kapat
29.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

İnsanın ölme hakkı var mı?


Tıp ve hukuk dünyasının yıllardır tartıştığı ve bir sonuca varamadığı ötanazi, ölme hakkının, Hollanda tarafından kabul edilmesi tartışmaları gündeme getirdi.
Özellikle dini kesimler kararı şiddetle protesto ederken hükümet böylece yasadışı yapılan ötanazileri denetim altına alacağı kanısında. Konu tam bir çelişki; bir yanda ölüme karar verme, diğer yanda yaşatma... Hasta istese de ötanazi cinayet mi? Kanunlar böyle görüyor, ama tartışmalar devam ediyor. Konuyu uzmanlarına sorduk; bu tartışmaların temelinde ne var ve Türkiye'deki durum ne?

Ötenazi nedir?

Kişinin ölme hakkı, tıpta ve hukukta ötanazi olarak tanımlanıyor. Ötanazi ikiye ayrılıyor: Aktif ve pasif. Aktif ötanazi hastanın yaşamına son vermek. Bu karar hasta bilinçli durumdaysa ona, değilse yakınlarına ait. Pasif ötanazi ise müdahale etmemek anlamına geliyor. Bu durumda ölümcül hastaya hayatını biraz daha uzatacak yöntem uygulanmıyor. Ama her türlü ihtiyacı karşılanıyor ve ağrıları dindiriliyor. Bizde aktif ötanazi adam öldürme ile eşdeğer.

Doktorlar ne diyor
Pasif ötanazi uygulanıyor

Dr. Yıldırım Gülhan (İstanbul Tabipler Odası Tıbbi Etik Kurulu Başkanı):

Aktif ötanaziye karşıyım. Hekimin görevi ne olursa olsun insan hayatını korumaktır. Dünya Tabipler Birliği de karşı. Pasif ötanazi ise tartışılabilir ancak bunun da kötüye kullanımı olabilir. Aslında bu yöntem biraz da uygulanıyor gibi, mesela bir kanser hastası tedavisini kesip eve dönebiliyor. Bu tartışmalar, ülkemiz için çok erken. Tıp alanında katetmemiz gereken çok yol var. Kamuoyunda va basında yer yer ötanazi ile cezaevlerinde süren ölüm oruçları arasında bir benzerlik kuruldu. Oysa ikisi çok farklı. Biri eylem biçimi ve şartlar yerine gelirse bundan vazgeçilecek, ama diğeri ölme isteği.

Mutlu ölümü tartışmalıyız
Uzman Dr. Hanzade Doğan (Cerrahpaşa Tıp Etiği Bölümü, ötanazi üzerine çalışması var):

Ötanazi etimolojik olarak "mutlu ölüm" anlamına gelir. Buna rağmen çok tartışılan ve üzerinde fikir birliğine varılamayan bir konu. Özellikle aktif ötanazi. Çünkü burada hastanın hayatına bir müdahale söz konusu ve ceza kanuna göre suç. Pasif ötanazide hastaya müdahale edilmiyor. Yani hastanın öleceği kesin ve yapılacak tedavi ömrünü biraz daha uzatacaktır. Ama bu yapılmaz. Bundan hastayı öylece ölüme bırakmak anlaşılmasın. Her türlü ihtiyacı karşılanmalı ve ağrıları dindirilmeli. Hastanın tedaviyi reddetmesi durumunda, karşımıza şöyle bir vaka da çıkabilir ki, bu pasif ötanazinin en çok tartışılan noktası: Hastanın apandisti patlamıştır ama ameliyat istemiyordur. Bu noktada ne yapacağız? Tıp etikçilerinin ötanazi konusunda bireysel fikirlerini açıklaması yanlış. Zaten ceza kanunumuza göre suç, ama konuyu tartışmalı ve özel durumlar için fikir yürütmeliyiz. Tüm bunlar tıpta yeni bakış açıları geliştirecektir.

Önce yaşam hakkını verelim de...
Çapa Tıp Etiği (Diontoloji) Bölümünden isminin açıklanmasını istemeyen, tezini ötanazi üzerine yapan bir uzman doktor:

Ötanazide objektif olunması mümkün değil. Çünkü değer yargıları öne çıkıyor. Asıl tartışma aktif ötanazide çıkıyor. Hastanın 'Beni öldürün' isteği devlet tarafından kabul edilmeli mi, edilmemeli mi? Çünkü burada hastanın hayatının sonlandırılması söz konusu. İntihara teşebbüs edenlere bir ceza uygulanmadığı halde, yardım edenlere uygulanıyor. Bu tartışmayı ülkemiz için çok lüks buluyorum. Çünkü biz henüz hastalarımıza gerektiği gibi tedavi bile uygulayamıyoruz. Aylar sonrasına ameliyat için sıra veriyoruz. Hollanda bunları aşmış ve ötanaziyi tartışıyor; ama bizim kat edeceğimiz daha çok yol var. Ölme hakkından önce yaşama hakkını verelim insanlarımıza. Ayrıca ötanazi, yani bir kişinin yaşamına son verilmesi, tıbbın alanına mı girer; aktif ötanazi bir hekimin görevi midir... Asıl tartışılması gereken bu. Bence bu daha çok hukukun alanı.

İzin verenler de var

Ölme hakkını tanımak yaşama saygıdır
Nebahat Albayrak (Hollanda Parlamentosu İşçi Partisi Milletvekili):

Ötanazi Hollanda'da yeni yasalaştı ama uzun süredir yasal olmayan yollarla yapılıyordu. Ne kadar yaygın olduğunu da bilmiyoruz çünkü doktorlar ceza almaktan korktuğundan bildirmiyordu. Denetimi sağlamak için bunu yasalaştırdık. Çıkış noktamız 'yaşama saygı.' Çünkü bireyin özel istekleri gözardı edilmemeli. Ama bundan herkesin ötanazi talebinde bulunabileceği anlamı çıkarılmamalı. Çok ayrıntılı bir prosedürü var. Öncelikle hastanın çıkış yolu kalmamış ve çok acı çeken biri olması gerek. Kararı da şuuru yerindeyken vermeli. Karar doktoruna danışılmalı ve bir başka doktor da gözetime girmeli. Hastanın kararlılığından emin olana kadar süreç işlemeli.

Ben ötanazi yasasını onaylayanlardanım. Çünkü yaşama saygı duyuyorum. Bu hayat sadece nefes alıp vermek değildir, şayet kişi haysiyetiyle ve onuruyla yaşamak istiyorsa ve bunu kaybetmişse kararına saygı duymalıyız. Bu bireyin varlığının ve özgürlüğünün kabulüdür.

Hukukçular ne diyor
Birey mi önde, kamu yararı mı?

İştar Gözaydın (İdare Hukuku öğretim üyesi):

Gerek hastanın gerekse yakınlarının (hastanın bilinci yerinde olmadığı için) ötanaziye karar vermesi kanunlarımıza göre yasak. Kötüye kullanılmasından korkuluyor olabilir. Tartışmanın temel sebebi devlet ve birey kavramlarında saklı olsa gerek. Yani birey mi devlet için, devlet mi birey için var? Şayet kişinin hayatı ve vücudu üzerinde tasarruf hakkı öncelikle kendisinindir dersek, bireyi öne çıkarırız. Oysa hukuk sistemi kamu yararını daha öne çıkarır. Ötanazi için de bu tartışmanın tıbba yansıması diyebilirim.

Adam öldürmeyle eşdeğer
Prof. Dr. Süheyl Donay (İ.Ü. Ceza Hukuku):

Ceza hukukumuzda ötanazi üzerine bir hüküm yok, ama adam öldürmeyle eş değer ele alınır. Kişinin kendi rızası olduğu için hafifletici sebepler devreye girebilir. Pasif ötanazi olarak adlandırılan durumda, yani 'tedavinin boşunalığı'nda ise, ihmal suçu devreye girebilir. Ben ötanaziye karşıyım; çünkü tıp her gün ilerliyor. Kimi zaman teşhiste de hata olabiliyor. Ama ötanazinin geri dönüşü yok. Tıbbın amacı hastanın hayatını korumaktır. Burada belki hayatın uzunluğu mu yoksa yaşam kalitesi mi ayrımını sorgulayabiliriz. Çünkü kişi hastayken hayatını ne derecede 'kaliteli' sürebiliyor? Bu ayrım hem tıbba hem de hukuka farklı bir bakış açısı sunacaktır. Kişinin hayatı üzerinde karar vermesi doğru mu? Kanunlarımıza göre kamu yararı bireyin özgürlüğünün önündedir. Bizde birey devlete yarar sağlamak için vardır; yani vergi vermek, askerlik yapmak için.

Buket Aşçı

buket_asci@hotmail.com

 
2001 yılı Türkiye 1. Futbol Liginin şampiyonu kim olacak?

Fenerbahçe
Galatasaray
Gaziantepspor
Beşiktaş

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır