kapat
29.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

İyi, kötü, çirkin!


'İyi, kötü, çirkin'lerden özet yapıp aynaya bakalım dedik. 15 günlük 'flaş'lar bize yeterİyi, Kötü, Çirkin" filminin Türkiye çekimleri hiç bitmiyor nedense!
"Hayatın kanı"ndan, iyiliği, kötülüğü ve çirkinliği içmeye devam ediyoruz hiç durmadan. Bu hafta istedim ki hepimizin malumu olan "İyi, kötü, çirkin"lerden bir özet yapıp, az biraz aynaya bakalım. Satır aralarında yolculuğa çıkıp, hafızamızı tazeleyelim. Bir çift de lafımız olsun! Hayır hayır.

Çok gerilere gitmeyeceğiz.

Şu on, 15 günlük "flaş"lar yeter de artar bile.

***

Hiç kuşku yok ki birinci sırayı Mehmet Gül alıyor. 12 Eylül öncesinin "korku baronları"ndan biri sayılan MHP'li Mehmet Gül, o dönemde (siyasi cinayet dahil) pek çok davadan yargılandı. Yıllar sonra, hayat bu ya, "vekil"imiz oldu!.. Ama kendisini "Türkiye'nin vekili" sanmaya başladı. TV'lerdeki açıkoturumlara bakılırsa her konuda sözü oldu!.. Bu "içi boş" sözlerle birlikte, tehditkar tutumu ve gaflarıyla da hep gündemde kaldı. "Türk'e Türk propagandası"nın ustalarından sayılıp da "Che Guavera şapka şovu"nu da atlamayan Gül'ün, şu son bir hafta içindeki haltları ve çarkları, kalbindeki "niyeti" anlatmaya yeter de artar bile. Kemal Derviş'e, "mason, şerefsiz adamın teki, annesi gayrimüslim" diyerek "Türk'lüğünü ve müslümanlığını" ispat etti. Tarkan'ın "eşcinsel" olduğu iddiasında bulunarak da ...

ÇİRKİN..

***

Bu satırların yazıldığı saatlerde ölüm oruçlarında hayatını kaybedenlerin sayısı 19'du... Okuduğunuzda 29 olabilir! Neden, nasıl olduğu başka baharın tartışması (!) ama sonuca "insanım" diyen herkesin kulak vermesi gerekiyor. Yalanlarla dolanlarla gelip geçen politik arenada, bakanlar, bakanlıklarıyla kalmayıp, "gören" haline gelmelidir artık. Ve bu ölümleri durdurmanın yolunu bulmalıdır. Sözler tutulmalı, önlemler alınmalı ve "Cezaevleri için mevzuat yenilenir, tutuklu ve hükümlü haklarında iyileştirme yapılırsa, cezaevlerinde iç huzur sağlanabilir" diyen Jandarma Tuğgeneral Bekir Uğurlu'ya kulak verilmelidir...

KÖTÜ...

***

Baharın kışkırtıcılığı, İstanbul Film Festivali kuyrukları, 23 Nisan'ın, sadece Çocuk ve Egemenlik Bayramı değil, "kitap şenliği günü" olarak da kutlanması, yaz güneşinin göz kırpması, duyarlı, sorgulayıcı bir topluma doğru gidişimize dair minik sinyallerin başlaması (mı), Vizontele filminin uluslararası rekor kırması, kimi tiyatro ekiplerinin şikayetine rağmen (1000 kişiyle birlikte) izlediğim Altan Erkekli'nin "İnadına Yaşamak" oyununun ayakta alkışlanması çok heyecan verici...

İYİ...

Asya, Al Yazmalım Selvi Boylum filminin finalinde, hoyratlığı değil, kendisine "emek veren" adamı seçiyordu.

"Sevgi emektir" diyordu Asya.

"Al Yazmalım Selvi Boylum" hafta içinde bir kez daha ekranlardaydı

Aynı gün bir "mahkeme haberi" vardı gazetelerde..

Solaryum bronzu tenleriyle, biryantinli saçlarıyla sayfaları dolduran yeni yetme paragöz iki adamın "bitmez tükenmez" davalarının dilekçesinden notlar düşülmüştü habere.

Asya'yı mahkemeye vermişlerdi.

Hiç "emek" vermeden ve "tartışmalı" biçimde yarı hissesine sahip oldukları evi istiyorlardı Asya'dan.

Mahkeme ya da basın açıklamalarında, "Çıksın biz oturalım, geriye dönük beş yıllık kirayı isteriz, kim kime durup dururken ev verir!" gibi yaralayıcı ifadeler de kullanıyorlardı.Aslında, o evle "akrabalık bağından öte" bir bağları yoktu, her tuğlası sevgi ve emekle örülmüş evi kirletiyorlardı sadece.

Asya ise tüm bu olup bitenlere, mahkeme ve mikrofon ifadelerine (geçmişine, sevgisine, tutkusuna saygıdan olsa gerek) hiç cevap vermiyordu...

Solaryum ve biryantin düşkünleri ise bıkıp usanmadan "mikrofon" aramaya devam ediyordu!

ÇİRKİN...

***

Susuz Yaz, Viran Bağlar gibi efsanevi eserlerin yaratıcısı Necati Cumalı'nın pek çok eserini yazdığı ve uzun yıllar yaşadığı Urla'daki evi, Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın ve DSP İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın girişimleriyle restore edilip, güzel olan her şeyin yağmalandığı bu zamanda bir vefa örneği olarak kültürevi haline getirildi! Eşi Berrin Cumalı ve "Cumalı dostları" şimdi çok mutlu...

İYİ..

***

Bunca sıkıntının ortasında, "karanlıkta bir ışık" gibi beklediğimiz turizme karşı bir duvar da "Swiss Otel baskıncıları" tarafından örüldü... Avrasya Feribotu'nda bir ellerinde uzun namlulu silahlar, bir elleriyle de zafer işareti yaparken tanımıştık onları... Feribot eyleminden kısa bir süre sonra "karanlık bir büyü taşıyan sihirli bir değnek" ile cezaevinin kapıları açılmış ve birilerinin "cici çocukları" turist pasaportuyla pompalı tüfek koleksiyonlarına ve hemen ardından eylem serilerine kaldıkları yerden, Rusya uçağını kaçırarak devam etmişlerdi... Muhammed Tokcan ve arkadaşları, Rusya'ya karşı adeta "ikinci cephe" olarak gördükleri Türkiye'de, her fırsatta "sihirli kara değneğin tılsımıyla" bir eylemden diğerine sürdürdükleri mesailerini ve pompalı tüfek koleksiyonlarını son olarak Swiss Otel'de tüm dünyaya sergilediler... "Amacımız eylem yapmak değildi, Çeçenistan'ı dünyaya duyurmaktı!" diyen "bizim cici çocuklar"ın, Çeçenistan'ı dünyaya ne kadar duyurduklarını bilemem ama, "sihirli kara değnek"leri sayesinde, Türkiye'yi dünyaya ne kadar ve ne şekilde duyurduklarını hepimiz bir kere daha gördük...

ULUSLARARASI ÇOK ÇİRKİN!

Ankara'da bir festival...
Tüm dünya kadınlarının festivali... Kadını güçlendirmek ve anlatmak amacıyla 4. defadır yapılıyor, "Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali"... Türkiye'de kadın olmayı güzelleştirebilmek için... Her zaman akıllarında ve kalplerinin köşesinde bir anektodla... Viyana, İkinci Dünya Savaşı'nda yerle bir olmuştur... Yöneticiler halka danışırlar, "Hangi binanın yapımına öncelik verelim?" derler. Halk cevap verir "Opera binası!.." Çünkü ancak sanatla öne çıkabileceklerini düşünmektedirler. Türkiye'de "yangında ilk feda edilecek" olarak görülen sanat ve kültür anlayışına rağmen, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festival Komitesi de sanatla öne çıkabileceklerinin ve erkeklerin yanında varolduklarını ancak sanatla gösterebileceklerinin bilinciyle bir kez daha Ankara'dalar... Festivalde yer alan Yeşilçam'ın Görünmeyen Kadınları projesi kapsamında Türk sinemasının başlangıcından günümüze kadar varolan zaman diliminde, şimdiye kadar yok sayılan, atlanan kadınların hikayesi anlatılıyor... Herşeye rağmen Ankara'da güzel şeyler oluyor...

Nebil Özgentürk

nebil@sabah.com.tr

 
2001 yılı Türkiye 1. Futbol Liginin şampiyonu kim olacak?

Fenerbahçe
Galatasaray
Gaziantepspor
Beşiktaş

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır