hatta ANAP bir çoğulculaşmayı değil, birbirinin oy oranını düşüren bir parti çoklaşmasını, yani bölünmeyi ifade edeceklerdir.

Kısacası kriz sürmektedir ve sürecektir.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır