kapat
03.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Penceredeki kadın

PAZAR ÖYKÜSÜ
"O çocukluk yıllarındaki halini, buradan nasıl göründüğünü bir bilsen" dedi gülümseyerek. Fakat sesindeki burukluğu sezmemek olanaksızdı.

"Bisikletini dalgakıranın en ucuna götürüp hep aynı noktaya bırakırdın. Sonra ellerini ceplerine sokar ağır ağır kıyıya gidip denizin dibine doğru bakardın."

"Hatırlıyorum!" dedim.

"Aslında hayal kuruyordun, değil mi? Herhalde kayalıklara kadar gelen balık sürülerine bakmıyordun onca saat!" Konuşurken burnunu cama değdirmiş, yine dalgakıranın en ucuna bakıyordu... Yeşil gözlerini kısmıştı. Gözlerinin çevresindeki keskin kırışıkları yüzlerce kez öptüğümü geçirdim aklımdan. Mırıldandım: "Artık balık malık da yok! Çöp ve mazot sadece!"

***
Yıllarca terasın önündeki pencereden dalgakırana bakmıştı, bıkmadan usanmadan... Lodoslu günleri severdi daha çok. Dalgalardan geride kalan köpüklerin zeminde yavaş yavaş çözülmesini seyretmeyi severdi... Karşı kıyıda liman izni bekleyen kırık dökük şileplerin arkasında kaybolan güneşin bıraktığı kızıllığa vurgundu. Ama en çok yürüyüşe çıkan insanları, el ele dolaşan sevgilileri ve koşuşturan çocukları seyretmeyi sevmişti...

Yıllar sonra, "bacak kadarken" üzerimden çıkarmadığım hırkamı, ergenliğimdeki bisikletimin yaldızlı metal gövdesini hatırlattığında şaşkınlıktan küçük dilimi yutacak gibi olmuştum... Yemyeşil çimlerle çevrili iki katlı evin üst katındaki pencereyi fark etmem için delikanlılık çağına gelmem gerekmişti. Daha doğrusu mahalle arkadaşlarım göstermişti O'nu... Hülyalı gözlerini, kemikli zarif yüz hatlarını, incecik ellerini ve sabahtan akşama pencerede öyle tuhaf duruşunu...

Biz aşağıdaki yaramaz ve canı sıkılan çocuklardık. O, penceredeki uzak ve yabancı kadındı...

Bu keskin "uçurum" zamanla huysuzlaştırdı bizi. Sürekli bizi gözetim altında tutan bir kadının "uzaklığını" kırmak, onu taciz etmek için türlü hokkabazlığa kalkıştık. Ne pahasına olursa olsun tanışmayı kafamıza koymuştuk. Neydi sırrı bu kadının?.. İddialaştık. Cesaret istiyordu bu iş. Birisi gidecek, kapısını çalacak ve bu sırrı çözecekti... Pencereye kafamı kaldırdım ve kararlı bir biçimde "geliyorum" anlamına bir işaret yaptım. Sonra da kalp çarpıntıları ve ter içinde kapıyı çaldım. Yaşlı bir kadın beni içeri aldı. Salona girdik. Dev pencerenin orada, gözümü kamaştıran ışığın içinden O'nun ancak siluetini seçebilmiştim ki, "Sanki Yeşilçam filmi gibi değil mi?" diye soran sesini duydum. Ve ardından gelen sert kahkahasını... Tekerlekli sandalyeyi o sırada farkettim.

Kalakaldım... "Bu işe en son kalkışacak oğlan sen olmalıydın" dedi, "yeterince yırtık ve sürprizlere hazırlıklı biri gibi görünmüyorsun!" Zorlukla yutkunurken şunları söyleyebildim: "Terasa çıkıp arkadaşlara kendimi göstermem gerekiyor."

Terasın parmaklıklarına yaklaşıp aşağıya el sallayınca kopan çığlık ve alkışlardan o sırada ve ömrüm boyunca nasıl utandığımı anlatamam. Dışarı koşar gibi çıktım ve haftalarca dalgakırana gitmedim. Evine bir kez daha ve ardından defalarca gitmem için benim otuzlu, onun kırklı yaşlarına gelmesi gerekti. Uzun öykü!..Ama o pencereden birlikte aşağıya bakacak çok zamanımız oldu. Bakmanın yaşamak olduğunu öğrendim. Bakmadan yaşıyorduk, sadece baktığımızı sanıyorduk gündelik hayatta. Gözümüze dokunup geçen şeylerin arasında gelip gidiyorduk sanki!

O'nunla öğrendim bakmanın yalnız yaşamak değil, düşünmek olduğunu da... Durup bakmakla mümkündü ancak anlamak!

***
Yardımcıları uçağa yetişme telaşıyla içeri girip valizleri toplarken, usulca evin anahtarlarını avcuma bıraktı. Kimseye duyurmadan, neredeyse fısıldadı: "Müteahhit yıkım için önümüzdeki hafta gelir." Anladım. Ve öyle yaptım! İstediği gibi... Bomboş evde iki battaniyeye sarınıp pencerenin yanında üç gün ve gece geçirdim.

Orada hayatımızı, HAYATI seyrettim...

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır